Bodrum Masalı: Anlatamam görmen lazım, bu masalı izlemen lazım!
17 Ağustos 2016
Dilan Çiçek Deniz, Alperen Duymaz ve Hilmi Cem İntepe ortalıkta görününce etrafları hayranlardan
oluşan bir çember ile sarılıyor. Selfieler, imza istemeler, tatlı tiz hayran
çığlıkları çoktan başlamış bile... Oyuncular sırayla röportajlara başlıyorlar. Ben, sona kalmayı tercih ediyorum. Zira çeşit biçim sorulara cevap vermekten yorgun düşmüş oyuncularla sohbet etmeyi daha çok severim. Af buyur, çakallık işte. ^^
Herkes çok heyecanlı. Hilmi Cem İntepe, plastik malzemesiyle adeta bir lise öğrencisi kalıbına girmiş. İlk gördüğümde şaşırıyorum. Şaşkınlığımı gizleyemiyorum ve "17 yaşında bir çocuk gibi görünüyorsun." diyorum. Tatlı bir gülümsemesi var. Sesini çok iyi kontrol ederek kullanıyor. Gülümseyerek, "Değişmiş miyim?" diye bu sefer o bana soruyor. Değişmiş. Kaslı ama "ufalmış" vücudu ile tam bir "Kelebek". Ufalmak için özel bir diyet yapmış ve 6 kilo kastan vermiş. "Kelebek lise öğrencisi olduğu için spora ayıracağı vücut yapmaya uğraşacağı bir dönemde değil. O yüzden ben de vücudumu bilinçli olarak biraz daha küçülttüm." diyor.
Herkes gurbette ama Hilmi Cem kendi evinde, ev sahibi aslında. Diğer oyuncuların aksine 18 yaşına kadar Bodrum'da yaşamış, okumuş. Üniversiteye gitmek için Bodrum'dan ayrılmış ama "Unutamayacağım çocukluk hatıralarımın tamamı burada." diyor. Ailesi hâlâ Bodrum'da yaşıyor. Okuduğu lisede şu an sahne çekiyor. Lise arkadaşları, öğretmenleriyle karşılaşıyor. Bodrum Masalı onun için tam anlamıyla bir eve dönüş hikayesi gibi...
Muhteşem Yüzyıl ve Çalıkuşu sonrasında Bodrum Masalı üçüncü oyunculuk denemesi. Çağan Irmak ile de çalışmış. Oyunculuğa şanslı giriş yapanlardan anlayacağınız. "Evet galiba şanslıyım çok iyi yönetmenler ve oyuncularla çalışma şansına sahip oldum." diyor, Tuncel Kurtiz'e özel bir paragraf açarak. Özlemle ve saygıyla hatırasını yad ediyoruz.... Aslında öncelikli hedefi oyunculukmuş. Dans ederken de hedefi, içsel olarak bilir bilmez oyunculukmuş aslında. Fakat bunu Muhteşem Yüzyıl'a girdiğinde anlamış ve geliştirmeye karar vermiş. "Çalıkuşu'nda Yusuf diye bıçkın bir delikanlıyı canlandırıyordum. Sonra bir reklam ve iki sinema filmi derken buradayım." diyor.
Sence nasıl olacak Bodrum Masalı diyorum. "Büyük konuşmayı sevmem ama bu işe başladıktan sonra içimde acayip bir hissiyat oluşmaya başladı. özellikle insanların tepkisini gördükten ve aramızdaki enerjiyi de görünce biz çok umutluyuz. Tek temennimiz burada oluşan sıcaklığı ve samimiyeti ekran karşısındaki seyirciye de iletebilmek." diyor. Kelebek kağıt üzerinde oldukça civcivli bir karakter, kağıt üzerindeki halinden sahaya çıktığı ana nasıl evrildi sence, diyorum. "Kelebek konusunda da şanslıyım çünkü bir oyuncunun daha yolun bu kadar başındayken bu kadar iyi bir karakterle karşılaşması şans. İlk okuduğum zaman kendimden bir şeyler buldum ve canlandırabileceğime inandım. Karakterin buralı olması, delikanlı tavırları, iş bitirici ve sözünün eri biri olması, enerjik olması beni çeken özellikler oldu. İlk okuduğumda gözümde canlandığı haliyle ilerliyor karakter. Şanslıyım. Hakkını verebildiğime inanıyorum ama işte son söz elbette seyircinin.." diyor.
Son olarak Mehmet Ada ile çalışmanın nasıl bir his olduğunu soruyorum. "Mehmet Hoca şu anda oyuncu koçum gibi desem yeridir." diyor ve devam ediyor. "İlk defa çalışıyorum onunla. Vizyonu çok açık. Zaten ağabey kardeş gibi olduk. Mesela okuyup sahneyi farklı yorumluyorum ama Mehmet Hoca öyle bir cümle kuruyor ki ufkumu açıyor. At gözlüğümü attı ve bana yeni bir oyunculuk vizyonu kazandırdı. Ağzından çıkan sözleri can kulağıyla dinliyorum." Ortada başımıza dikilip, "Evet size ayrılan sürenin sonuna geldik." diyen menajer, asistan, kurumsalcı da olmayınca sohbet akıp gidiyor. Bütün tevazusu ve heyecanıyla aklımda özel bir yer edinen Hilmi Cem'i daha fazla yormadan yaklaşık yarım saat süren sohbetimize son veriyorum.
Yazı devam ediyor...