İşler bu şekilde değiştiğine göre olaya biraz Yekta’nın bakış açısından bakmak istiyorum. Yekta fikri de zikri de kötü olan biri. Yargı’nın saf kötü karakteri olarak Yekta’yı görüyoruz. Ancak, yazının başında da belirttiğim gibi Yekta bu oyunun çobanı. Bazı olaylara zemin hazırladığını artık hepimiz biliyoruz, fakat bu olayların sonu direkt olarak Yekta’nın elinden çıkmıyor. Şimdi gelelim malum meselemize. Yekta o kadar hırslı bir adam ki hırsı oğlunun ölüm acısını dahi görünmez hâle getiriyor. Tüm bu çabası aslında Engin’in katil zanlısının kim olduğunu bulmak. Ama, düşmanını yanlış hedefe yerleştirdi. Tüm olayların başrolüne Ceylin’i yerleştirerek onun üzerinden bakmaya çalışıyor. Burada kesinlikle büyük bir yanılgıda. Cüneyt’e sırtını öyle bir dayamış ki gerçekleri pür bir şekilde göremiyor. Etrafı hep bulanık. Ceylin’e yüklenmesi de bu yüzden. Hâlbuki Ceylin, Tilmen Hukuk’ta çalışıyor olsaydı manzara çok farklı şekilde karşımıza çıkardı, diye düşünüyorum. Bu sebeple her ne olursa olsun Ceylin’i baş düşmanı ilân etti. Cüneyt de bu işin ekmeğini yiyen taraf oldu.

Niyazi’nin ölümüyle Eren’in gözündeki perde de kalkmış oldu. Ceylin’e ne kadar kızsam da hak vermeden geçemiyorum. Öngörüde Ceylin gibi olmak lazım. O yüzden Yekta, Ceylin’e ulaşamadığı için çıldırıyor ya… Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş. Yekta’nınki de o hesap! Bir defa Ceylin’e Niyazi’nin saçını koklamasına müsaade edilseydi iş hiç buralara kadar gelmezdi. Latife bir yana Ceylin en azından Ilgaz tarafında ciddiye alınması gerekiyordu. Şimdi ölmüş adamın arkasında yığınla bıraktığı enkazı toplamak zorunda kalmazlar. İşler bu derece zorlaşmamış olurdu. Yargı Melekleri’nin Niyazi’ye çıkan tüm yolları haftalardır açmalarını bekliyorduk. Ancak, düğümü bu şekilde atacakları aklımın ucundan geçmezdi. Ayak numarası, saç uzunluğu derken inanılmaz bir boğuşma içerisine girildi. Örnekleri değiştireni değil de tetikçinin üzerinde durulsaydı oyunun kuralları da ona göre değişecekti. Olmadı. Şimdi kaseti başa sarmak zorundayız.


 
Yekta çok zeki ve inanılmaz hızlı düşünen bir adam. Onu tahlil etmek oldukça zor. Yekta’yı keşfetmesi ne kadar sancılı olursa olsun olaylara karşı bakış açısını ilginç buluyorum. Her bölüm adama potansiyel suçlu gözüyle bakıyorum sonra, öyle bir şey oluyor ki yaşananlarla hiçbir alakası olmadığı ortaya çıkıyor. Pars, Niyazi’nin yaptıklarını ve ölümü söylerken aslında o ana kadar kimsenin aklına gelmeyen soruları düşünme yetisine sahip. Söylenilenlere saf bir inançla kanmıyor. Herkese (Cüneyt hariç) şüphe ile yaklaşıyor. Mesela mobese kayıtlarına bakmak neden Pars’ın veya Metin’in aklına gelmedi? Tüm ihtimalleri Yekta düşünmek zorunda mı? Pars, Yekta’ya “Burada kim avukat, kim savcı? Belli değil,” derken aslında siniri kendisineydi. Çünkü Yekta’nın aklına gelen tüm ihtimallerin kendisinin aklına gelmemesine hırs yapıyor. Ah, Yekta! Okulu bitirseydi şimdiye çoktan savcı olmuştu. Ama, savcı veya hâkim olmak Yekta’ya yetmezdi. Daha çok para kazanmak varken basit bir memuriyet onun sıkletine uymazdı.
  
Yekta’nın, Tilmen Hukuk’ta dinlediği müzik size de aşina geldi mi? Şöyle geriye gidelim. Engin’in, İnci’nin katili olduğunu öğrendiğimiz bölüme kadar geri saralım. O bölüme biraz dikkat eden izleyici ne demek istediğimi hemen anladı. Ayrıca da açmak isterim. O bölüm, Engin’in kulaklıkla dinlediği bir müzik vardı. İşte o bölüm Engin’in dinlediği müzik ile bu bölüm Yekta’nın dinlediği müzik aynıydı. Bu detaydan anlaşılıyor ki Engin ve Yekta düşünme istedikleri zaman bu müziği dinliyorlar. İnanılmaz bir ayrıntı. Demek ki tüm şizofrenik kurgularını bu müzik eşliğinde yapıyorlar. Neden mi? Toplantı sahnesinde Ceylin’i tamamıyla suç olarak gördüğü muhteşem bir tiradı vardı. Belli ki düşündüğü o sırada yeni oyununun alt metinlerini doldurmuştu. Engin’i zehirlemesinden, öldürülmesine kadar yaşanılan hamleyi Ceylin’e bağladı. Biraz da kendi yaptıklarını Ceylin tarafından yapılmış gibi göstermek istedi. Yekta’nın beyin yapısı gerçekten tehlikeli olmaya başladı. Her söylediği sözü şaşkınlıkla izledim.
 


İntikam amacıyla yaptığını düşünmüyor. Ceylin’i saf kötü karakterine oturtmuş. O sıra bahsettiği kişi kesinlikle kendisiydi. İşbu sebeple Yekta’nın psikolojik durumuna şizofrenik kurgu olarak tanımlama yaptım. Psikolojik temellere dayanan tanı ve bulguları emin olmadıkça kullanmayı tercih etmem, fakat Yekta’nın durumu tehlikeli boyuta ulaştı. Karşısındaki avukat ordusuna Ceylin’i anlatırken bilincine etki eden düşünceleri dışarı aktarıyordu. Bu sahneyi Beste (Sultan) Kasapoğulları’nın çektiğini düşünüyorum (yanılırsam düzeltin). Böyle bir kanıya nereden vardım? Yargı yaklaşık iki bölümdür üç reji ekibine ayrılarak çekiliyor. İlk ekibi Ali Bilgin yönetirken, ikinci ekip Beste (Sultan) Kasapoğulları’na emanet edildi. Üçüncü ekip ise Yargı’nın ikinci yönetmenliği üstlenmeye başlayan Batuhan Semir’in ekibi oldu. Dizi süreleri uzamaya devam ettikçe bölümleri yetiştirmek bir o kadar imkânsız hâle gelmeye başladı. Şu an için başka dizilerde var mı, bilmiyorum; ama Yargı sanıyorum ki bu adımı atan ilk dizi oldu. İşte, Yekta’nın beynin içindeki o şizofrenik iç sesi tasvir edebilmek için de Beste Kasapoğulları böyle bir çekim tekniğine başvurmuş olabilir. Herkese öfkeli olan Ceylin mi, yoksa Yekta mı? Kimin kaybetmeye tahammülü yok? Dünyayı yakmak isteyen ve hatta bölüm sonunda binayı havaya uçuran ateş topu Ceylin olsaydı haberi keyif içinde televizyonda izlerdi. Ceylin içinde bir parça sevgi kırıntısı taşımasaydı Ilgaz’a su gibi âşık olmazdı. Ceylin her yaptığı harekette açık vermeseydi bugün bu kozlar Yekta’nın eline geçmezdi. Yekta’nın ne dediğini fark ettiniz mi? Üzerine basarak diplomalı olduğunu söyledi. Kendisinde eksik olan neyse onları Ceylin üzerinde ayna olarak kullanmaya karar verdi. Adım adım Ceylin’i ayağının altından çekmeye başladı. İşe ilk önce de kendi kapısının önünü süpürmekle başladı. Ceylin’in açık arayacağını o kadar iyi biliyor ki arkasında hiçbir boşluk bırakmadan yol almaya devam ediyor.


 
Bu bölüm, #IlCey sahnesi yok denecek kadar azdı. Yargı’nın içinde bulunduğu gündem o kadar kalabalık ki Ilgaz ve Ceylin’in ikili ilişkilerine fazla fırsat kalmadı. Ofisteki depresyon battaniyesinin de yan rolde yer aldığı sahne tatlı olmuş. İlk defa Ceylin’le bir özelliğimiz uyuştu. Çaresiz hissettiği anlarda onun da depresyon battaniyesine koşması benim açımdan oldukça manidardı. Yalnız değilsin Ceylin kuşum. Bir dahaki depresyonda haber verirsen birlikte kapanmaya gidebiliriz. Çok fazla dert etmeye lüzum yok, bana da anneannemden miras olarak geçmiş. Anladığım kadarıyla Ceylin kuşum daha bu işlerde toy. Kıdemli depresyon battaniyesi kullanıcıları, Ilgaz’ın yaptığı blöfü yemez. O depresyondan çıkmak için deprem şiddetinde bir uyaran olması gerekiyor. Aksi hâlde vinç gelse o battaniyenin altından çıkılmaz. Tecrübeyle sabit. J Ama, Ilgaz ve Ceylin’in geldiği son durumla ilgili nükteye vurmalarını aşırı sevdim. Her şey bir yana arada hayatla eğlenmek lazım. Yoksa çekilecek dert değil.


 
Bakın bu söylediğimi yineliyorum. Ceylin asla uslanmayacak. Daha sabah “sezgisel” hareket etmesi yüzünden Niyazi’yi kamyon altından topladılar. O şoku hangi ara atlattı ve yine Ilgaz’ın arkasında iş çevirmeye devam etti? Madem ki bu yola Ilgaz ile birlikte çıktı. O zaman niye tekmiş gibi yol alıyor? O yetmiyor Merdan Dede ile iş birliği yapmaya kalkıyor. Tamam, Merdan aile bireylerine zarar getirecek bir iş yapmaz. Sonuçta bir tanecik avukat gelini var! Ama, Ilgaz’ın haberi olmadan Merdan’a gidip Yekta’nın açığını yakalamak için akıl istemek biraz fazla olmuş. Merdan da avukat gelininin isteğini ikiletmedi. Sabahına hemen gerekli bilgiyi verdi. Gerisi Ceylin’in zekâsına ve sezgilerine kaldı. Doğru yola ulaşmak için biraz daha çaba sarf etmesi gerekecek. Bu arada, Yargı Melekleri’nden Merdan Dede vasıtasıyla on yedinci bölümün selamını aldım. Bence Ceylin de almıştır. 


 
Ceylin’in Neva ile konuşmasını başta anlamsız bulmuştum. Sonuçta Ceylin, Neva’yı tanımıyor ve bulundukları konum oldukça tuhaf gelmişti. Ceylin’e de öyle gelmiş olacak ki Ilgaz’ın yanında defalarca bulundukları durumu tekrar etti. Tabii bu arada asıl sürpriz içerde Ceylin’i bekliyormuş. Oldukça da hoşuna gitti. Pek bir sevindi. Kocasını, pardon sevgilisini eski nişanlısına kaptıracak diye hafiften tedirgin oluyordu. Neyse… En azından Neva’nın Ilgaz için tehlike arz etmediğini gözleri ile görmüş oldu. Bu arada Ağır Ceza Reisi Neva Seçkin’in de mesai saatleri içerisinde hâl ve hareketlerini filtrelememesi de beni şaşırttı. Canı istediğinde dinleyip, işine gelmeyen konularda karşısındaki kişinin düşüncelerini filtrelemesini istemek Seçkin kardeşlerde huy hâline gelmiş. Ceylin’in konulara bodoslama girmesine bayılıyorum. Kimseden çekincesi olmadan konuya direkt geçiş yapabiliyor. Bu özelliği karşısındakileri inanılmaz rahatsız etse de kulağını ters taraftan tutmaması olaylara kısa çözümler getiriyor. Neva’ya Engin’le olan bağlantısını sorduğu zaman cevap alamayacağını iyi biliyordu. Bu nedenle mahkeme blöfünü kullandı ve Neva oltaya geldi. Neva, geçen bölüm Pars’a notu kapı altında buldum bahanesini iletmişti. Bu bölüm de aynı cümleyi Ceylin’e kurdu. Ancak, Ceylin’in bu tarz geçiştirmelere karnı tok. O yüzden Ceylin buradan yürür, diye düşünüyorum.


 
Ilgaz, Murat’ı görmeye gittiğinde bir umut Engin’i Murat’ın kaçırdığını düşünerek gitti. Ama, tek bir soru ile Murat’ın cezaevine girmesindeki sebebin Yekta olduğu anlaşıldı. Laçin’in üzgün hâllerinden şüphe eden Seda, Murat’la yalnız konuştuğunda aslında bu kurguyu yapanın Yekta olduğunu anladı. Mantık çerçevesinden de baktığımız zaman savcı, önemli bir davanın taraflarından olan avukata gayri resmi yollarla görüşmesi ve haberleşmesi usulsüzlüktür. Gel gelelim Yargı’da herkes bir usulsüzlük peşinde. Neyse… Oraları fazla karıştırmayayım. Sonuçta Yekta’nın bu küçük müsameresi işe yaradı mı? Yaradı. Şu an için Murat cezaevinde. Yekta da Murat’ı devre dışı bıraktığını düşünüyor. Seda çıkarmazsa Ilgaz bu olayın altını deşer. Murat daha fazla cezaevinde kalmadan serbest bırakılır.


 
Seda, Yekta’nın tüm bu davranışlarına sessiz kalması beni şüphelendiriyor. Her ne kadar Merdan’la iş birliği içindeymiş gibi görülse de Yekta’ya olan yakınlığı ve yaşananlar karşısında sessiz olması, kendisi hakkında olumsuz geri dönüşler sağlıyor. Ilgaz ve Seda hem Murat’ın ifadesinden hem de Laçin’in hassasiyetinden dolayı ikili arasındaki gönül ilişkisini çözdü. Laçin’in Murat’ı görmekte ısrar etmesi Seda’nın tüm şüphesini kanıtladı. Şimdi Murat’ın da ifadesinde belirttiği gibi Engin’in kaçması ve ölümüyle ilişkisi kalmadığına göre listeden isimlerini silebiliriz.

 
Merdan’ın, Yekta hakkında Ceylin’e verdiği ipucu sonucunda Ayla Endar’ın kim olduğu ortaya çıktı. Zamanında Yekta’nın okul bilgilerine ilişkin her ne eksiği varsa hepsini kayıt alan kişiymiş. Bu zamana kadar Yekta’nın sevabına hayır işlediğini görmedim. Bu kadının Yekta’nın hayatında öyle bir yeri olmalıydı ki tüm tedavi masraflarını üstlenebilsin. Meğer Yekta’nın kara kutusu Ayla Endar’mış. Ayla her ne kadar bu dünyadan göçse bile Yekta’nın sır perdesi bir şekilde aralandı. Belki direkt sonuca Ayla Endar götürmedi ama Laçin’in desteği ile puzzle’ın eksik parçası tamamlandı.


 
Birine ne kadar âşık olunursa olsun, aşkı için kendinden ödün vermemeli diye düşünüyorum.
Neva’nın tayininin çıkması için yaptığı usulsüzlük bugün ayaklarına dolandı. Ne yazık ki önüne bakıp hayatına devam edemeyecek kadar huzursuzluk veriyor. Hayatının ileriki dönemlerinde hiçbir değeri kalmayacak insanlar için kendini yakmak ne derece doğru? Bu kişi Ilgaz bile olsa kimse ama, hiç kimse kendinden ödün vermemeli. Pars, Neva’yı terk etti diye Ilgaz’ı suçluyor. Suçlarken atladığı bir şey var. Zaman içinde kişilerin beğenileri, zevkleri, sevgileri veya aşkları değişebilir. Sonuçta insanız. Ebediyete kadar ne sevgi ne de başka insani duygular kalmayabiliyor. Bugün can ciğer kuzu sarması olduğun biri ile yarın kanlı bıçaklı düşman olabiliyorsun. O yüzden Ilgaz da bu kadar yüklenmeyi doğru bulmuyorum. Aralarındaki o bağ bittiyse kimseyi bunun için suçlamamak gerekiyor. Neva’nın yaptığı hata Ilgaz’ı ne yazık ki ilgilendirmiyor. Bu bir bahane olmamalı. İş ahlakına önem veren biri her ne yaşarsa yaşasın ödün vermez. Burada Pars’ın gereksiz çıkışını doğru bulmuyorum.


 
Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum. Ama, beşli ergenin üçü Ceylin’in radarına girdi. Onların kendilerince çevirdikleri bu oyunu çözen kişi yine Ceylin olacak ve ihale ne yazık ki Ceylin’in başına kalacak. Çınar ve Serdar’ı kahvenin önünde görmesi, ardından Parla’ya yolda denk gelmesi hiç iyi olmadı. Tecrübeyle sabit ki Ceylin bir şeylerden şüphe duyuyorsa mutlaka o olayın peşine düşüyor ve arkasında yatan gerçeğe bir şekilde ulaşıyor. Parla’nın bu üste çıkma hâllerini sevmedim. Kendini haksızken haklı çıkmak için bulduğu formül çok yanlış. Bu şekilde davranarak Ceylin’i suçlu hissettirmeye çalışıyor. Şu an için başardı da ancak, ilerleyen zamanlarda yaptıkları yüzünden başı epeyce ağrıyacak.


 
Ceylin ayakları geri giderek Laçin’le konuşmaya geldi. İnci o evde öldürüldü. O evde İnci’nin katili Engin olduğu ortaya çıktı. Kardeşini kaybeden bir kadın için bu o evde bulunmak ıstırap verici. Ceylin, herkes için adaleti ararken, aynı görüntülerle tekrardan yüzleşmek zorunda kaldı. Laçin ve Ceylin bu kadar savunmasız bir şekilde ilk defa karşı karşıya geldi. Yaşananları ne Ceylin ne de Laçin sindirebildi. Daha önce Laçin ve Gül’ün yüzleşmesini izlemiştik. Bu defa Ceylin, Engin’i öldürme şüphesiyle yargılanırken Laçin’le yüzleşmesi oldukça sarsıcıydı. Laçin de Ceylin’in Engin’i öldürmediğini biliyordu. Ceylin de bunun bilincinde olarak Laçin’e gitmeyi istedi. Laçin her ne kadar hatalar yapmış olsa da vicdanlı bir kadın. Belki de tek suçu Yekta gibi bir adamın karşısında sessiz kalmasıydı. Yekta’nın yapabileceklerinin bilincinde olmasıydı. Bu nedenle Engin’in Yekta’yı ne ile tehdit ettiğini Yekta’nın sahibi olduğu evde söylemek istemedi.


 
Ceylin, Ilgaz’a Yekta’yı çok iyi tanıyorum derken yanıldı. Evet, Yekta’yı tanıyabilir, ama şunu unutmamalı ki Yekta her zaman düşmanından bir adım önde. Yazının başında dediğim gibi bu oyunun çobanı Yekta. İşte Ceylin’in atladığı gerçek bu. Yekta’yı avladığını düşünürken çoktan Yekta’nın avı oldular. Ceylin, Yekta’yı avladığını zannederken Yekta’nın zekâsı ile yarışmaması gerektiğini unuttu. Yekta’yı büyük patlatacağını umarken, Yekta’nın binayı hava uçurması belki de en beklemedik sondu. Yekta, elindeki gücü kaybetmemek için her şeyi yapar. Gerekirse gözünü kırpmadan oğlu dahi öldürür. Yekta’nın avukat olmaması demek tüm hükümdarlığını yerle bir etmektir. Buna asla razı gelmez. Gelmedi de. Öğrenciliğine dair tüm somut belgeler tek bir hamle ile yok oldu. Büyük duruşmaya az kala Yekta’nın hamlesi Ceylin’in elini zayıflattı. Bu saatten sonra Yekta’nın sahte diplomaya sahip olduğunu çözerse Merdan Dede çözer. Aksi hâlde Ilgaz ve Ceylin oldukları yerde debelenip dururlar.

 
Bölümde emeği geçen herkese teşekkürler.
 
Mortis







BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER