İstanbullu Gelin’e veda etmemize 3-4 aylık bir zaman kaldı
ve 3. sezon başında izlediğimiz konuların henüz epey uzağındayız gibi görünüyor.
Yaz’ın annesi için söylediklerini önümüzdeki bölümlerde ne kadar
izleyebileceğiz bilmiyorum ama yavaş adımlarla da olsa Süreyya’nın çözülmesini
görmeye başladık aslında. 73. bölümden de bende en çok kalan Süreyya’nın tek
başına yüklenmesi gerektiğini düşündüğü sorumlulukların onda yarattığı ağırlık
oldu.
Bence de 'Faruk sen hayırdır?'
En çok canımı sıkan sahne ile başlamak isterim hemen; tatlış
bir kahve sürprizi yapmak için gittiği Faruk’un ona Yaz ile ilgili akıl verdiği
anlar ile. Süreyya’nın akşam Senem ve Dilara ile olacağını öğrenince ‘Yaz da bakıcıların
elinde kaldı, umarım keyfi yerindedir’ diyen Faruk Boran’a buradan hemen
çocuğun sadece Süreyya’nın mı olduğunu sormak isterim? Bildiğim kadarıyla Yaz
ikisinin de evladı ve evladının keyfi ile ilgili bir problemin varsa gidip ona
bakabilirsin. Çocuğun nasıl olduğu ile ilgili hesap verme mercii olarak
anneleri gören babaların ve hatta tüm insanların bu konuyu acilen gözden
geçirip bunun hiç de böyle olmadığını artık anlamalarını dilerim. Süreyya bu
konuşma üzerine bozuldu tabii ama asıl içimden geçen Faruk’a ‘Bilmiyorum Yaz nasıl,
git bak istersen’ demesiydi. Tabii öyle dese sahnenin gerçekçiliği sıfırın
altına ineceğinden bunu göremedik. Bir de ertesi gün ‘Ben Yaz’ın yanında
olmasam da her an ne yaptığını biliyorum’ diye kendini savundu kızcağız. Bu savunmayı
sadece Faruk’a değil, kendi içine de yapıyordu aslında ve kadınları esas zorlayan
kendilerini kendilerine karşı bile sürekli savunmak zorunda kalmaları.

Esma Esma'lığını yapmadan hemen önce
Süreyya’ya bu bölüm bir darbe de ne zamandır araları zaten
gergin olan Esma Sultan’dan geldi. İpek’in Okan’la ev bakmasını eleştirirken ‘O
zaman Faruk da gitsin Özgür’le ev baksın’ demek bir ne demekti? Karşısındakini
tam da neresinden vuracağını bu kadar iyi bilmek Esma Sultan’ın en büyük özelliği
ve gördük ki ne kadar değişirse değişsin aslında insanların özleri hiç
değişmiyor, sıkıştıkları anda çıkartabiliyorlar silahlarını. Bu vesileyle de
hemen belirtmek isterim ki Özgür’ün gittikçe saplantılı bir şekilde Faruk’tan
hoşlanması da canımı sıkıyor. Bir kere kızın hiç öyle bir olayı yoktu başlarda,
hadi platonik bir hoşlanma vardı diyelim tamam ama öyle deli deli bakıp Faruk’un
da kendisinden hoşlandığını düşünen şuursuz bir kız değildi. Mevzu yaratmak
gerekiyor anlıyorum ama Özgür’den doğacak bir kıskançlık kavgası hiç oturmuyor
bende.
Bunu atlatana karada ölüm yok
Gelelim canım Adem’e. Güneş ve Dilara’nın karşılaşması
herkes için tatsız ve kırıcı bir durum olduysa da Adem’in Güneş’i mevzuya dahil
edişi ve bu konuda kararlı davranması en azından Güneş’e bir nebze de olsa güç
verdi. Dilara’nın –loğusa olduğunu da düşünürsek- tepkisi kendi açısından
normaldi aslında ama Adem’in ‘Ben Fevzi Boran değilim’ cümlesi ile başlayan
tartışma sonucu Dilara’nın kendini birden Adem’in annesinin yaptığını kendi
çocuğuna yapma ihtimali olan biri olarak bulması çok ağırdı. Bunu yapacağını
düşünmüyorum yine de, bence bu fark ediş onda bir dönüm noktası olabilir.
Herkes için zor bir durum ama bunu yürütmeyi başardıklarında üçü de şimdikinden
daha güçlü insanlar olacaklar ve mutlu bireyler tarafından büyütülmek de bebek
için en önemlisi şüphesiz. Bir de Adem’in ‘Umut senin bana emanetin değil, o
benim de çocuğum’ cümlesine bayıldığımı belirtmeden geçmek istemem.
Okan sana da bambaşka gıcığım
Bölümün mağduru İpek oldu gözümde. Hem dünyanın en yaşlı
ergeni Fikret yüzünden sinirleri bozuldu, hem annesi Kıymet kızına yaptıklarını
bunca yıl sonra ağlayarak kabul etti -bu saatten sonra neye yarayacak bilmem
ama- hem de Esma gelip çocuklarını ondan ayırmakla tehdit etti ki ne haddine
olduğunu tam anlayamadım. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Okan kendisinden
hoşlandığını itiraf ederken bunu da Süreyya duydu. Dilerim İpek ‘Aaa Fikret
haklıymış madem’ deyip onunla tekrar barışmaya karar vermez. Bundan da çok
dilerim ki Süreyya kendisine biçilen ya da onun biçmek istediğini itiraf bile
edemediği konak hanımı sıfatıyla bu yeni duyduklarını işgüzar gibi başkalarıyla
paylaşmaya kalkmaz. Benim bildiğim Süreyya yapmaz ama şimdi bu ‘Ailemi
korumalıyım’ konusuna biraz fazla kapıldı gibime de gelmiyor değil. Yapmasın umarım.
İyi seyirler dilerim.