Neredeyse bölüm sonuna kadar katilin Seda’nın olabileceğini düşündüm. Sema Hanım tarafından büyük gol yedim. Gocundum mu? Hayır, tersine şaşırmaya ve patlamaya dünden razıydım. Uzun süre sonra ilk defa ağız tadıyla dişime göre bir dizi bulmuşum. Gocunmak ne kelime? İzleyiciye tam bir ters köşe yapılarak pas Seda’dan Laçin’e atıldı. İzmaritlerin hiçbirinde DNA’ya rastlanılmamış. Bu sonuca hiç şaşırmadık. Çünkü geçtiğimiz bölüm Metin zaten ortaya böyle bir tez atmıştı. Hâliyle sigarayı içen kişi ağızlık kullanmış. Ağızlık kullandığı için de izmaritlerde kalıntı bulunamadı. İzleyiciye Seda’nın vücuduna yapıştırdığı nikotin bandı detayla Engin’in katilinin baş şüphelisi olabileceği vurgulandı. Fakat Laçin’in de nikotin bağımlısı olabileceği gösterildi. Ağızlık ve çakmak detayı ile Seda’nın katil olmayacağını anlamış oldum. Sakin kafayla düşününce Seda zaten katil olamaz, dedim.  Başkasının çocuğunu evlat edinen birinden katil olmasını beklemek anlamsız olurdu. Ancak, o anın heyecanına kapılmaktan parçaların bütününü göremez oldum.

 
Laçin, Yekta'dan intikam alacağım derken kendi sonunu hazırlamış olmayasın?

Yalnız seyirci olarak Laçin’den de büyük gol yedik. Yekta’nın arkasından iş çevirebileceğini tahmin etmezdim. Sinik, ezik ve Yekta’nın gölgesinde kalmış, diye düşünürken kadının içinden bambaşka biri çıktı. Anladığıma göre evin şoförüyle gönül ilişkisi içindeymiş. Kadını da suçlayamıyorum. Yekta gibi insanlıktan nasibini almamış birini “koca” diye bir ömür kim çeker? Hayattaki beklentilerini yitiren, yıllarca kocası tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan bir kadın olarak kendine sığınacak liman arıyor. Yekta da “sütten çıkmış ak kaşık değil”, hâliyle Ceylin de geçtiğimiz bölümlerde Yekta’nın ne kadar çapkın biri olduğunu söylemişti.


Ah, Neva.. İçinde hep bir "acaba?" kalacak
 
Neva, bu bölüm beni hem şaşırttı hem de sevindirdi. Öncelikle kararına bir kadın gözüyle bakmak istiyorum. Bir kadını yıkan durumlardan biri de âşık olduğu adamın, âşık olduğu kadın için ondan bir ricada bulunmasıdır. Bu hukuki yollardan bile olsa kadınlık gururunu en temelden sarsar unsurdur. Bu sebeple Neva’ya kızmamak gerekiyor. Aksine takdir edelim. İşin hukuki yönüne bakacak olursak da verdiği karar son derece yerindeydi. Neva’ya bir özür borçluyum. Haklıya hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum. Hâkimlik kimliğine malum olaydan dolay inanmamıştım. Dosya üzerinde usulsüz karar vermesi Neva’ya önyargı ile bakmamı sağladı. Yanılmışım. Sema Hanım, önyargımı ters köşe yaptı.


Şahver Hocam, kitabınıza ben de bir imza alabilir miyim?
 
Bir önceki Hâkime Hanım’ın, “şüpheli” olarak Ceylin’i cezaevinde tutma kararını fırsatçılık gözüyle bakıyorum. Hakime’nin tatsız yorumundan sonra Ceylin’in tutuksuz yargılanması için karar vermesine zerre inanmamıştım. Neva hem Ilgaz’ın savunmasını hem de Yekta’nın delil niteliğinde Pars’a verdiği dosyaları sükût içinde dinledi. Ilgaz ve Pars deyim yerindeyse hâkimin huzurunda “kozlarını paylaştılar”. Neva aslında o an, herkesin yapması gereken kararı verdi. Neva kişisel kararlarını cübbesinin üzerine çıkarmadığı için gözümde rüştünü ispat etti.  


Pars...
 
Yargı’yı izlerken ve sonrasında büyük konuşmamayı öğrendim. Ne zaman karakterler hakkında yorum yapsam, bir sonraki hafta muhakkak o lokmayı yutuyorum. Pars için geçen haftaki bölüm yorumumda “Öyle tetiği çekmiş işte, demekle adalet ne yazık ki sağlanmıyor. Pars, bu konuya sadece savcı gözü ile bakmıyor. Olayları hep bir olmaz gözüyle değerlendiriyor,” demiştim. Şimdi de: “Pars, olaylara tam da Cumhuriyet Savcısı gözü ile bakıyor,” diyorum. Ne oldu? Söylediklerini yine yutmak zorunda kaldın değil mi? Pars bu konuda sonuna kadar haklı. Bugüne kadar hangi mesleğin önünde “Cumhuriyet” adını gördük? Savcılık dışında görmedik. Bir Savcı kolay olunmuyor. Hukuk Fakültesi’ni bitireceksin, adli yargı sınavına gireceksin, bunun daha şark hizmeti – zorunlu görev yeri var falan… Bu liste uzar gider. Mesleğini, benliğinden de önceye koyman gerekiyor. Sen artık adaletin bir unsuru oluyorsun. Pars’ı bu düşüncesi yönünden takdir ettim. Yapmasa yapmaz. Bir nevi bu konuşmayı Ilgaz’ın istifa etmesine zorlamasından dolayı kendini borçlu hissetti. Eğer Ilgaz’ın peşinden gidip konuşmasaydı Pars’ı vicdanı sıkıştıracaktı.


Eski savcı, yeni avukat Ilgaz Kaya 
 
Ilgaz savcılığın ne kadar kutsal bir meslek olduğunun farkında değil mi sanıyorsunuz? Sonuna kadar farkında ama o an ya istifa dilekçesini verecekti ya da mesleğine leke düşürecekti. Ilgaz, bu. Sırf Ceylin’in hakkında yalan beyan vermemek için, mesleğine gölge düşmesin diye Ceylin ile evlenen adamdan bahsediyoruz. O her bir detayı en ince ayrıntısına kadar kurgulayıp tasarlamıştır. Ilgaz aniden karar verdiğini sanmıyorum. Öncesini, sonrasını adım adım kurguladı. Ceylin’e karşılık mesleğinden oldu. Değişmez dediğimiz kuralcı Ilgaz değişmeye başladı. Beyazına siyahları bulaştırmadan dünyaya başka bakan Ilgaz oldu. Bundan sonra öncesi de sonrası da Ceylin. Ceylin’in bir gülüşüne ömrünü serer.


Gözlerimdeki ışıltıya bak! Ne görüyorsun?
 
Ilgaz’ın Şahver Hanım ile konuşması oldukça duygu yüklüydü. Şahver Hanım tane tane anlattıkça Ilgaz, yaramazlık yapan bir erkek çocuğunun annesine olan mahcubiyetini taşıyordu. Bu bölüm Ilgaz’ın üç defa gözleri dolu dolu oldu. Sesindeki titreme hâlâ zihnimden silinmedi. Şahver Hanım’ın da gözünde Ilgaz çok başka. Hoca – öğrenci ilişkisinden çok anne-oğul sıcaklığı sezinliyorum. Ilgaz’ın o anki o burukluğu, ses tonu beni bambaşka yerlere; çocukluğuma götürdü. Çocukluğumda annem ile yaşadığım diyaloglar gözümün önüne geldi. İnsanın birinden destek alması, ona sırtını yaslaması harika bir his. İnsanın yüreği güzel olduktan sonra önüne açılan kapılar her daim gül bahçesi olur. Pes etmedi ya! Ceylin için (kimse inanmasa bile) devam etti ya… Bundan sonrası elbet güzellik.
 
Ezelden beri Kaan Urgancıoğlu’nun alıcısıyım. “Kampüsistan’daki Kaan Abi”den bu yana oyununa aşinayım. Açıkça itiraf etmek gerekirse Yargı ile bambaşka bir kariyer basamağı çizdi. Usul usul oynamasından, yarattığı Ilgaz’ı izlemekten oldukça memnunum. Buradan Ay Yapım’a sesleniyorum. Lütfen kocaman harflerle “ILGAZ KAYA HAYAL ÜRÜNÜDÜR!” yazabilir misiniz? Gerçek yaşamda böyle bir erkek modeline henüz denk gelmedim. Dişiyle, tırnağıyla bugünlere geldiği mesleğinden vazgeçmeyi bırakın; bu gözler, “işine odaklanamıyormuş”, diye ilişkisini bitiren erkek gördü. Allah nazarlardan (covid pozitiflerden) korusun! Kaan Urgancıoğlu da bize öyle bir Ilgaz Kaya profili çizdi ki onu izlerken içimiz akmıyor değil.


Hep böyle birbirinizin sığınağı olun <3
 
Ceylin, Ilgaz’ı çok değiştirdi. Bunu Metin’in söylemesine gerek yoktu. Gereksiz yere gelip kızın canını sıktı. Eski Ilgaz olsa asla ne o dosyaya bakar ne de adliyeden içeri girerdi. Hatta yıllık izne dahi çıkardı. O olmadı rapor alır. Olay akışından uzak kalmak için her şeyi yapardı. Yapmadı. Artık yapamaz. Can eşi cezaevindeyken o, artık eli kolu bağlı oturamazdı. Kuralmış, hukukmuş dinlemezdi. Dinlemedi de! Ceylin’in henüz haberi yok; ama o çok sevdiği görevinden aşkı için vazgeçti. Ceylin’den vazgeçmemek için onuruyla istifa etti. Ceylin de Pars’ın hukuka göre davranacağını ve hatta Melih Başsavcı’nın bir dakika bile düşünmeden hakkında soruşturma başlatacağının farkında. Bu yüzden dosyayı görünce Ilgaz’ı uyarmak istedi. Birkaç saat kadar geç kaldı. Madem aşk insanları birbirine benziyor, o zaman çiftler de karakter değiştirebilir. Yoksa bundan sonra kanı daha deli akan, aklına estiğini yapan Ilgaz mı göreceğiz? Ayakları yere basan, garantici Ceylin’e ne dersiniz?


Bu sahnede gözler şelale oldu
 
Su götürmez bir gerçek var ki; o da Ilgaz ile Ceylin aşkı. Onların birbirine olan bağlılığı, sonsuz güveni, zor zamanlarda sığınacak liman olması aşklarının büyüklüğünü gösteriyor. Onların aşkını ancak suyun gücü ifade edebilir – ki Sema Hanım da hemen her yerde suyun Ilgaz ve Ceylin’in ilişkisinde bir metafor olduğunu açıkladı. Bundan sonra ne Ilgaz, Ceylin olmadan yaşar ne de Ceylin, Ilgaz olmadan… Bir insan susuz yaşayabilir mi? Onlar da birbiri olmadan yapamaz. Ilgaz ve Ceylin bundan sonra birbirinin nefesidir. Biri yoksa diğerinin nefesi kesilir. Su da öyle değil mi? Soğuk suya girdiğin an nefesini kesilir. Ilgaz, Ceylin cezaevinde olduğu sürece nefessiz kaldı. Rahat nefes alabilmesi için istifa etti. Yine de kimse neden yaptığını anlayamadı. Nefesi olmadan Ilgaz yaşayamadı. Ne zaman ki Ceylin’i o kapıdan çıkarken gördü işte tekrardan hayat suyunu içti.


Su gibisin Ceylin!
 
Ceylin de tüm bu olanlardan dersini aldı. O eski deli Ceylin olsa bir saniye bile düşünmeden kapıdan içeri girerdi. Şimdiki Ceylin’in içeri girmeye yüzü yoktu. Ceylin’i artık çok iyi tanıdık. Baktı ki işler sarpa sarıyor hemen o ortamdan kaçardı. Ilgaz’ın evinden gitmesindeki sebep de duygularıyla artı başa çıkamayacağı içindi. Bu nedenle kaçtığı evden ancak, Ilgaz’ın rızasıyla içeri girebilirdi. “Gelebilir miyim?” diye sorması Ceylin’in bu aşk hikâyesinde değişenlerden biri olmasındandı. Aslında burada sadece eve giriş iznini almadı. Aynı zamanda, bundan sonra Ilgaz’la bir hayatı paylaşmak isteğinin de iznini almış oldu. Hoş, izin almasına hiç gerek yoktu. Ama Ceylin’in de dediği gibi; artık değişen taraf olma istiyor.


Aile her şeydir. Bazen hiçbir şey!
 
Ceylin, bu hikâyenin tutunamayanlarından. Yuvasız kuş Ceylin… Aile, çoğu kişi için bu hayattaki her şey demektir. Ceylin yıllarca eksik hissetmiş, ailenin güvenli kıyısına hiçbir zaman yanaşamamış küçük bir kız çocuğu. Erken olgunlaşmak zorunda kalması, kardeşine ve ailesine kol kanat germesi; Ceylin’in büyüdüğü anlamına gelmiyor. Kendini hiçbir yere ait hissedememesi hep bir kısmının eksikliğinden kaynaklanıyor. Dışarıdan bakınca aslında büyük bir aile gibi görünüyorlar değil mi? Ama Zafer’in yıllarca sefere gidip dönmemesi, hayatlarının on yılını cezaevinde geçirmiş olması aileyi paramparça etmiş. Sonra da toparlanamamışlar. Çocuklarının ve eşinin yüzünü yere eğmiş, onları başkalarına muhtaç bırakmıştı, kurda kuşa yem emiş. Maddi olarak muhtaç bırakmasının dışında baba sevgisinden mahrum kalmışlar… Ceylin’in içindeki çocuk ne kadar örselense de bir şekilde saklamayı başarmış. Bu kadar sevgi arsızı olmasının sebebi de babasından açtığı yaralar yüzden. Deliliği, aklına eseni yapması, birilerinin takdirini kazanmak istemesi… Hepsi ama hepsi babasının kanatlarının altına giremediğinden. Babaları başlarında olsaydı, saçlarını bir okşasaydı belki de Ceylin bu kadar uslanmaz bir kaçık olmayacaktı. İnci daha iyi şartlarda yaşamak için uyuşturucu bataklığına girmeyecek, kendinden yaşça büyük erkeklerde baba sevgisini aramayacaktı.    


Çok şükür! Bugünler de geçecek...
   
Ceylin, bütün bu aksiyonun yanında hiç anlamadan Ilgaz’ın olmuştu. Fark etmeden onu yuva bilmişti. Bugüne kadar tam olmadığını fark etmesi, duygularında bocalaması hep bu eksikliğindendi. Uzun zaman sonra evine gitmesi, aslında hiçbir zaman oraya ait olmadığını anlamasını sağladı. Evi, odası, yatağı, Asıl sebep tekrardan nefes almaktı. Ilgaz, Ceylin’de bazı duyguların uyanmasını sağladı. Bu sadece aşk değildi. Babaya olan özlemini Ilgaz’da gidermesiydi. Biliyordu ki Ilgaz, artık onun güvenli limanıydı.


Aşkınızın büyüsü hiç bozulmasın...

Ilgaz ile uyumak için bile izin istemesi aşklarında ne kadar değerli bir noktaya ulaştıklarını gösteriyor. İlişkilerin sakız gibi uzadığı bu günlerde, Ceylin’in uyumak için izin istemesi oldukça kıymetliydi. El ele tutuşmanın heyecanını, bir nefeslik uzaklıktaki kokularını almak istemeleri günümüzde pek kalmadı. Cinselliğin ön plana çıktığı şu günlerde, bize gerçek sevginin lezzetini unutturdu. Bize tekrardan sevmenin dokunmadan da olabileceği, gözünün ışığıyla bile sevilmeyi hatırlattılar. Bu bağlamda Ilgaz ve Ceylin’in ilişkisi oldukça değerli. Unuttuğumuz o naif sevgiyi bize tattırdılar.
 
Bölümde emeği geçen herkesin gönlüne sağlık!
 
Mortis



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER