Yaşanmamış gibi yaparsak gerçekliği azalır mı?
MedCezir geçen hafta dramatik sahneleriyle bizi yerden yere vurmuştu. 72. bölümüyle umut tohumları ekti. “Toparlanın, hayatta güzel şeyler de var, az sakin” demeyi tercih etti. Böyle sakinleştiren bölümlerin sonunda hep olduğu gibi, bombayı kucağımıza atıp gitmeyi de es geçmedi elbette. “Silah varsa patlar, acaba kimde” sorusunu hafta boyunca bolca didikleyeceğiz, önce bölümde ne var ne yoktu ona bakalım.
 
Çaresizlik içindeki Yaman'ı mı bembeyaz olmuş Mira'yı mı izlemek daha zor karar veremedim.
 
Yaman’ın çaresizlik içinde haykırışları, daha ilk dakikalarda gözlerimizin ıslanmasına sebep oldu. Buna rağmen bölümün genel havası oldukça pembeli bulutluydu. Bu hafta “ayyy çok dramatik olacak” diye ekran başına geçen “drama queen”ler için Yaman tatlımın bu halleri oldukça doyurucu olmuştur. Geçen bölüm “her zorluğun karşısında duvar olurum” diyen Yaman’cım çaresizce haykırabildi sadece. Çok zor çok, hem Mira’yı öyle görmek, hem Yaman’ı…
 
Şu sahneler öyle güzel görünüyordu ki, işin içinde ölüm olduğunu bir an için unutturdu.
 
Tünelin sonundaki beyaz ışık minvalli, papatya tarlasında kelebek gibi uçuşan Mira’nın duru güzelliği göz kamaştırıcıydı. Öyle ki; orada kalması aslında ölüm anlamına geliyordu, onu bile geç fark ettik. Neyse ki o yaşamı tercih etti, Yaman’ın gözlerinde kaldı. Birkaç günlük aşk kaçamaklarından aldığı güçle hayata sarılması derin bir oh dedirtti. Yalnız, bu bizim diken üstünde olmamızı değiştirmiyor. O Uzay’la Mert’in sopalı gösterilerinde “ay kızın kafasına gelecek şimdi” Nevin’in gelişinde “eyvah kızı üzecek şimdi” şeklinde, bölüm boyu adeta anne paranoyaları içindeydim. Beren’e yaptığı, geçmişi hatırlamadığı şakası da yüreğimizi ağzımıza getirdi.
 
Tüm yaşananlara rağmen Mira yine de hastalığı konusunda yeterince hassas değil. Ameliyat için seçilen 22 Haziran tarihini oldukça geç buluyorum açıkçası. O karavanda yaşadığı çok önemli bir ataktı. Doktoru da biraz geniş mi ne? Tabii Mira’nın tavrı hep aynı, bu bölüm de dillendirdi zaten: “Yaşanmamış gibi yaparsam gerçek olmayacak.”
 
"Bu kadar tırsmama rağmen yine de bana dönmek istiyorsun ya Hale, çok şaşkınım." by Orkun
 
Yaşanmamış gibi yapmak, yaşananları dillendirmeyerek gerçekliğini azaltsın diye ummak, aslında Altınkoy’a has bir davranış şekli, biliyorsunuz. Geçen bölüm Orkun da efsane bir sahneyle bunu herkesin ortasında bağıra çağıra söylemişti. Pekiyi, şimdi niye sinip özür diledi? Hale’nin ona doğrulttuğu silahtan mı korktu? Orkun’un tüm o “yürek yemiş” tehditlerine rağmen, oklar kendine çevrildiğinde DEV tırsak bir adam olduğunu biliyoruz aslında. Ama bu özrü dilemeyecekti, benden bir puan daha kaybetti Orkun.
 
Hale ona her ne kadar başta silah doğrultsa da, söylediklerinin her harfinin doğru olduğunu biliyor. Ayların özlemiyle Orkun’un merdivenlerinde aldı soluğu, Orkun da ona kucak açtı. İkisi gerçekten harika bir çiftler. Orkun’un bunu hâlâ görmeyip, Mira saplantısı içinde kendini yiyip bitirmesinden hiç hoşnut değilim.
 
Orkun'un için için yanıyor olmasına karşılık, Yaman'ın sülalem rahat pozu
 
Mesela Orkun Yaman’ın yanına geldiğinde, bizim evde “ooo barış mı var” diye bir heyecan dalgası esti. Bölüm “gelecek sene bugün” diyerek pembe hayaller kurdururken, Orkun’un hâlâ “geçen yıl bugün”de kalması ne olacak peki? Üstüne bir de Yaman’dan evlilik tarihi haberini alınca yine zıvanadan çıktı. Şimdi o silah kimde patlayacak diye düşün dur bütün hafta!
 
Yaman tatlım Orkun’u alt etme konusunda artık hiç zorluk çekmiyor. O umursamaz tavırlarının da hastasıyız. Yaman’ı böyle görmek gerçekten gurur veriyor. Aşkına sahip çıkıp, ayaklarını yere sağlam basmasını çok bekledik çok. O da bunun hakkını artık fazlasıyla veriyor. Hele bir de Mira’yla evlenip Amerika’da okuma planlarına aşık oldum.
 
O kadar büyük laf edip, şimdi hepsini yutmak hazımsızlık yapmadı mı Nevin?
 
Üstelik Nevin de sonunda imana geldi. Gerçi o da Kenan sayesinde oldu. Nevin’in has oğlu Kenan biliyorsunuz. Kenan’ın bir cümlesi Nevin’in tüm düşüncelerini değiştirmeye yetiyor. Zaten Nevin’in istediği yaşam standartlarını, ondan bundan söğüşlediği paralarla Kenan sağlayacak. Yalnız madem Bay Aşk’ın iş birliği karşılığı para teklifini kabul edecektin, o afra tafra kimeydi Kenan’cım? O bastonu Asım Şekip’in boğazına dayamasının tek sebebi ucuza gitmeyeceğini göstermek miydi şimdi?
 
Bay Aşk da Mira’ya helikopter gönderdi, takdir kazandı. Deniz, Giray ve Kenan’ı kullanarak Sude’den kurtulma planı tıkır tıkır işleyecek, belli. Asım Şekip Kaya’nın kötülüklerini, insanları kullanıp sonra bir kenara fırlatmasını durduramıyoruz.
 
"Bırakın da azıcık böbürleniyim, böyle fırsatlar pek elime geçmiyor."
 
Atölyenin adını Miraya koyan Faruk ise, önce gönlümüzü kazanıp sonra saydırdığımız bir diğer kişi. Tefecilerle çalışarak yine bir başka batışın ilk adımlarını atıyor. Olan yine Beren’le Mira’ya olacak.

 Yaman Koper'in yeni bestesi müzik marketlerde!

MedCezir’de uzun süredir her bölümün bir şarkısı var. 72. bölümünde de Halil Sezai ve Çiğdem Erken’le harika bir düet izledik. Hem şarkı çok güzeldi, hem de gelecek hayalleri kuran Yamira. Gönlünüze bereket.
 
"Acaba yarın ne giysem?" by Eda
 
Gelelim Eylül’e. Eylül’ün Mert’i bir yandan sevip, bir yandan ihaneti affedememesi çelişkisine bayılıyorum, çünkü çok gerçek! Eylül, özünde paylaşımcı bir dost. Acı çektiğinde, içindeki zehirden herkese sıçratacak kadar paylaşımcı hem de. Haline DEV üzülüp, kız tarafındaki yerimi kombine olarak alsam da, saldırdığında Tuğçe’nin ona patlamasından çok memnunum. Tuğçe’cim senin hakkında son aylarda çok az fikir sahibiyiz, sadece yancı olarak takılmalarını izliyoruz ama Eylül’e kurduğun cümlelerin destekçisiyim. Eylül çoğunlukla bencillikten ölüyor, evet. Tuğçe Eylül’ü dramıyla baş başa bırakıp gitmekte haklıydı da, Eda’ya ne oldu? O da Tuğçe’nin peşinden gitti hemen. Böylece Eda, safını artık tamamen belli etti ve orası kesinlikle Eylül’ün yanı değil.
 
"Mert'in bu kadar acınası olduğunu bilseydim, Eylül'le aralarını bozmaya tenezzül bile etmezdim!"
 
Uzay son birkaç bölümde adil ve dürüst tavırlar içinde. O eski “onları ayıracağım hahahahaha” diyen kötü kalpli prens halinden çok uzakta. Şikâyetçi miyim? Hayır da, bu ani değişimin alt yapısı bende pek oluşmadı. Mert’i ise hâlâ göresim yok. Bir defa, ihanetinin sebebinin kendisi bile farkında değil. Bu yüzden çabaları anlamsız. Eylül’e Olcay’la “level atladıklarını” söylemesinin asıl sebebi “ben seni aldatacak kadar büyüğüm” demek bence. Selim Serez ona daha bayağı bir hayat dersi vermeli. Eylül’ü ise bir süre yalnız görmek istiyorum. Sonra, mesala şu an aklıma geldi Aras’la gayet tatlış bir çift olabilirler. Sahi Aras neredeydi, hiç görünmedi, kız arkadaşıyla ne yaptılar, meraktayım.
 
"Asosyal oğlumun bile aşk hayatı benden daha renkli!"
 
Selim’den bahsetmişken, dinmek bilmeyen olaylar yüzünden, Sedef konusunda bir adım bile ilerleyememesini anlıyorum. Ama bu kaplumbağa hızı benim heyecanımı köreltti. Sedef’in yelken açtığı “Mavideniz”in sularını da hiç içime sindiresim gelmedi. Tamam, Sedef’in azıcık ayran gönüllü olduğunu bilecek kadar geçmişine hâkimiz. Kaan Mavideniz zaten merakını cezp etmişti ama onun sularına bu kadar çabuk demirlemesi? Hayır, Sedef’in Selim hakkındaki duygularını hâlâ net olarak bilmiyoruz. Sedef’in “delikanlılığın onda dokuzu kaçmaktır” maddesine tabi olduğunu biliyoruz, ama bu kaçış o kaçış mı, azıcık ipucu alabiliriz.
 
Orkun'un Mira saplantısı geçmedikçe bizde paranoya bitmez!
 
Dilek ve isteklere geçmişken, dram arayan kesimi DEV tatmin eden Mira’nın “unutursam hatırlatsın” diye çektiği videodan bahsetmeli. Mira'yı öyle görmek çok can acıtıcı olsa da, Serenay Sarıkaya dramada bir kez daha harikalar yarattı, her bölüm bir doz isteriz. Ha bir de Orkun’un “benim olmayan senin de olmasın” sözünü de fark ettik. Bu sözün o son sahnedeki silahla bir araya gelmesinden endişeliyiz. “Mira ölmesin dayanamayız” diyoruz ama asıl Orkun’un eliyle ona bir zarar gelirse, işte o zaman acımızla birleşen öfkemizin suları korkunç olur.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER