İstanbullu Gelin’in 37.bölümü uzun zamandır hasretini
çektiğim güzellikte geldi geçti. Tek bir boş sahne, tek bir yersiz diyalog
yoktu. Yürek hoplatan, gözlere bolca yaş dolduran ama bir yandan da hayatta
umudu kesmeye asla yer olmadığını en naif şekliyle anlatan bir bölümdü,
yazanın, çekenin ve oynayanların ellerine sağlık.
Yine sondan başlayacağım ama
izlediğimden beri aklımdan çıkmıyor o son sahne. Begüm’ün hayatını kaybettiğini
öğrenmemizden hemen sonra Süreyya ve Emir’in bunu henüz bilmezken bahçede
birlikte yürüyüşleri, baloncuklar arasından geçmeler, Süreyya’nın yüzüne gelen
baloncuktan ilk önce rahatsız olup bunun Emir’i güldürdüğünü görünce hemen
onlarla oynamaya başlaması nasıl güzel, nasıl içtendi. Begüm’ün ölümünü o
sırada doktordan duyup çok ağlayan bir Emir de bizi mahvederdi mesela üzüntüden
ama işte bütün mesele bunca büyük bir acıyı hiç kolaycılığa kaçmadan nasıl
anlattığın. Yüreğimize tonlarca ağırlıkta bir kaya oturttu o Emir-Süreyya
sahnesi. Zaten bölüm boyu Begüm ve Süreyya’nın bakışmalarından, Begüm’ün Emir’i
Süreyya’ya emanet ettiğini görmekten dolup duran gözlerimiz o sahneyle taşma
raddesine geldi saniyeler içinde.
Mahvettiniz bizi
Bölümün bir diğer aşırı dokunaklı
sahnesi ise Süreyya’nın Begüm’ün hastalığının tekrar ettiğini ve ameliyat
olacağını öğrendikten sonra içinden geçirdikleriydi. ‘Anne olmayı yanlış
istediysem’ dediği an çok üzdü beni. Evet, Süreyya anne olmayı çok istemişti
ama elbette Emir’in annesiz kalması pahasına değildi, bunu kendisi de biz de
biliyoruz ama işte o sırada böyle hissetmesi de o kadar anlaşılırdı ki. Süreyya
için ‘Fazla mı mükemmel bir karakter acaba?’ diyorum bazen ama aslında son
derece normal bir insan o, sadece hepimiz normalliğe ve insan olmanın getirmesi
gereken özelliklere o kadar hasretiz ki Süreyya pırlanta gibi kalıyor bazen.
Boşanma avukatınız Garip olsun
Bu sahneleri yazarken bile
boğazıma bir düğüm oturdu o yüzden hemen en eğlendiğim sahneye geçmek
istiyorum. Osman’ın nişanında çıkan Fikret ve İpek kavgası ve İpek’in aşırı
pişkinlikte bir dünya markası olması kadar, bunu gören Siren’in ‘Nihayet ailede
bir normallik belirtisi’ dercesine bakmasını pek sevdim. Bir ailede boşanma
olması aile ile ilgili bir değer eksikliği asla yaratmaz ama işte Esma Sultan
böyle şeylere o kadar önem veren ve sürekli kıymetli nesli ile övünen biri ki,
böyle durumlarda insanın karşısına geçip ‘Naber Esma?’ diyesi geliyor. İpek ve
Fikret Osman’ın en mutlu gününü mahvetti demek isterdim ama diyemiyorum zira
Osman’ın bir an önce kaçıp kurtulması gerek artık bu işten. Siren’in dediği
gibi ‘O hımsık oğlan bu tuttuğunu koparan kızla olmaz’. Biz Osman’ın öyle biri
olmadığını biliyoruz da işte Burcu Osman’a bakınca ne görüyor onu bilemiyorum.
Ne demek yanında yatmak?
Esma demişken, Garip onunla
telefonla konuşurken yatak odasına aniden Siren’in girmesi ve Garip’le Siren’in
aynı yatakta olma ihtimalini fark eden halleri muhteşemdi, İpek Bilgin’e
sarılasım geldi. Esma Sultan da olsa o da bir kadın nihayetinde ve sevdiği
adamın başka bir kadınla, üstelik eski karısı olan, üstelik genç ve güzel bir kadınla
olmasını kıskanmaması mümkün değil. Kendisine yakışan bir ağırlık tutturmaya
çalışıyor elbette ama onunki de bir can. Esma’ya bile kıyamamak varmış demek
İstanbullu Gelin izleyicisinin kaderinde.
Mutlu olmaktan daha azını hak etmiyorsun Senem
Bölümün en üzüldüğüm çifti Senem
ve Akif’ti. Akif’in Senem’le evleneceğini öğrenen Esma, onu konağa çağırdı ve Senem’le
geçmişte yaşadıkları kolye çalma olayını anlattı. Senem’in geçmişte yaşadıkları
komple unutulmuş gibi geliyordu ama tam zamanında ortaya çıkan bu hikâye şahane
bir tutarlılık kattı diziye, dün yazdığını ertesi gün unutmayan senaryolar da
olabiliyormuş demek ki. Mevzuyu öğrenen Akif doğal olarak Senem’e attı tuttu
öfkeyle, ilişkileri nereye varacak bilmiyoruz şimdi. Doğal olarak diyorum çünkü
öyle bir durumda sakin kalmak çok zor olur ve Akif gibi heyecanlı, üstüne çocuk
ruhlu bir adamdan böyle bir sağduyu bekleyemeyiz. Ancak elbette yapılması
gereken kim ne derse desin sözü Senem’e bırakmak ve kendini anlatmasına izin
vermektir, biriyle evlenmeye karar verdiysen onun sözü büyüktür geri kalan
herkes olmalıdır, değilse zaten orada çoktan bir problem var demektir. Hikâyeyi
en baştan Senem’den öğrense farklı olurdu belki her şey, şimdi bir de bunu Esma’dan
duyma faktörü de var ama yine de bu yaptığından hoşlanmadım Akif, git sen bir
özür dile bence.
Demem o ki harika bir bölüm izledik,
nicelerine olsun dilerim. İyi seyirler.