Bu bölümü, sezonun başından beri Barbie ve Julia’nın
kavuşmasını bekleyenlere armağan etmek istiyorum; çünkü bence hak ettik. Kırk
gün kırk gece düğün halayı ekibi hazırsa açıklıyorum; Barbie aramıza döndü!
Döndü dönmesine de, bir ara gerçekten Barbie ve Julia’nın sahnelerinde kalbim
dayanmayacak gibi oldu. Siz de son sahnede “Vursana kızım, vursana!” diye ekran
karşısında kendinizi parçaladıysanız, şimdi yatın kalkın dua edin iyi ki
vurmamış.
Vuramaz mıydı? Vurabilirdi tabii ki. Çünkü Under the
Dome’da ciddi ciddi bir Game of Thrones acımasızlığı söz konusu. İlk sezonda
esas kız zannettiğimiz Angie’yi bir çırpıda mezara göndermediler mi? Mesela onun
şokunu hala ara ara yaşıyorum, belki Angie döner diyeceğim ama yok, nafile.
Burası Westeros değil ki, Chester’s Mill.
Eva'ya daha da gıcık olma sahnesi.
Asıl meselemize geri dönersek, biraz oradan biraz buradan
derken “Plan B” bölümü aslında Barbie ve Julia’ya ithaf edilmişti. İşkence
sahnesinden uçan tekmelere, iğneli bayıltmalardan ateşli son nefes öpücüklerine
öyle aksiyon dolu bir bölüm oldu ki göz kırpmaya vakit olmadı. Görüldüğü üzere,
direniş ekibinin ajitasyon ve fiziksel acı teorileri Barbie üzerinde işe
yaramadı. Açıkçası ben de pek yarayacağına inanmamıştım; adam sonuçta kırk
yıllık asker. Fiziksel acıyı sizden öğrenecek değil. Duygusal baskı desek,
Julia ağzına geleni söyledi; hatta biraz ileri bile gitmiş olabilir. Hepimiz
Julia’nın dul kalmasına Barbie’nin silahından çıkan kurşunun sebep olduğunu
biliyoruz. Katil damgası yemeye alışkın Barbie bir de hırsızlıkla suçlanınca,
hem de Julia suçlayınca, belki kendine gelir sandım; maalesef yine hüsran. Sonuç
olarak, ne ajitasyon ne de fiziksel acı. Meğer Barbie’nin ilacı Julia’nın
öpücüğüymüş. Eh be kızım şimdi mi aklına geldi? Neyse, aramıza tekrar hoş
geldin Barbie! Bakalım bu gelişmeyi Eva’ya nasıl açıklayacaksınız...

Bir kadın doğum uzmanlığın eksikti Christine...
Eva demişken, hanım kızımız sonunda hamile kalmayı
başardı. Bir gecede nasıl oldu hiç anlamadım diye düşünürken Christine sağ
olsun, Eva’nın hamileliğinin sıradan bir hamilelik olmadığına dair bir açıklama
getirdi. Daha doğmadan uzaylı cemaati Kinship’in gelecekteki lideri unvanına
sahip olan bu bebek gelecek hafta doğar, ben size söyleyeyim. Christine’in de
bir ayağı çukurda zaten. Eva’nın hamileliği sayesinde erken emeklilik planları
şimdilik yolunda gidiyor. Yarı insan yarı uzaylı formuna sahip bu bebek Eva’nın
gözlerini alır mı? Bu konuda bilime güvenelim, bence kesin melez olur...
Geçen gün ablamın katiliyle takılıyoruz...
Tüm bu hengame içerisinde tabii ki Kubbe’den nasıl
kurtulacağımızı unutmuyoruz. Gerçi ne yalan söyleyeyim, bazen unutuyoruz. Kinship
vs. Direniş kapışması, uzaylı bebek, aşk üçgenleri ve hatta Indy derken kafa
öyle bir bulanıyor ki, Kubbe hala orada mı diye arada bir bakmak gerekiyor. Christine’in
o eşsiz çiziminin yorumu doğruysa, yeteri miktarda ses dalgası, bir opera
sanatçısının cam bardağı çatlatması gibi Kubbe’yi çatlatabilir. Ortalık bir
durulsa bu meseleyle bizzat Joe’nun ilgileneceğini düşünüyorum ama şimdilik pek
mümkün görünmüyor. Unutmadan, Joe için de bir çift sözüm var. Aldığı aşırı doz
kan nakli sebebiyle Christine’in tarafına geçen Sam, iki tatlı sözle Joe ve
Norrie’yi nasıl da kandırdı? Haydi Norrie biraz saf diyelim, yahu Joe sen hiç
mi akıllanmadın evladım? Adam sonuçta ablanı öldürdü! Senin bu
saflıkların yüzünden Angie mezarında ters dönüyor.
Söylemeden geçemeyeceğim, ben bu Junior’ın küstahlığından
çok sıkıldım. Evet mevzubahis, haremden cariye seçer gibi kendine eş seçmesi. Gencecik 12
kızla Eva’nın doğum törenini düzenleyen Christine, muhtemelen Junior’ın arsızlığına
ket vurmak için gelecekteki potansiyel eşini de bu ekibe dahil etti. O kızlar
ölecek, biliyorsunuz değil mi? Tabii Junior bu seçime açıkça sinir olduğunu
belli etti. Sanki Kraliçe Christine’in ekibinde inceden uyuşmazlıklar başlıyor,
hayırlısı bakalım.
Big Jim: "Biz bu kasabayı viski ile kurtardık!"
Yine ve yeniden Under the Dome’un göndermelerine
bayılıyorum! Big Jim’in Julia’ya telsizden “John’dan Yoko’ya” diye seslenmesi
olsun, Julia Barbie’yi iğneyle bayıltınca Big Jim’in “Aferin Dexter!” demesi
olsun, bu göndermelerde emeği geçen tüm ekibi kucaklıyorum. Lafı geçmişken, buradan
en sevimli katil Dexter’a, rahmetli John Lennon ve biricik aşkı Yoko Ono’ya selam
olsun!
Sonuç olarak, size bir iyi iki de
kötü haberim var. İyi haberden başlayalım, Julia nihayet Barbie’yi özüne döndürdü.
Fakat, öte yandan elimizde bir uzaylı ve süper güçlü bebek gerçeği, bir de
cenaze evinde ölümle burun buruna gelen Big Jim, Norrie ve Hunter üçlüsü var. Gelecek
bölümde ortalık kesin toz duman olacak.
Haftaya görüşmek
üzere...