Bin yıllık izleyicisi olduğum Grey’s Anatomy’yi saymazsak uzun zamandır This is Us kadar sevdiğim başka bir drama dizisi olmadığını
rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kadar eli yüzü düzgün devam eden ve ‘Amma
uzattılar’ dedirtmeyen bir dizi bulmak kolay değil ne de olsa. Her karakteri
iyice tanıdığımız, baştan savma tek bir hikaye bile olmayan bu güzelim dizinin
3.sezonunda beni en çok etkileyen çiftten biraz bahsetmek isterim; Beth &
Randall Pearson’dan.
3.sezon tüm aile için zorlu geçti aslında. İniş çıkışları,
kararsızlıkları, geçmişe takılmaktan kurtulmaya çalışmaları ve ne olursa olsun
çareyi birbirlerinde aramaları derken sezon finaline geldik. Yine de bence bu
sezonu en zorlu geçiren ikili Beth ve Randall oldu zira dizimizin diğer
karakterleri (özellikle Kevin ve Kate) bu inişli çıkışlı savrulan hayat
konusuna biraz alışkınlar ama Beth ve Randall hepimizin gözünde sarsılmaz bir
kale gibi, herkesin hayalindeki ilişki onlarınki. Birbirlerine her koşulda
destek veren, en olursa olsun birbirlerinin hayallerini destekleyen, çok farklı
iki insan olsalar da beraber çok uyumlu bir bütün olan iki kişi onlar. Gelin
görün ki önce Beth’in işini kaybetmesiyle hayatını ve seçimlerini baştan aşağı
gözden geçirmeye başlaması, sonra Randall’ın belediye meclisine seçilmek için yürüttüğü
kampanya sebebiyle yaşadığı yoğunluk bu ilişkiyi çok yıprattı.
Burada hemen uzun bir parantez açmak isterim zira ilişkiyi
yıpratmak dediğimiz şey tam öyle geleneksel (ne demekse?) evlilik rolleri
üzerinden gitmedi. Yani işte erkek çok çalışır kadın hem çalışır hem eve ve
çocuklara yetişir değil mevzuu, Beth ve Randall koşullar ne olursa olsun ev
içinde de çocuklar için de bize ütopik gelebilecek bir işbölümü yaptılar hep. Özellikle
Beth’in çalışmadığı dönemelrde ‘Yeaa sen nasılsa evdesin’ diyecek bir Randall
bekleyip durdum ne yalan söyleyeyim ama olmadı tabii böyle bir şey. Farkında bile
olmadan o kadar şartlanmışım ki kadınların üstüne atılıp duran sorumluluklara,
sezon sonu yaklaşırken Beth’in ‘Bu evlilikte tavizleri hep ben verdim,
hayatından ödün veren hep ben oldum’ demesine Randall’dan bile çok şaşırmış
olabilirim. Randall benden çok daha şuurlu bir insan olduğundan gitti
belediyeden istifa etmeye çalıştı, ‘Haklısın’ dedi karısına, ‘Daha fazla
fedakarlık yapmanı, hayallerinden daha fazla ödün vermeni istemiyorum.’ Onun hayalinden
ödün dediği şey bir yerli dizi kadınının hayallerindeki hayat olabilirdi
aslında. Dizinin güzelliğinin yanında, sırf karı koca arasındaki bu konuşma
bile, kadın erkek ilişkilerinde ne kadar çok şeyin farkında bile olmadan
yaşadığımız yerle birlikte şekillendiğini hatırlamam açısından çok etkili oldu,
sırf bu sahneyle bile onca bölümü izlediğime değdi.
Bu sezon Beth ve Randall’ın tanışma ve evlenmeye karar verme
hikayelerini de gördük. This is Us’la ilgili en sevdiğim şeylerden biri
karakterlerin tutarlı halleri ve bu durum Beth ve Randall için de geçerli.
Randall o her zamanki tutturuk haliyle Beth’le ilk buluşmalarının sonunda karar
vermiş onunla evlenmeye, Beth’se hep ayakları yere basan taraf. Randall hep
annesine çok düşkün, Beth hep bu ilişkinin içinde bir denge. Böyle başlamış,
sağlamlaşarak ve güzelleşerek devam etmiş bir evlilik. Yine de işte onlar için
bile ‘Acaba?’ dedik dizinin sonlarına doğru ve bunu da yine bu tutarlılığı hiç
bozmadan yaptık. ‘Randall böyle yapmaz ki?’ demedik, ‘Yaa bu nasıl Beth?’ diye
sinirlenmedik. Karakterler hep kendileri gibi davrandı ve her şey hayatta nasıl
olurduysa dizide de öyle oldu.
Sezon finalinin sonunda gördük ki ‘Bakalım bunu
aşabilecekler mi acaba?’ diye gergin beklediğimiz Beth ve Randall tabii ki
ayrılmamışlar, onları ilk gördüğümüz anki kadar güçlü ve güzeller. Yeni sezonu
merakla bekliyorum ama ne olursa olsun artık onların ayrılmayacağını bilmenin
rahatlığını inkar edemeyeceğim.