Sevgi neydi? Sevgi emekti. Tıpkı o canımın içi
filmdeki gibi. Asya, Cemşit'i seçti. Çünkü sevmek sade iyi günde değil, kötü
günde de bir olabilmek demek. Varlığı da yokluğu da, acıyı da tatlıyı da
birlikte kucaklayabilmek... Arkanı döndüğünde gitmeyeceğini bilmek, ne kadar
gecikirse geciksin muhakkak geleceğini bilerek bekleyebilmek demek.
Sevginin en güzel belirteci de ne biliyor musunuz? Dayanabilmek... Yükünü
paylaşabilmek ama yük olmadığını bilmek. Aynı şekilde onun da omuzlarını
hafifletmek istemek, bunun için de var gücüyle çabalamak. Kimselerle
paylaşamadığını onunla paylaşabilmek. Dünyanın en güzel hissi: Şu koca dünyada
yalnız olmadığını bilmek. Birine, olduğun gibi, tüm zaaf ve korkularınla, ve
hatta defolarınla görünebilmek. Safiye’nin bir bölümde dediği gibi “O beni
böyle de sever.” diyebilmek. Hiç şüphe yoktur ki ne büyük ve ne kıymetli bir
lükstür bu! Şu yalan dünyada olduğun gibi, tüm gerçeğinle sevilebilmek! Ve
tabii sevebilmek aynı şekilde…
♥
Safiye de yaralı Naci de. Safiye’ninki psikiyatrik
boyutta, Naci’ninki ise bir iç yarası hüznü. Görüyorsunuz, hayat onları yine
bir şekilde dengelemek istemiş ki Naci’ye ek bir hastalık bahşetmiş… Hayatta
başımıza gelenleri seçemiyoruz, doğduğumuz dünyayı da. Ama neye tutunacağımızı
seçme kararının hâlâ elimizden alınamadığına inanıyorum. Biz bu hayatta Safiye
gibi öfkeye de tutunabiliriz, kırgınlıklarımızı ve korkularımızı öfkeyle
maskeleriz. Naci gibi bir şekilde ayakta kalma gereğine de tutunabiliriz, ait
olamadığımız hayatların içinde sessizliğimize gizleniriz.
Yahut sevgi diye bir nimet var, umut var her şeye
rağmen. Gerçekten tutunabildiğinizde altında kalmayacağınız yegane şeylerdir
bunlar. Mücadele edebiliriz; kırmadan, dökmeden, sabrederek.
Bu anlamda Naci’nin
Safiye’ye yaklaşımının güzelliği benim her daim gözlerimi dolduruyor. Zamanı
olmayan bir insan için sabır kavramı imkânsızlaşır, bu yüzden Safiye’yi
ürkütmeme çabası nasıl büyük bir imkânsızlığın üstesinden geldiğini gösteriyor
bize.

Şiirler, günlük hayatta dile getiremediklerimizin
ifadesidir. (Bakarsanız büyük şairler de hep hayatlarının belli bir döneminde
kelimelerini yutmuş insanlardan çıkar.) Bu bölüm benim için çok kıymetliydi
çünkü çiftimiz ilk kez şiire ihtiyaç duymadan konuşabildiler. Safiye’nin “Anlatmak
istiyorum.” cümlesi kocaman bir adımdı. İlk defa birine kendini açtı. Annesinin
korkularını anlatırken kendi korkularını da kattı araya, koydu yüreğini tüm
savunmasızlığıyla ortaya. Naci’yle ilk kez iki âşığın ötesinde iki dost gibi
konuşabildiler.
Bu çok kıymetli bir şey. Dostluk barındırmayan bir aşk nasıl yaşanır ben tahayyül bile edemiyorum. "Dostluk yoksa o aşk değildir, başka bir şeydir." tarzı genellemelere girmeyeceğim. Saçma çünkü, her sevgi kendine özel. Mesela Han ve İnci'de dostluktan evvel görüyoruz aşk kavramını, bu da kendi çatışmalarını doğuruyor. Birbirleri haricinde bir konuda oturup bir şeyler paylaşamıyorlar. Bu bana göre değil ama bana uymuyor diye de varlığını inkâr edemem. Her ilişkinin dinamiği farklı.
Elvan çiçekleri çıkarma başından Safiye 🖤
Ama dizide sevdiğim çiftlerimde bu dostluk dengesi kurulabildiği için mutluyum. Dostluk, yoldaş olabilmektir.
Konuşabilmektir, anlatsa anlaşılacağını bilmektir. Ne olursa olsun gitmemektir, yanında kalmaktır. Başkalarının göremediğini görmek, yapamadığını yapabilmektir. Dostluk, sınırları, korkuları el ele, yan yana aşabilmektir. Eskiye veda etmenin, yeniyi kabullenebilmenin o yanındayken eskisi kadar korkutucu gelmemesidir. İmkansız sandıklarının mümkün olduğunu hayretle fark etmektir.
Gülben yine ne güzeldi bu bölüm. Babayla sahnelerinde gözümüzden bir pıt düşerken sonrasında Esat'la sahnesinde nasıl da bambaşka oluyor her şey. Şu kapı sahnesindeki tatlışlığı. ❤ Dostluk dediğimiz onlarda da mevcut. Esat'ı başta pek kabullenmek istemesem de gerçekten güzel bir gelişim gösterdiğini inkâr edemem. İkisi de birbirlerini anladılar. Gülben Esat'a her şeyi değilse bile korkularını gösterdi, Esat onu savundu. İkisi de aşk aşamasına geçmezden evvel kıyamama evresini layıkıyla yaşadılar. Sonrası hemen güllük gülistanlık olmasa bile bir şansları var gibi duruyor.
Ege ve Neriman'a ben de aynı Naci gibi bakıyorum. Safiye ve Naci'nin gençlik hikâyesine benziyorlar ama şansları daha yüksek. Ne Safiye, Hasibe kadar acımasız ne de Naci, Hikmet kadar tepkisiz. Burada sorun Ege. Gerçekten de tam bir hayal kırıklığı çocuk. Her şey çok güzelken birden saçma sapan bir utangaçlıkla hepsini berbat etti ve haftalardır düzeltemiyor. Ah bir konuşabilse, bir diyebilse... Ne kadar güzel seviyor hâlbuki. Neriman'ın da bunu hissetmeye hakkı yok mu be Ege?
İnci'nin babası ne işe yarıyor diyorduk. Kızına bir faydası olmadı, fragmanda gördük ki oğluna bir hayrı dokunuyor. Tabii ki öyle saf bir sevginin ilanının böyle olmasını istemezdik ama iş Ege'ye kalsaydı sezon finalini beklerdik herhalde. Gamze karakterini sevmesem de orada düştüğü durum kötüydü. Umarım sonrasında acısını Neriman'dan çıkarmak yerine asıl suçlu olan Ege'den hesap sorar.

Fragmanı ilk izleyip de Safiye'yle Naci'nin sahnesini görünce kahroldum. Naci ne yaptı da normalde onun yanında kedi gibi olan Safiye'nin birden yine gözü döndü? Çok üzüldüm Naci'nin o hâline. Sevgi kavga ânlarında sınanır, ne olursa olsun kırmaktan korkma sınırı olmasının gerektiğini düşünüyorum. Safiye'nin Naci'ye sağlam bir özür borcu var. Artık biraz da o çabalamalı. Çiftlerin arasında yanlış anlaşılma hariç çatışmaları izlemeyi severim. Biraz üzülsem de bu çatışmaları çözme biçimleri sevgiyi güçlendirir, gerçek sevgi çaba ister. Hep Naci sürprizler yaptı, Safiye'yi mutlu etmek için çabaladı. Hadi bakalım Safiye, bir de senin numaralarını görelim. :)
Her şeyin ötesinde Safiye'nin şu çocuk konusunu gerçekten sorgulaması gerektiğini düşünüyorum. Böyle sinirlendiğinde ortaya atacağı bir koz olarak değil, gerçekten düşünmeli. Naci'yi tanıyor ve ona güveniyor da artık. Naci gibi bir insanın bunca zaman çocuğundan ayrı kalmayacağını, onu ardında bırakmayacağını bilmesi lazım. Şehirler farklı olduğu için devamlı görüşemese bile iki haftada bir olsun görmeye gideceğini düşünmesi lazım. Neden yapmıyor bunları Naci? Kızına babalık etmek için Safiye'den vazgeçmesi gerekmez ki... Safiye'nin kafası çok dolu evet ama İnci'yle uğraşmayı bırakıp biraz da bunları sorgulayabilir bence artık. Bu kavga meselesi özürle mi çözülecek yoksa Safiye Naci'nin hastalığını öğrenecek mi izleyip göreceğiz.
Gelecek bölüm Safiye'de bir çıldırma hâli görüyoruz. Bir şey olmuş ama ne olmuş? Psikiyatr sürecini başlatmak için mi hızlı bir tırmanma yaptılar bilmiyorum. Fragmanı izlerken çok gerildim. Umarım bölüm bu kadar gergin olmaz.
Bu hafta Naci bayrağı bize devretti malum. Buyurun Behçet Necatigil'in "Sevgilerde" şiirinden bir parçayla bunun hakkını verelim efendim.
"Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi."
Sevgileri yarınlara bırakmayalım. Bugünü tutalım sımsıkı ve hâlâ tutabileceğimiz kadar yakında olan ellerin kıymetini bilelim efendim. Zaman her zaman bizi beklemez, en doğru ân şimdidir.
Bu hafta biraz geciksem de es geçmek istemedim. Kafamın yoğunluğundan sebep cümlelerim karıştıysa affediniz.
Umudun ve sevginin ışığı üzerimize olsun.
Periniz