Game of Thrones'un altıncı sezonu son hız devam ediyor. Yaşanan gelişmeler izleyicileri şaşırtmayı sürdürüyor. Altıncı sezon akışında birçok karakter önemli bir yer teşkil ediyor. Bunlar arasında Jon Snow'a yardım eden Sör Davos ve Melisandre dikkat çeken isimler oluyor. Bu heyecan verici gelişmelerden önce Liam Cunningham ve Carice Van Houten ile konuştuk. Buyurun...
● Bize altıncı sezonun başlangıcını anlatabilir misiniz?
Liam Cunningham: Altıncı sezon yerde atan Jon Snow ile başlıyor. Ghost'un ulumasının arından Davos'u görüyoruz. Onu en son gördüğümüzde Stannis ve Shireen'in ölümünü öğrenmişti. Odada tek başına dururken, kurdun sesini duyuyor. Dışarı çıktığımda malum manzarayı görüyorum. Hızla onu içeriye alıyoruz ancak ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Ortama panik hakim. Biraz zaman geçtikten sonra Melisandre ile konuşuyor. O da kendi sorunlarıyla mücadele ediyor. Stannis ve Shireen'in ölümüyle o da dağılmış durumda. Yaşama devam etmek için sahip olduğumuz nedenler ortadan kalkmış.
Davos aklından geçen "Burada ne yapabiliriz? Senin yapabileceğin bir şeyler var mı?" sorusunu hızla yöneltiyor. O da "Ne yapabileceğimizi zannediyorsun? Böyle bir şeyi daha önce hiç yapmadım." tarzında bir cevap veriyor. İronik bir şekilde ondan büyü kullanmasını istiyor. Şimdiye kadar büyü işlerine hiç inanmamıştı. Ancak böyle şeyler olunca insan kendi inançlarından şüphe etmeye başlıyor.
Carice Van Houten: Evet ve bu Melisandre için oldukça yeni bir durum. Güçlerinin kaynağı bunca zamandır sandığından farklı olabilir. Şimdiye kadar onun zayıflık gösterdiği ya da şüphe duyduğu olmamıştı. Bir oyuncu olarak bu benim için şahane. Böylece onun farklı bir yönünü gösterme şansım oldu.
● Işık Tanrısı'na olan inancını mı sorguluyor?
CVH: Evet çünkü o şimdiye kadar hayatının pusulasıydı. Tüm bu işaretleri takip ederek bir çocuğu feda etti. Bu şimdiye kadar yaptığı en kötü şeydi ve hiçbir işe yaramadı.
● Bu durumu ılımlı şekilde ele almak olur.
CVH: Bu olanlar benim beşinci sezondaki favorimdi. Melisandre öylece duruyor ve Stannis ile atların kaybolduğunu görüyor. Onun "Aman Allahım, neler oluyor?" diye düşündüğünü görüyoruz. Bir oyuncu olarak karakterin farklı bir tarafını göstermek harikaydı.
LC: Bir oyuncu için neyin geldiğini bilmemek en büyük hediyelerden birisi. Zihninde sahip olduğun, sana sunulan bilgilerin bir anda değişmesi... Davos'un Stannis'e, Melisandre'nin Işık Tanrısı'na olan inancı bir anda altlarından çekildi. İzleyiciler için de seyretmesi şahane. Şimdiye kadar gördüğün her şeyin yanlış olduğunu öğreniyorsun.
CVH: Bu sene bazı noktalarda Melisandre bambaşka bir karakter gibi hissettirdi. "Karakterim gitti!" diye düşünmeden edemiyorsun. Melisandre bundan sonra neye tutunacak? Işık Tanrısı onu yalnız bıraktı. Stannis ve Jon Snow öldü. Bu durum "Ben tam olarak neyi canlandırıyorum?" diye sormanızı sağlıyor.
● Bu durum dizinin canlı kalmasını sağlıyor olmalı.
LC: Ancak bu kararların amacı diziyi canlı tutmak değildi. Bu drama için yapıldı. Sizin düşündüğünüz sebeplerden dolay değil. Geçtiğimiz sezonlarda Tyrion'ın güzel bir sözü var: "Eğer bunun mutlu bir son olduğunu düşünüyorsan yeteri kadar dikkatini vermiyorsun demektir." diyordu. Bunun dizinin dayanağı olduğunu düşünüyorum. Tıpkı hayatta olduğu gibi beklenmedik şeyler yaşanıyor. İzleyicilerin diziyi bu sebeple sevdiğini düşünüyorum. Ortada belli bir ilerleyiş yok. İyi adamın kazanağı, kızın kurtarılacağı garanti değil.
CVH: Daha çok "Herkes ölecek!" şekline hissettiriyor.
Gerçek hayattaki halleri...
● Altıncı sezon kitaptan bağlantısız ilerliyor. Bu durum sizin için bir farklılık yarattı mı?
CVH: Bizim için pek bir fark yok. Kitapları okumadığımızdan her senaryo yeniydi.
LC: Ancak kitapları okuyup diziyi öyle takip edenler için büyük değişiklikler olacak. Artık David ve Dan'in adapte edeceği, güvenilir bir dayanak söz konusu değil. Onların dünyası çok net bir şekilde değişti. Santa Fe'ye gidip George R. R. Martin ile zaman geçirdiler. George da hikayenin sonunu biliyor. Ancak onların önünde boş bir kağıt var. "Bu karakter için neler yapabiliriz?" diye düşünüyorlar. O yüzden neredeyse sıfırdan başlıyorlar. Yaratıcı insanlar oldukları için bu zorluğun hoşlarına gittiğini düşünüyorum.
● Zorluklardan bahsederken, dirilişe geri dönelim mi?
LC: İlk birkaç senaryoda kafam oldukça karışmıştı. Okurken "Kim bu insanlar?" diyordum. Bu sene çılgın şeyler oluyor.
CVH: E-postalarımızı bile güven altına almamız çok garipti. Hatta onları iki kat güvenli hale getirmeye çabaladık. Gizlilik yüzünden sayfaları bile imzalamadan alamıyorduk. Bu oldukça zordu.
● Peki tüm bunların sonucunda neler oluyor?
LC: Sör Alliser yaptıklarını temizlemek zorunda kalıyor. Jon Snow'u indirdikten sonra onun bedeni ve birkaç sadık arkadaşı bir odada kalıyor. Alliser onları serbest bırakacağına dair sözlerle ikna etmeye çalışıyor. Davos da bunun gerçekleşmeyeceğinden emin. Jon'un bedeniyle aynı odadayız ve başımız büyük dertte. Günü kurtaran Melisandre oluyor. Kahramansı bir şey yapıyor.
CVH: Bunu ilk defa yapıyor. "Bildiğim her şeyi deneyip işe yarıyor mu göreceğim." diye düşünüyor.
LC: İkinci bölümün sonunda şahane olay yaşanıyor. Yapılanların işe yaramadığına inanmadıkları anda yeniden nefes almaya başlıyor.
CVH: Bu şahane bir bitirme noktası. En az ilk sezonun sonu kadar heyecan verici.
LC: Orada ne oluyordu? Hatırlamıyorum.
CVH: Melisandre yaşlı bir kadına dönüşüyor. Her şey kolyesiyle bağlantılı. Onu aynaya bakarken görüyoruz. Özel bir anında kolyeyi boynundan çıkartıyor. Kolyeyi bırakırken bile ellerinin yaşlı hale geldiğini görebiliyorsunuz. Sonra yeniden Melisandre'yi görüyoruz. Altı saatlik makyaj çalışmasından sonra öylece duruyorum. 200 ya da 300 yaşında gibi görünüyor. Umarım insanlar onun ben olduğumu anlayabilir çünkü ben anlayamadım. Onu konuşurken ya da hareket ederken görmüyorsunuz. Sadece ufak bir bilgi anı gibi. Sonra onu alıştığımız şekilde görmeye devam ediyoruz.
LC: Bunun harika olan yanı seyirciler birinci bölümü izledikten sonra sandıkları insan olmadığını anlıyor. Tüm bakış açıları tamamen değişiyor.