Parçalı bulutlu geçen bir önceki bölümün ardından gelen Rize gezintisinden bir bomba çıkacağına emindim zaten ama açıkçası belki de bugüne kadar ki en komik anlarla karşılaşacağımızı tahmin etmemiştim. Nereden başlasam, hangi birini anlatsam?
Biz bu Superman olayını lisede sınıfın sağ üstteki camından gözükecek şekilde yapardık :d
"I never drink when I fly."
Fatih yemin ederim sana kanım biraz daha ısındı. Adam tam benim kafadan, yahu neden hem üste para verip hem de kendimizi uçurumdan aşağı atıyoruz? Bence de hiç mantıklı değil, bu yüzden rafting yapmama kararını sonuna kadar destekliyorum. Gerçi ben o çelik halatlardan da uzak dururdum ama neyse.. Aslında benim merak ettiğim acaba bu Superman olayını senaristler belirtmiş miydi yoksa tamamen Buğra Gülsoy'dan spontane gelen bir espri mi..
"Muhteşem doğa sana da çok iyi geldi Mukaddes!"
Biliyorsunuz bi' klasik vardır; 'Kalp diyorlar..' Fehmi'nin istediği bal Kâmil yüzünden kırılınca, Cevat ile ikisi direk işi kökünden çözmek adına arı kovanına yöneldiler. Gerçi tatlı yemeyen biri olarak işlenmiş bal ile işlenmemiş olanı arasında ne gibi bir fark var hiçbir fikrim yok ama belli ki işlenmemiş olanın güç kuvvet verme yetisi baya kudretliymiş. Fehmi her fırsatını bulduğunda Mukaddes'i sıkıştırdı. Özellikle artık bir ritüel haline gelen Fatih'in Zeynep'i öpememe sahnesinin Mukaddes'in odaya dalmasına bağlanması çok komikti. Fatih tam kendini hazırlamışken el elde baş başta kaldı yine..
Gören de sanır ki birazdan Fatih'i duvardan duvara vuracak..
"Fatih saçmalama biz daha evli bile değiliz.."
Zeynep'in neyi neden yaptığını, yaptıklarının altındaki mantıklı sebepleri çoğu zaman anlayabiliyorum ancak Fatih'e karşı örmüş olduğu duvarları anlayamıyorum. Bu sefer de laf arasında evli bile değiliz o yüzden olmaz demeye getirdi. Hayırdır Zeynep, Ertan ile evlenmiştin de bizim mi haberimiz olmadı? Sözün özü her ne kadar bu ikisinin bir türlü öpüşememesinden, birlikte olmamasından bir sürü komedi ögesi çıksa da bence bu iş fazla uzadı, hikayenin inandırıcılığı açısından tadı kaçmaya başladı. Çünkü bize en başta gösterilen Zeynep karakteriyle, bugün yaptıkları birbirini tutmuyor.. Hayır Zeynep Ertan felaketini yaşadıktan sonra tövbe eden bir tip olarak resmedilse anlayacağım ama öyle bir şey de yok..
"Ben tövbeliyim elimi silaha sürmem!"
Fehmi'den ilk kez duyduğumuz bir çıkış. Bakalım bu önemli detay sezon sonunda bir yerlere dokunacak mı? Belki de yeni sezondaki hikayeler için altyapı çalışmalarından biridir ama Fehmi'nin bu çıkışının altından ne çıkar inanın hiçbir fikrim yok.
- Başka ağaca başka ağaca!
"Gidin başka yere yerimizi belli edeceksiniz!"
Fatih'in ayıdan kaçışını 20 kez falan izledim herhalde, yine Zeynep'i bırakıp en önde depara kalktı. Lâkin beni asıl yıkan "La git!" diyerek ağaca tırmanmaya çalışanları tekmelemesi oldu, yanaklarım ağrıdı gülmekten. Demek ki neymiş? Fatih sadece Zeynep'e karşı duyarsız değilmiş, işin ucunda kız kardeşi de olsa önce can sonra canan dermiş..
"Ya Fatih! Sen bana kara sevdalı mısın?"
Fatih'in ayı saldırısında yaptıklarının acısını bizimkiler fena aldı. Hani insan insana böyle şaka yapmaz, eşek şakasının bile bir adabı olur derler ya o hesap, izlerken ben bile inceden bi' tedirgin oldum. Karakanculaymış, Fredi'nin elleri gibi tövbe bismillah.. Çok şükür Fatih bu sefer bayılmadı ama altına işedi zavallım. Fakat bu kan yerde kalmaz bu hesap burada kapanmaz! Fatih eğer sen de Zeynep'e aynı dozda hatta daha ağır bir şaka yapmazsan gözüme gözükme bir daha. Artık gece karanlığında karşısına Samara'yı mı çıkarırsın ne yaparsın bilmem ama mutlaka bir şey yapmalısın..
Bana mı yürüyor la bu?
"Senin herifinle aranda bir sıkıntı mı var?"
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu bölüm özelinde çizilen Mukaddes karakterine tam anlamıyla bayıldım. Yine üçkağıtçı, yine kendini beğenmiş, yine görgüsüz, yine kaba ama bunları son derece güzel bir dengede yansıttı. Abartılı hareketler, garip garip mimikler olmadı, kısacası hiçbir şekilde overacting'e maruz kalmadık. Mukaddes'i görmeye tahammülü bile olmadığını aylardır dile getiren biri olarak bu noktayı belirtmesem olmazdı. Umarım bundan sonra da hep bu düzeyde bir Mukaddes seyrederiz. Hem böylesi inanın bence çok daha komik..
Gelelim Ayfer'in uyarısına. Bence bu söz boşa söylenmedi. Normalde yorumlarımı fragmanı izlemeden yazıyorum tahminlerim etkilenmesin diye ama bu sefer boşluğuma denk geldi izlemiş bulundum. O yüzden düşüncelerim daha da kuvvetlendi. Mukaddes'in Fatih ve Zeynep'i ayırmak için yaptıkları sanırım sonunda Fehmi'nin canına tak edecek..
Zokayı yuttun Şevket..
"Seni babası olarak bilsin istiyorum."
Geldik en önemli anlara.. Bugüne kadar hep Zeynep'in düşüncesiz konuşmalarını duyduk, saçma sapan davranışlarına maruz kaldık Selim - Fatih ilişkisi konusunda. Fatih ne zaman kendini Selim'in babası yerine koysa Zeynep illa ki bir yerden çıkıp Fatih'e Selim'in babası olmadığını hatırlatıyordu ki bunu defalarca eleştirdim. Lâkin ilk kez Zeynep Fatih'e Selim konusunda sonuna kadar açıldı. Selim'in her ne olursa olsun Fatih'i babası olarak bilmesini istediğini söyledi. Bunları söylerken de kendisinin duyduğu anne eksikliğinden dem vurdu. Ha tabii bütün bunlar neden birden oldu? Çünkü sezon finaline doğru koşar adım gidiyoruz. Haliyle de kopacak fırtınaların daha da yıkıcı olmasını istiyorlar. Hep dediğim gibi en sonunda Meryem meselesi Fatih'in başına patlayacak ve özellikle Zeynep'in bu bölüm söylediklerinden sonra Fatih'in bu işten sıyrılması daha da zorlaştı.. Bu arada anane sahneleri de çok güzeldi, belirtmeden geçmek istemedim..
"Arkadaşım, dostum, kardeşim Şevket."
Kara Meryem'in hikayesini sonunda öğrendik. Meğer Meryem Şevket'in kendisine aşık olan can dostu tarafından zorla götürülmüş, geri dönmemesi için de tehdit edilmiş. Şevket bu hikayeye hemen inandı ve Meryem'in peşinden koştu. Hatta onu direk Zeynep'in karşısına da çıkardı. Zeynep'in buna ağır bir tepki vereceği zaten malum ancak ben Meryem hikayesinin bu kadarla kalmaması gerektiğini düşünüyorum..
Sizce Meryem karakteri öyle zorla alıkonulacak bir tip mi? Bu kadın değil miydi Şevket'e "Senden bu dünyada tek korkmayan benim!" diyen? Bu kadın değil miydi Şevket'e silah çeken, ateş eden? Böyle bir kadını sevdikleriyle tehdit ederek yıldırmak mümkün mü? Böyle bir kadın normal şartlarda neredeyse 30 sene boyunca birinin tahakkümü altında yaşayacağına gider o adamı vurur, böylece hem şanı yürür hem de sevdiklerini korumuş olur. Sözün özü bence işin aslı başka..
Meryem bence gerçekten de Cahit'e aşık oldu ve onunla kaçtı. Yani ortada bir Aşk-ı Memnu durumu var, gel gör ki zaman içinde kızını arkada bıraktığı için pişman oldu ve bu pişmanlık yüzünden de Cahit'e karşı bilenmeye başladı. Mektup konusuna gelirsek, o mektubu gerçekten Cahit mi yazdı bilmiyoruz. Belki de Meryem'in yıllardır duyduğu pişmanlığı bildiği için ölmeden önce ona son bir iyilik yapmak için yazmıştır, belki de Meryem mektubu kendi yazmıştır kim bilir.. Kısacası bence Meryem konusu bu kadar basit ve en ufak bir derinliği olmayan bir klişeyle geçiştirilmemelidir.. Peki ya sizce?
Valandil..