Hangisi
gerçek anne diye sormuştum. Doğuran mı? Büyüten mi? Sanırım bunun cevabını bu
bölümle birlikte hepimiz aldık. Gülseren, Hazal’ın kendisini hiç
umursamamasına, ezip geçmesine rağmen onu çok merak ediyordu. Ararsam yine
kalbimi kırar düşüncesiyle eli telefona bir türlü gitmiyordu. Ama anne yüreği
işte, kötü bir şeyler olduğunu hissetti ve hisleri de gerçek çıktı. Hazal
intihar etmişti. Açıkçası ben Hazal’ın bu yaptığını çok zekice bir hareket
olarak görüyorum. Sonuna kadar o yalıda kalmayı garantiledi. Hastane
sahnesine özellikle dikkat çekmek istiyorum. Nurgül Yeşilçay ve Ebru Özkan oyunculukları ile büyüledi hepimizi. Gülseren’in Dilara’ya yakarışlarında gözyaşlarım
sel oldu aktı. Hayır abartmıyorum. Bütün konuşmaları duymasına rağmen Hazal
nasıl oldu da Dilara ile kalmayı seçti anlamıyorum. Üstelik o evde
istenmediğini bilmesine rağmen. Hazal’ın bu yaptığı seçim gerçekten Gülseren
için çok büyük bir darbeydi. Hazal asıl mutluluğun para, büyük oda, yeni eşyalar
olmadığını ne zaman anlayacak acaba…
Şimdi Dilara annem bana yeni kıyafetlerde alır.
Haftalardır
sinyallerini aldığımız ayrılık da burada gerçekleşti. Kızlar saflarını
belirlediler. Hazal ve Dilara’nın ilişkisini gören Cansu, Gülseren’in kollarına
koştu ve onunda yaşamak istediğini söyledi. Cansu’nun kendisini değil de
Gülseren’i tercih etmesi Dilara’yı iyice hırslandırdı ve sonradan yine çok
pişman olacağı adımlar attı. Özkan’ı hapisten çıkarmak gibi…
Hepsi Dilara yüzünden!Özkan’ın
kızına yolladığı mektubu şans eseri bulan ve okuyan Dilara onunla yeniden
işbirliği yapmak için masaya oturdu. Özkan’ın mektubunu ben dinlerken ağladım
ama Dilara’nın gözleri bile dolmadı. Nasıl bu kadar kontrollü olabiliyor,
şaşırıyorum bazen. Tek bir duygusunu bile hissedemiyorsunuz. Cansu da bunu o
kadar iyi biliyor ki o yüzden Gülseren’den anne kokusu alıyor. Çünkü Dilara ne
kadar mesafeliyse Gülseren de bir o kadar sevecen yaklaşıyor çocuklarına.
Dilara,
Cihan’ın onlara ev tutup tutmadığını Cansu’dan öğrenmeye çalıştı
ama Cansu akıllı kız hiç renk vermedi. Gülseren de sonunda gururunu bir kenara
bıraktı ve Cansu ile birlikte Cihan’ın tuttuğu eve taşındı. Yalnız, ev
deyince bir apartman dairesi ya da tek katlı müstakil bir yer hayal etmiştim
ama Cihan lüks bir villa tutmuş. Gülseren’in o zenginlik içinde eğreti durması
ayakkabısız gezmesi çok güzel detaylardı. Cansu ve Gülseren’in çevrelerindeki
bütün olumsuzluklara rağmen mutlu olmalarını ve hiç ayrılmamalarını istiyorum.
Çünkü Cansu bu hikayedeki en masum ve en saf olan, Gülseren de en fedakar olan. Onlar bu mutluluğu sonuna kadar hak
ediyorlar.

Alper’in
komadan çıkmasıyla Rahmi ortalıklardan yok olmuştu. Rusya’ya kaçmış meğerse.
Açıkçası her ne kadar duygusal bir bölüm olmuş olsa da Rahmi’nin olmamasına çok
sevindim. Her taşın altından çıkıp mikser gibi karıştırmadı ortalığı. Kısacası
Rahmi yok huzur var…