Nasıl anlatsam, nerden başlasam…

Bir sevgililer gününü daha ardımızda bıraktık. Sevgilisi olana tozpembe, sevgilisi olmayana ise günlerdir her yer inadına daha kırmızıydı. Kimi sevdiğinden şık bir hediye bekledi, kimi sadece bir demet çiçek, bir diğeri de çalacak bir telefon ile son anda sürpriz yapacak bir sevgili. Evli olanlar sevgili olarak hatırlanmayı bekledi, sevgili olanlar ise evlilik teklifi. Sevmek, sevilmek insanı yaşama bağlayan en güzel duygu, bunu karşılıklı yaşamaksa tarif edilemez. Dilerim bu yazıyı okuyan herkes gönlünden geçen sevgiye ve sevgiliye çok geçmeden kavuşur. Her gün, her dakika hatta her saniye kötülüğün ve şiddetin arttığı bu dünya için benim de beklentim Zülfü Livaneli ile bir; “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey”

 



Kiraz Mevsimi 32. ve Sevgililer Günü özel bölümü ile karşımızdaydı bu hafta. Geçtiğimiz hafta, Ayaz’ın liste yapmaya kalksak sayfalar tutacak olan romantik sürprizlerinden sonuncusu olan ışık bahçesinde bırakmıştık ÖyAz’ı. Ayaz’ın tüm çabalarının ardından, bu planın da yardımıyla Öykü’nün hafızası sonunda geri geldi ve Ayaz’ı hatırladı. Her ne kadar hatırladığını saklayıp bunu sürpriz olarak kullanmak istese de, Öykü Ayaz’ın tüm çabalarına çok güzel bir cümle ile karşılık verdi: “Ben yüz kere unutsam, yüzünde de aşık olurdum sana”. Öykü ve Ayaz’ın uzun zamandır ihtiyacı olan, baş başa geçen bu dakikalar Kiraz Mevsimi’ni izleyenlere ilaç gibi gelmiştir eminim. Ancak bölümün tamamı için aynı yorumu yapamayacağım.


 

Bölümün devamını izlerken, bir arkadaşımın düğün günü sabah evden çıkışından itibaren, akşamki düğününe kadar yaşadıklarını kaydettiği videosunu izlermiş gibi hissettim. Şimdi ne olacak diye hiç heyecanlanmadan. Çünkü sonunu biliyordum, yani düğünü zaten görmüştüm. Bana bunu düşündüren ise; sadece bölümün sevgililer günü hazırlığı ile geçmiş olmasından değil, bölümün en kritik sahnelerinin her zaman ki gibi fragmanlar ve fotoğraflar ile günler öncesinden sunulmasından da kaynaklanıyor. Bölümün ilerleyişinden son sahnenin tango olacağı ve bölümün can alıcı sahnesinin de o olacağı belli olduğu anda hevesim kaçtı.



Diğer yandan; sevgililer günü özel bölümü olan bu bölümün içinde, belki “asrın romantiği Ayaz” bir başka romantik sürpriz daha düşünmüştür, ya da orijinal bir hediye almıştır diye düşünüyordum ki, bunu göremediğim gibi, üstüne bir de Ayaz’ın tahtı zangır zangır sallandı. Emre sevgililer günü hediyesi ile bu bölüm benden 10 tam puanı kaptı. Elbette bu görecelidir, herkesin beklentileri farklıdır, ben para ile ulaşılan gösterişli ya da klasik hediyelerden çok, sevdiğimin elinin, ruhunun değdiği hediyeyi tercih ederim. Bir şiir, bir şarkı, ya da mesela tahtadan kendi elleriyle oyduğu bir kalp! Bunu bu sevgililer gününde Ayaz değil de Emre tercih etti, olsun varsın. Biz Ayaz’ın aşkından eminiz, önemli olan o. Emre’nin aşkını müziğe ve sözlere döktüğü, gözünden sevgisi taşarak okuduğu şarkısını çok beğendim. Burcu’nun gözleri yaşlı yaşadığı heyecanı ve mutluluğu da kendim yaşamış gibi hissettim. Nihal Işıksaçan ve Aras Aydın bu hafta çok harikaydılar.

 


Daha izlenmeden çok konuşulan ve uzun zaman daha konuşulacak olan tango sahnesine gelince; “aşkın ve tutkunun dansı” olarak bilinen tangoyu teknik olarak iyi sunabilmek için Serkan Çayoğlu ve Özge Gürel’in çok emek verdiğini net olarak izledik. Ama bana sorarsanız; tango mu, yoksa ilk dansları mı diye, kesinlikle ilk danslarının daha tutku dolu olduğunu söyleyebilirim.

 



Anlaşılan Mete’den kurtuluş yok. Her ne kadar Şeyma ile yeniden bir araya gelmiş gibi görünse de, aslında aklı hala Öykü’de. Tüm yaşadıklarına ve gördüklerine rağmen, Öykü’yü takıntı haline getirmiş tavırları ve vazgeçmemesi ise, acaba yeni bir Derin vakası ile karşılaşır mıyız diye düşündürüyor açıkçası. Şeyma’nın Mete’den beklentisi ise aklımı bulandırıyor. Mete'ye sevdiğini söylese de, onunla beraberken Derin’e yanaşmış, net bir işaret görse Mete’ye o anda tekmeyi basacak olan Şeyma bu. Aklıma ilk gelen, Mete’den intikam alma hırsı. Mete’nin attığı tokadın acısının Şeyma’nın yüzünden gittiğini hiç sanmıyorum. Bir de Mete’nin Öykü ile evlenmesi var tabi. Aklınca bütün bunları Mete’nin burnundan fitil fitil getirmenin planlarını çoktan yaptı ve şimdi uygulamak için zemin hazırlıyor belki de.

 

Bu hafta bölüm sonunda gelecek haftanın fragmanını izleyemedik. Bir dizi klasiği olarak sırada, mutluluğu yakalamış çiftin başına neler gelebileceğini görmek var sanırım, bakalım ÖyAz daha nelerle sınanacak. Açıkçası bence mahsuru yok, gönderin gelsin. Ben öncelikle Ayaz’ın aşkından, sonra da ÖyAz'dan eminim. 


Şimdi bakalım bu haftanın ENlerine. 

EN merak edilen detay: Ayaz’ın makarna sosuna kattığı yeşil sos neydi?

EN hızlı öğrenilen dans: Tangoymuş meğer, ÖyAz bir derste çözdü valla.

EN komik sahne: Bu hafta buraya adayım yok. Kız kaçırma sahnelerine hele hiç gülemedim. Hatta bana kalsa kızı kaçırır ikisinden de uzak durmasını öğütlerdim. Zaten birinde gönlü yok, diğeri de bıraksan kızın abileri peşine düştü diye köprüden atlayacak, yani o da yaramaz!

EN “istemem yan cebime” hareket: Mete’den. Aklı Öykü’de ama Şeyma’ya da hayır demiyor. Yahu siz evlenip Avustralya’ya falan yerleşsenize.

EN romantik replik: Öykü’den Ayaz’a, “ben yüz kere unutsam, yüzünde de aşık olurdum sana”

EN romantik sahneler: Bölümün başında, evde geçen sahneler (masal hariç, üzgünüm ama artık 10 yaşında çocuklar bile masal dinlemiyor)

EN masum aşık: Cem


EN hızlı ve akıllı romantik: İlker, iki balonla mutlu etti Sibel’i.


EN kafa kurcalayan mevzu: Kız Kulesi’ni kim kapattı J  Emre Burcu için mi kapattı da Öykü üstüne kondu, yoksa Öykü bir telefonla mı kapattı. Hayır, orası sevgililer gününde para basar çünkü, servetini dökse ikisi de kapatamaz, ayrı. Bir de merak ettim, Kız Kulesi’nin kapısından içeri girdiler ama dans için nereye ışınlandılar?


EN hüzünlü aşıklar: Önem ve Mehmet. Var oralarda bir aşk kırıntısı kaçmaz bizden.






BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER