Iwan Rheon: İnsanlar Ramsay'i seviyor çünkü bütün pis işlerini kendisi hallediyor

Iwan Rheon: İnsanlar Ramsay'i seviyor çünkü bütün pis işlerini kendisi hallediyor
Iwan Rheon ve Michael McElhatton
Kablolu yayıncılık yapan HBO kanalında izleyici karşısına çıkan Game of Thrones'un altıncı sezonu tam gaz devam ediyor. Dizide yaşanan en ufak gelişme bile gündeme gelmeye devam ediyor. Uzunca zamandır hikayenin bir parçası olan önemli ailelerden birisi de Boltonlar. Acımasızlıkları ve politik kararlarıyla dikkat çekmeye devam ediyorlar. Dizide Roose ve Ramsay Bolton karakterlerine hayat veren Michael McElhatton ve Iwan Rheon ile altıncı sezonu, Bolton'ların geleceğini ve sokaktan aldıkları tepkileri konuştuk. Buyurun...


Bolton ailesi bir arada!

Ramsay ve Roose altıncı sezona nasıl başlıyor?
Iwan Rheon: Ramsay için Stannis'i yenmenin ardından Sansa'nın kaçması şoku yaşanıyor. Bu birçok kişide yankı uyandıracak bir gelişme. En çok da Ramsay için... Onların evliliği Boltonlar'ı kuzeyde daha güçlü hale getirdi. Çünkü kimse Boltonlar'ı sevmiyor. Sansa ile birlikte tüm kuzeyli aileleri bir araya getirmek, onlara bir varis vermek istiyordu. Kendisini ancak bu şekilde güvene alabilirdi ancak Sansa'yı kaybedince tüm bunları imkansız hale geliyor.

Roose, Sansa'nın kaçmasından dolayı endişeli mi?
Michael McElhatton: Elbette. Bu büyük bir sorun ve tamamen Ramsay'in hatası. Ona kötü davranmış olması Sansa'nın kaçmasındaki en büyük neden. Sansa tüm bu işlerin arasında onlar için güçlü bir müttefikti. Henüz dizide görmediğimiz ve onlara bağlılıklarını ilan etmeyen bir sürü kuzeyli hane var. Ortada bir ying-yang durumu var. Roose, oğlu Stannis'i yendiği için oldukça gururlu hissediyor. Ancak bir varis elde etmek hepsinden daha önemli. Sansa ve Ramsay'nin çocuğu onların kuzeydeki pozisyonunu garanti altına alabilirdi. Şimdi bu imkansız. Büyük bir avantajı kaçırmış durumdalar.

● Sence Ramsay'nin yaptığı şeyler için bir motivasyonu var mı, yoksa sadece bir sosyopat mı? 
IR: Herkes gibi onun da motivasyonları var ancak aynı zamanda şüphesiz bir şekilde sosyopat. Diğer insanların hissettiklerine empati kuramıyor. Başkalarının acı çekmesinden aldığı keyif korkunç bir şey. Öte yandan tüm hayatını piç olarak geçirmenin ardından dünyada başarılı olma isteği de var. Şimdiye kadar ikinci sınıf bir insan gibi yaşamış. Oradasınız ama aslında değilsiniz. Onun dünyasında kesin olmayan birçok şey var. Geride bırakılmış, asla güven duymamış, yeri doldurulabilir hissetmiş. İşe yarar olduğunu kanıtlaması gerekiyor.

● Bir sürü karakterin yer aldığı Game of Thrones dünyasında Boltonlar en kötüler arasında görünüyor. Kötü olanı oynamak hoşuna gidiyor mu?
MM: Elbette. Gerçek hayatta böyle değiliz. Diyaloglar şahane, harika sahnelerde oynama fırsatı buluyoruz. Canlandırdığımız kötüler de harika. Game of Thrones'ta bazılarının daha farklı bir macerası oluyor. Bir sezonda nefret ettiğiniz karakteri daha sonraki sezonda anlayıp empati duyabiliyorsunuz. Boltonlar'ın hikaye akışındaki yeri bu değil. Roose buz gibi bir karaktere sahip olan, menfaatçi politika izleyen bir adam. Bu durum değişmeyecek. Bu yüzden kötü adamı oynamak güzel.


Gerçek hayatta da bir aradalar

● Ramsay karakterini yaratırken baz aldığın insanlar oldu mu?
IR: Bu karakter için kullandığım birkaç referans oldu. Bunların arasında The Dark Knight'tan Joker, Dennis the Menace ve biraz da Liam Gallagher var. Bu işteki asıl zorluk onu gerçekçi bir karakter yapmaktaydı. Aşırıya kaçmak fazlaca kolay olurdu. Büyük bir karakteri var ve yaptığı her şeyden büyük keyif alıyor. Batağa saplanmış bir şekilde kötü değil. "Bunu da yapacağım!" diye içten bir heyecan duyuyor. Uzun süre kendi bildiği gibi yaşamaya bırakıldığı için bu halde. Özetle o bir sosyopat. Kimseyle empati kuramıyor. Bu yüzden onu aşırıya kaçarak canlandırmak en büyük endişeydi. O hiçbir zaman düşündüklerini dışa vurmayı sevmiyor. Bu da onu canlandırması keyifli hale getiriyor.

● Tüm bunlar dizinin giderek daha karanlık olacağı anlamına mı geliyor?
IR: Evet. Karakterler giderek umutsuz hale düşüyor bu da daha karanlık şeyler yapmalarına neden oluyor. Ramsay'in gerçekten neler yapabileceğini görebilmek için umutsuzluk noktasına ulaşması gerek.

MM: Geçtiğimiz sezon da oldukça karanlıktı. Stannis'in öz kızını yakması ve karısının kendini asmasını düşünün. İnsanlar Sansa'nın tecavüze uğramasına tepki gösteriyor ancak kendi kızını yakmak korkunç bir şey. Sezon sonunda Stannis'in adamlarına ne olduğunu sorması şahaneydi. Bir insan olarak onunla empati kurabiliyorsunuz. Ne budala, Melisandre'nin söylediği her şeye inandı. İş kızına geldiği zaman "Bunu yapamam!" diyemedi. Tüm bunlar farklı katmanları göz önünde bulundurarak, sonrasını düşünerek yazmanın sonucu. Her şey birbiriyle bağlantılı.

● Roose Bolton'la alakalı olarak sokaklarda ne gibi tepkiler alıyorsun?
MM: Tanınmamak için şapka takarak dolaşıyorum. Genellikle insanlar oldukça saygılı ve nazik oluyor. Diziyi sevdiklerini söylüyorlar. Bu yüzden bana bir şeyler fırlatan olmuyor.

Peki ya Ramsay'de durum nasıl?
İnsanlar "Korkunçsun!" diyorlar. Ancak hiçbir zaman "Siz delirmişsiniz, gerçekle kurgusal olayları ayıramıyorsunuz." diye düşündüğüm bir durumla karşılaşmadım. Bence insanlar Ramsay'i seviyor. O saf bir kötü değil. Joffrey gibi de değil. İnsanlar ondan nefret ediyordu çünkü korkunç şeyleri sebepsiz yere yapıyordu. Ramsay en azından kendi pis işlerini kendisi hallediyor.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER