Danny, Bloodline izlerken kızamayacağınız, kıyamayacağınız tek Rayburn.
Türlü numaralar yaptığında da, tehditkar konuşmalarında da, yeğenini alıp
denize açıldığında da kızmak şöyle dursun, üzüleceksiniz, belki iki damla yaş
akacak gözlerinizden. Danny ile böylesine güçlü bir bağ kurmamızı sağlayan
kuşkusuz ki, etkili bir Danny karakteri izleten Ben Mendelsohn. Umarım ikinci
sezonda da flashbacklerle kendisini izlemeye devam ederiz.
Hikayeyi bilmeden Danny’nin 5 dakikalık bir sahnesini
izlesem, inanılmaz itici bulurdum. Çünkü evet şartlardan bağımsız düşündüğünüzde,
karakterin her yanından kusursuz bir iticilik akıyor. Fakat hikayeye
odaklandığınızda tüm iticilik unsurları başka bir karakterde toplanıyor: John
Rayburn
Bakalım böyle gerine gerine yürümeye devam edebilecek misin John?
John, kasabalının en güvendiği insanlardan biri, ailenin gözbebeği,
iyi aile babası, benim içinse bir sinsi. Evet evet, tek kelimeyle sinsi. Fakat
final bölümündeki o muhteşem manzaralı cinayeti onu Danny’nin tarafına atacak,
bunu da biliyoruz. Bundan keyif alıyor muyum? Çok! Fakat umarım bu sezon
sonunda da John öldürülmez. Çünkü Kyle Chandler sinsiliğin, iticiliğin kitabını
yazıp, şahane bir oyunculuk izletiyor. Bizi bu zevkten mahrum ederseniz
darılırım.
Diğer kardeşler yaş itibariyle meseleye biraz daha uzak
dursalar da sezon boyunca Danny hakkında düşündükleri, ima ettikleri şeyleri de
birer birer kenara yazdım. Elbet rüzgar farklı yönden esecek, elbet onlar da
kendilerini anlatmak için kıvranacaklar.
Bloodline, temposu oldukça yavaş, hikayesini tane tane
anlatan bir dizi. Onu farklı kılansa, sakin hikayesinin altına gizlenen hırçın
dalgalar… Hoş, o dalgalar kimi zaman sinir bozucu olabiliyor. Ama hikayenin büyüsü
sizi sardığında, dalgalara aldırmadan kıyıya koşmak isteyeceksiniz. Kıyıya
koştuğunuzda ise yeniden hikayenin arasına uzanmak.
RIP Danny!Bloodline’ın hikayesi, oyunculukları bir yana kurgusuna
bayıldım! Ve elbette ki müziklerine de. Bir de bir sahne var ki, o sahnede
kalbimin küt küt sesi seyrime eşlik etti. Demem o ki, 11.bölümün son sahnesi
rocks! İzlemeyen pişman olur, benden söylemesi. ^_^
Danny Rayburn’ün acılarla harmanlanmış hayatının bize
öğreteceği çok şey var. Belki Danny öldü ama izleri ilelebet silinmeyecek. Aile
bir kez daha sarsılacak, John Rayburn bu sarsıntının arasına sıkışacak ve
Danny’nin yaşadıkları onun hayatının da gölgesi olacak. Bir de beklenmedik bir
misafirimiz var. Danny ölse de, Danny’nin kanını taşıyan bir “Rayburn” o kutsal
aileye katıldı. Neler olacak kim bilir?
Şimdi ben heyecanla ikinci sezonu bekliyorum. Peki sizler
Bloodline’ı izlediniz mi? İzlemediyseniz hadi dizinin başına! İzlediyseniz
yazın, o kutsal aileden konuşalım. Bir manimiz olmazsa da ikinci sezonda
buluşalım.
Görüşmek dileğiyle…