Selin ve Ali siz ne yapıyorsunuz? İnsanız biz insan. Öyle oynanır mı o sahne! Rüzgara fısıldamak değil rüzgarın bile canını almaktır bu. Hande Erçel'e özellikle dikkat ediyorum da Tolga Sarıtaş'la olan sahnelerinde devleşiyor adeta. Bu ikilinin enerjisini hayal edip gerçeğe dönüştürenlerin zihnine sağlık. Ali Selin'in sırrını duyduğu anda öyle bir sarıldı ki, biz hepimiz sarıldık o an ikisine de. Bu ikilinin acilen mutluluk iksirine ihtiyacı var. ''Allah kederi dağa taşa vermiş kaldıramamışlar da, bi' tek insanoğlu dayanmış.'' derdi hep. AlSel'inki de o hesap...
Zafer gibi insanlığın son kırıntısı olan bir adamın
göze batması gerekmez mi? Kesinlikle beni rahatsız etmiyor da, onun için
soruyorum. Tecavüzcü, yalancı, sahtekar bir adamın bu denli naif duruşu
karaktere inancımı sarsıyor. Şayet bu durum hikayede Zafer'in 'değişmişlik'
halini vurgulamak içinse ayakta alkışlarım elbette. Çünkü kalben kötü bir
adamın oyuncak maymunlara hüzünlenecek kadar iyi bir babaya dönüşmesi ancak bu
biçimde makul karşılanır... Yani, bi' derece...
Bırak hayatım iki rekat bedel ödeteyim hemen geliyorum!
Çat pat tahmin edilen komplolar gerçeğe dönüştü.
Haluk kardeşinden intikam almak için Güneş'le ilgilenmiş meğer. Bu anlamda şahane
tespitlerinizi hatırlıyorum, size de kocccaman bir alkış! Demek oluyor ki Ahmet
de tecavüz sonucu doğmuş bir bebek ve anneleri bu yüzden intihar etti. Ancak
asıl mesele Güneş bunları öğrendiğinde başlayacak.
Nazlı haklı. Nazlı çok haklı. Savaş'a nasıl kızdım
belli değil. Hikayenin gidişatı açısından güzel çatışmalar doğursa da Melisa
giderek antipatikliğini derinleştiriyor. Savaş'ın zaafı olduğunu daha önce de
söylemiştim. Belli ki Melisa o zaafı eliyle koymuş gibi buldu. Bundan sonrası
Savaş'ın algılarını açık tutup tutmamasına kalmış...
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.