İstanbullu Gelin’in 70.bölümü benim için tamamen Adem’in
bölümüydü. Geçmişte çok hata yaptı Adem, hem kendisinin hem Boranların
perişanlığına sebep oldu ama artık iyi olmasını gerçekten çok istiyorum.
İnsanların hatalarına başkalarından bahane bulmak doğru değil ama Adem’in
içinde yetiştiği karanlıktan çıkmaya bu sefer kararlı olması beni etkilemiyor
desem yalan söylemiş olurum.
'Bir deli ile bir öfkeli'
Sezon başında Güneş’i pek sevmemiştim ama artık epey kanım
ısındı. Tabii hikâyenin başında bize anlatılan o tuttuğunu koparan, hırslı iş
kadını Güneş’i göremiyoruz artık hiç, başka bir insan izliyoruz ama bunlara takılamayacak
kadar sevdim onu. Adem’in onu terk edeceğine inanması, güya canı daha az yansın
diye onun Adem’i bırakmaya karar vermesi ödümü koparttı, bir an Adem onu
güllerin içinde beklerken telefonla ‘Git’ diyecek sandım ama böyle bir klişe
yaşamayınca izlediğimizin İstanbullu Gelin olduğunu bir kere daha hatırladım. Adem’in
yüzük almak için kuyumcuya gittiğinde suratındaki o saklayamadığı şaşkınlıkla
karışık sevinç, Güneş’in yüzüğü görünce hiç cool yapmadan ‘Çok sevdim’ deyip
Adem’e sarılması bana çok iyi geldi. İki bol yaralı ruhun bir araya gelişi
umarım hem bizi hem onları mutlu eder.
Adem öğrendi kardeşliği, Fikret öğrenemedi
Gelelim Adem’in bir diğer köklerine dönüş hareketine. Fikret’le
kardeşliğe dönüşleri bu sefer kalıcı olacak gibi görünüyor. Bıçaklandıkları
yerde, aynı masada otururken birbirlerine el uzatmaları içime dokundu. Adem’in
oraya ‘Burası söyleşip güldüğümüz yer, burası kevgire döndüğümüz yer’ şarkıları
ile girmesi bile onun içine artık gerçekten bir güneş doğduğunun en büyük
ispatı değilse neydi? Bu sefer umarım birleşip dünyayı ele geçirmek gibi işlere
de girmezler (ki Fikret’e değil ama Adem’e güveniyorum bu konuda) ve
kardeşlikleri herkese iyi gelir.
Bence biraz ayrı kalsınlar
Fikret demişken biraz da ortalığı yine nasıl kırıp
döktüğünden bahsetmek isterim. Okan’ın İpek’e inceden yürüdüğünün ve
organizasyon işlerine onu da dahil etmesinin sebebinin bu olduğunu hepimiz
biliyoruz ama bu Fikret’e bunları yapma hakkı verir mi? Tabii ki vermez. Hele de
her erkeğin en manasız açıklaması olan o ‘Sana güveniyorum da etrafa
güvenmiyorum’ ile girip ‘Çok mu hoşuna gidiyor Okan’ın ilgisi? Bu yüzden mi göz
süzüyorsun?’ diye bitirdiği o korkunç konuşma bir kere daha Fikret’e bir tokat
atıverme isteği ile doldurdu içimi. Şu hayatta bana İpek de savunduruyorlar ya
daha ne diyeyim? Sahnenin en mantıklı insanı Şahap’tı gözümde, özellikle Fikret’e
‘Bakalım elin herifi gelip senin kızını ağlatsa sen ne yaparsın?’demesi çok
hoşuma gitti, kızının mutluluğuna sahip çıkmak istemesi şahane. Keşke Kıymet de
azıcık şuurlu bir anne olsaymış. ‘Ne çalışması kızım, neyin eksik?’ cümlesi İpek’in
de neden bir zamanlar ‘konak da konak, Esma annem de Esma annem’ diye tutturup
durduğunu net gösterdi bize, kızı böyle büyüttüyse demek.

Senem'in şakalarına bakarken biz
Esma’nın broşunun Ada’nın eline baktığı ve sonrasında
Süreyya’nın bakıcı ile görüşmesi sahneleri ileriki bölümlerde yaşayacağımız
dramı net bir şekilde gösterdi. Esma’nın ne kadar bozulduğu ve kırıldığına mı
yanayım, yoksa defterine yazdığı ‘Nasılsa bunları hatırlamayacaksın?’
tesellisine mi dertleneyim emin olamadım. Bir de ‘Gözün arkada kalmasın,
yuvasına senin kadar düşkün bir kızın var’ yazdı, demek o da Faruk’la aynı
fikirde. Ah tatlı Süreyya, nasıl taşıyacaksın bu aslında hiç istemediğin
yükleri? Bir de söylemek isterim ki tamam güldük eğlendik ama artık Senem çok
süper sıkıcı bir karakter olmaya başladı. Sürekli pot kırması (nitekim hasta
bakıcı diyerek Esma’yı da dağıtan o oldu), fevri hareketler, sürekli boş
konuşmalar, uzun zamandır eski bildiğimiz Senem gibi değil. Tamam, eskiden de
böyle deli halleri vardı ama şimdi sırf sürekli idare edilmesi gereken bir
çocuğa dönüştü ki ne gerek var?
Pek tatlısınız
Dizinin en sevdiğim anı ise Süreyya ve Faruk’un battaniye
altında yağmura karşı yaptıkları tatlı dedikodulardı. Evet ikisi de birbirine
çok âşık ama aynı zamanda da o kadar güzel arkadaşlar ki, o kadar doğallıkla
paylaşıyorlar ki zamanı, izlemeye doyamıyorum. Sanki dünyada ne olursa olsun
onların etrafında bir fanus var ve onlara hiç dokunamaz gibi. Böyle anları bol olsun
dilerim.
Önümüzdeki bölüm olacaklara dair derin meraklara
sürükleyen ve sevdiğim bir bölüm oldu, herkesin eline sağlık. İyi seyirler
dilerim.