Garip’in de ev hediyesi yetmedi üstüne bir de Esma’ya
gösterişli bir takı seti almış. İnşallah black friday indirimlerinden
faydalanarak almıştır. Yoksa bu adam bu bonkörlükle yakında batar ve cidden
Boran konağına iç güveysi gelir. Senem’in bütün bölüm boyunca devirdiği koca çam
ormanında, en haklı sorusu buydu. İstanbul’da kalsalardı, Esma’yı kendi
yalısına taşınmaya ikna edebilirdi belki ama Esma Bursa’ya ve konağa dönmüşken
artık oradan başka bir yere adım atmaz. Verdiği davette, salona girişi, yaptığı
gövde gösterisi, kıyafeti, duruşu efsaneydi. Kuzen Gülbin ise gereksiz.
Ancak Esma’nın, eski olanca kibriyle, aklına düşen ilk
kurtta gene Adem’e püskürmeye gitmesini ona yakıştıramadım. Geçen sezon bazen Adem,
Boranların başlarına gelen her kötülükte ilk fail olarak kendisini
görmelerinden yakınırdı ya, vallahi haklı. Etrafta konağı Esma’ya hibe ettim
diye dolaşacak adam, neden geçen hafta üstelik de Esma’nın yüzüne karşı “Biz
bunu Faruk’la aramızda hallederiz.” desin ki? Esma şu lafı duymamış olsa, o
dedikoduyu çıkartanın Adem olduğuna inanmasını gene bir nebze kabulleneceğim
ama bu şekliyle çok mantıksız. Adam samimi olarak bir şey yapmış, bu sırada
kalbini açıp çocuğundan, ona dair korkularından bahsetmiş. Esma da bu tavrıyla insanı
pişman ediyor resmen.
Adem bir dahaki gelişinde, ev hediyesi olarak avize getirsin şuraya.
Geçen haftadan sonra ben, Güneş’e de veda ederiz diye
düşünmüştüm ama belli ki onun Adem’le işi henüz bitmemiş. Adem’i eve atmadaki
başarısını takdir ettim doğrusu. Çok cool bir şekilde yaptı bunu. Evi de
aslında tam Adem’e göreymiş; basık, karanlık, eksantrik… Adem’in bu hafta
tavırlarındaki rahatlık, genişlik ve hatta ufak neşe de geçen hafta kendisini
gerçekten özgür bırakmasından kaynaklanıyor herhalde. Dilara’nın, Adem onunla
fazla ilgilenmedi diye içten içe bozulması çok insani bir tavır olsa da, aslında
bir o kadar da şımarıkça. Adam yakasından düşsün diye o kadar söylendi, bu
ilişkinin onu sahiden yorup yıprattığına hepimiz inandık. Geçenlerde hem
Dilara’dan boşanmayıp, hem de Güneş’le flört eden Adem’in ne istediği belli
değil demiştim ama Dilara onu da geçti. Adem’in hâlâ ısrarla peşinden
koşmasını, onun da devamlı yaka silkmesini mi istiyormuş yani? Böyle davranınca, sanki çocuğu da Adem’i
iyileştirsin, onu düzeltip kendisine geri getirsin diye istiyormuş gibi
algılamaya başladım. Bu da sağlıklı bir bakış açısı değil, hem Dilara, hem de
bebek açısından. İnşallah sorun sahiden hormonlardandır.
Emir’in isyanı haklıydı, Faruk da, Süreyya da, Emir’i epey
ihmal etti. Mesele sadece Derin meselesi değil, o bardağı taşıran son damla
belki de. İki ebeveyn olarak, kısa sürede hayatında yaşanan büyük
değişikliklerin Emir’de nasıl etki yaratacağını pek dikkate almadılar. Ben dedim,
bu çocuğun psikolojisine biraz dikkat edin diye, al işte bozdunuz! Olaylar
biraz onların da kontrolü dışında gelişti ama bunlardan Emir’in nasıl
etkilendiğini pek gözlemlemediler. Ve bu konuda hata yaptıklarını da bu bölüm nihayet
anladılar, Emir’in gönlünü güzelce aldılar. Buyurun size konağın bir sihri daha.
Süreyya ve Emir’in sohbetlerine, Süreyya’nın her seferinde en doğru cümleleri
bulup Emir’le hem yaşıtı hem de ablası gibi iletişim kurabilmesine hayranım.
Aralarındaki bu güzel dostluk hiç bozulmasın.
Yılların alışkanlığının, hatıraların olduğu, sahiden ait olunan
yerde olmak çok güzelmiş, bu kadar özleyeceğimi tahmin etmezdim. Bir de tez
vakitte Esma ve Garip’in nikahını kıyarsak, daha ne isterim?
*Yusuf Hayaloğlu, Bir veda havası