Cem'in ölümünün
Ferhat ve Aslı'nın arasına girmesini beklemediğimi söylemiştim. İsteseler
ayırabilirlerdi ama şükür ki yapmadılar. Cem'le ilgili olarak Ferhat,
"Aslı'yı bırak" laflarını hatırladı sürekli. Bunu Cem'in vasiyeti
gibi değerlendirebilir, Aslı'yı kendi karanlığından uzak tutmak için bir kez
daha uzaklaşmayı deneyebilirdi. Neyse ki bu kolay yolu seçmediler. Aksine
Ferhat, Cem'in ne demek istediğini çok net anlamış. Öyle ki, "Abin beni
içeri atmayı değil, dışarı çıkarmayı istiyordu aslında, kardeşini sevdiği
için," diyebildi Aslı'ya. Yöntemi yanlış olsa da Cem'in haklı olduğunu o da
onaylamış oldu böylece.
En başa dönüp
Aslı'nın Ferhat'la evlenmeyi abisini korumak için kabul ettiğini hatırlama
vaktidir şimdi. Cem gitti, Aslı'yı yanında tutacak bir koz kalmadı Ferhat'ın
elinde. Ama cenaze sonrası Aslı'nın midesinin bulanması tesadüf olamaz, bebek
geliyor. Böylece, drama tanrısının illâ ki bir şekilde ayıracağı çiftimizin bir
başka bağı daha olacak, kolay kolay kopmamak için.
Cem'in vurulması ile
ölmesi arasındaki süreyi gereksiz yere uzatmadıkları için emeği geçen herkese
teşekkür ederim. Bir hafta koma, bir hafta ölüm, bir hafta cenaze derken
haftalarca sündürülebilirdi bu konu ve yerli dizi seyircisi buna ne yazık ki
alışık. Kaçma kovalamaca olmadan, yoğun bakım odasına girmenin yirmi sekiz
farklı yolu denenmeden de öldürülebiliyormuş işte bir karakter. Operasyon sırasında vurulan bir komiserin
başında neden polislerin beklemediğini yine de sorabilirim, ama bu, ölümün
hızlı gelmesiyle ilgili memnuniyetime halel getirmez.
Ölüm tamam, fakat
cenaze sahnesinin bu kadar hızlı geçilmesi başımı döndürmedi değil. Üstelik
çatışmada vurulup ölen komiser için resmi tören yapılmaması da göze battı. Aynı
şekilde, karaciğere çok yakın bir yerinden vurulan Cem'i beyin ve sinir cerrahı
olan Aslı'nın ameliyat etmesi de. Dizideki bütün ameliyatları Aslı yapmak
zorunda mı? Palyaçonun yaptığı enjeksiyondan sonra Cem kötüleşince Aslı'nın
yanına gelip onu Acil'e çağırdılar. Yoğun bakımdaki adam, kötüleşince Acil
Servis'e götürülmüş olamaz, değil mi?
Al şunu... Genç adamsın, yanında bulunsun.^^
Son birkaç bölümde
kimseyi vurmamıştı Ferhat, onun acısını çıkarırcasına boşalttı şarjörünü
Rektum'u yakalayabilmek için, yine de epeyce zorlandı. Demek ki bir süre silaha
dokunmayınca pratiğini kaybediyormuş Ferhat Aslan ve demek ki sandığı(mız) kadar
bağımlı değilmiş. Ben bunları karanlıktan çıkışa doğru atılmış adımlar olarak
görmek istiyorum artık.
Para çantasını alıp
Namık'a iade ettikten ve üzerindeki yükten kurtulduktan sonra Yiğit'in geri
dönüp Namık'ın cebine para koymasına BA-YIL-DIM! Arabasının lastiğini
patlattığında parasını da bir kenara bırakan Yiğit, senin kendince yaptığın
gösterişe pabuç bırakır mı sanmıştın Namık Bey? Ferhat Aslan'ın kardeşi, Necdet
Aslan'ın oğlu o, şeklini yapmadan bitmez sahnesi. Ve bu sahneyi gülümseyerek
izleyen Abidin, bizlerin sahne içindeki temsili gibiydi. Yetmezmiş gibi bir de
Namık'ın yanına gidip durumu iyice vurguladı Abidin, pek güzeldi.
Ayhan'ın Azad'dan
intikam almak için Yeter'i ihbar etmesini biraz yadırgamış olsam da gelinen
noktadan şikayetçi değilim. Necdet'in Ferhat'ın babası olmadığının onlarca
bölüm saklanmasını istemiyorum çünkü. Fakat Yeter'i nezarethanede görünce
Yiğit'in aniden değişmesi tuhaf geldi. Öyle bir değişim ki, eli ayağı tutan,
çok şükür sağlıklı bir kadın olan annesine çorbayı kendi elleriyle içirdi
Yiğit. Peki, ama neden?
Bölüm finalini
de garipsedim. Annesini öyle gözyaşlarıyla dinleyen, gerçeği öğrenince elini
istemsizce ağzına götürüp dişlerini geçiren, yani duyduklarının anlatılamaz
şeyler olduğunu vücut diliyle gösteren Yiğit'in hemen telefona koşup
öğrendiklerini Ferhat'a anlatmasından korkacak değilim. Dolayısıyla gelecek
bölümden beklentim Yiğit'in söyleyecekleri üzerinden şekillenmiyor. Cem'i
öldüren ve Aslı'nın evinde dolaşan kişinin kimliği ve Ayhan'ın yapacakları
merak ettiriyor gelecek bölümü.