Kraliçe Elizabeth halt etmiş!
Garip’in de ev hediyesi yetmedi üstüne bir de Esma’ya gösterişli bir takı seti almış. İnşallah black friday indirimlerinden faydalanarak almıştır. Yoksa bu adam bu bonkörlükle yakında batar ve cidden Boran konağına iç güveysi gelir. Senem’in bütün bölüm boyunca devirdiği koca çam ormanında, en haklı sorusu buydu. İstanbul’da kalsalardı, Esma’yı kendi yalısına taşınmaya ikna edebilirdi belki ama Esma Bursa’ya ve konağa dönmüşken artık oradan başka bir yere adım atmaz. Verdiği davette, salona girişi, yaptığı gövde gösterisi, kıyafeti, duruşu efsaneydi. Kuzen Gülbin ise gereksiz.

Ancak Esma’nın, eski olanca kibriyle, aklına düşen ilk kurtta gene Adem’e püskürmeye gitmesini ona yakıştıramadım. Geçen sezon bazen Adem, Boranların başlarına gelen her kötülükte ilk fail olarak kendisini görmelerinden yakınırdı ya, vallahi haklı. Etrafta konağı Esma’ya hibe ettim diye dolaşacak adam, neden geçen hafta üstelik de Esma’nın yüzüne karşı “Biz bunu Faruk’la aramızda hallederiz.” desin ki? Esma şu lafı duymamış olsa, o dedikoduyu çıkartanın Adem olduğuna inanmasını gene bir nebze kabulleneceğim ama bu şekliyle çok mantıksız. Adam samimi olarak bir şey yapmış, bu sırada kalbini açıp çocuğundan, ona dair korkularından bahsetmiş. Esma da bu tavrıyla insanı pişman ediyor resmen.


Adem bir dahaki gelişinde, ev hediyesi olarak avize getirsin şuraya.

Geçen haftadan sonra ben, Güneş’e de veda ederiz diye düşünmüştüm ama belli ki onun Adem’le işi henüz bitmemiş. Adem’i eve atmadaki başarısını takdir ettim doğrusu. Çok cool bir şekilde yaptı bunu. Evi de aslında tam Adem’e göreymiş; basık, karanlık, eksantrik… Adem’in bu hafta tavırlarındaki rahatlık, genişlik ve hatta ufak neşe de geçen hafta kendisini gerçekten özgür bırakmasından kaynaklanıyor herhalde. Dilara’nın, Adem onunla fazla ilgilenmedi diye içten içe bozulması çok insani bir tavır olsa da, aslında bir o kadar da şımarıkça. Adam yakasından düşsün diye o kadar söylendi, bu ilişkinin onu sahiden yorup yıprattığına hepimiz inandık. Geçenlerde hem Dilara’dan boşanmayıp, hem de Güneş’le flört eden Adem’in ne istediği belli değil demiştim ama Dilara onu da geçti. Adem’in hâlâ ısrarla peşinden koşmasını, onun da devamlı yaka silkmesini mi istiyormuş yani? Böyle davranınca, sanki çocuğu da Adem’i iyileştirsin, onu düzeltip kendisine geri getirsin diye istiyormuş gibi algılamaya başladım. Bu da sağlıklı bir bakış açısı değil, hem Dilara, hem de bebek açısından. İnşallah sorun sahiden hormonlardandır.

Emir’in isyanı haklıydı, Faruk da, Süreyya da, Emir’i epey ihmal etti. Mesele sadece Derin meselesi değil, o bardağı taşıran son damla belki de. İki ebeveyn olarak, kısa sürede hayatında yaşanan büyük değişikliklerin Emir’de nasıl etki yaratacağını pek dikkate almadılar. Ben dedim, bu çocuğun psikolojisine biraz dikkat edin diye, al işte bozdunuz! Olaylar biraz onların da kontrolü dışında gelişti ama bunlardan Emir’in nasıl etkilendiğini pek gözlemlemediler. Ve bu konuda hata yaptıklarını da bu bölüm nihayet anladılar, Emir’in gönlünü güzelce aldılar. Buyurun size konağın bir sihri daha. Süreyya ve Emir’in sohbetlerine, Süreyya’nın her seferinde en doğru cümleleri bulup Emir’le hem yaşıtı hem de ablası gibi iletişim kurabilmesine hayranım. Aralarındaki bu güzel dostluk hiç bozulmasın.

Yılların alışkanlığının, hatıraların olduğu, sahiden ait olunan yerde olmak çok güzelmiş, bu kadar özleyeceğimi tahmin etmezdim. Bir de tez vakitte Esma ve Garip’in nikahını kıyarsak, daha ne isterim?

*Yusuf Hayaloğlu, Bir veda havası
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER