Erkan Hocam yok mu şöyle bir kahramanlık, hep şerefsiz en şerefsiz benim. Güceniyorum ama ha!
Abidin'i o kadar çok seviyorum ki sanırım bunu kelimelere dökemeyeceğim. Karakter o kadar güzel evrildi ki bayılmamak mümkün değil. Uykuda olan hisleri geçen hafta annesi sayesinde ayağa dikilmişti. Bu hafta Gülsüm'e tatlı tatlı bakmasından tut düğünden önce gördüğünde dilini yutmasına kadar her şeyini yine öyle çok sevdim ki! Hisler şu an en tatlı seyrinde bu çiftte ama ortaya serilmeye başladığı zaman ne olur, Cüneyt bu duruma nasıl bir tepki gösterir, aslında iki bölüm kadar önce gördük biz. Hoş Cüneyt artık o eve geri dönebilir mi o da biraz meçhul ama karaktersiz bir karakter olunca altından ne çıkar kestiremiyorsun. 

Handan Hanım da bu fikre alışsa iyi olur. Kendisinden beklemediğim bir şekilde zeki insan davranışları sergilemeye başladı. Peşlerine birini takmak falan aferin Handan Hanım Teyze çok iyi yaptın. Öğren ne yaptıklarını da başın göğe ersin. İnna sabirin! 

Namık’ın her şeyde ama her şeyde parmağının olması canımı çok sıkıyor. Böyle minnoş bir yanı da var çok da gıcık olamıyorum gerçi. Tane tane konuşup, tuhaf vurgular yapması bir sempatik geliyor ama gel gör ki birden İdil’e kabaran aşkı beni öyyyle bir sinir ediyor ki o kadar olur. Yeter ile olan hikayesine ve Yeter’e karşı takındığı tavra da ifrit oluyorum. Bu konuda kesinlikle sonuna kadar Yeter Ana'nın tarafındayım. Beter ol Namık. Kadın ahı aldın bir kere kötü öleceksin orası kesin ama yakın bir zamanda ve Ferhat’tan başka birinin elinden (mesela Cüneyt’in) değil.


Yeter Ana vs. Çıngıraklı Yılan ve uydusu

Cüneyt elindeki videoyu Vildan’a gösterip tehdit ederek nereye varmaya çalıştı hiç anlamadım. Videoyu birilerine bir gösteresi vardı zaten içi içine sığmıyordu onu anlıyordum ben de, neden Vildan? Vildan’ın Ferhat’ı sevmesine neden bu kadar gıcık onu da anlayamıyorum mesela. En başından beri biliyorduysa, Vildan’a da hiçbir şey hissetmediyse neyin öfkesi bu? Cüneyt’in hikayesi çok buğulu. Tam bir şerefsiz oluşu dışında ona dair pek bir şey bilmiyoruz, ay lütfen öğrenelim merak ediyorum.
 
Videoya değinmişken elbette Vildan’a iki çift lafımı etmezsem olmaz. Kendini tekrardan alkole vermesine nedensizce çok üzüldüm. Mücadelesi çok gerçekçiydi, kendine yenilenler listesinde yer almasına üzüldüğüm tek isim oldu ama sahiden mi Vildan ya? Hayır kendinin akıl etmesini geçtim hiç mi dizi izlemiyorsunuz siz ben anlayamıyorum. O videonun sence cidden 1 tane kopyası vardı ve o da Cüneyt’in telefonundaki miydi Vildan? Gerçekten mi ya? Ve sen sildin Ferhat’ı kurtardın öyle mi? Afffferin sana. Sonrasında gidip Ferhat’a sırnaşmanla ilgili tek bir kelime dahi yazmayacağım. Ferhat sana çok güzel verdi cevabını. Bence sen artık bu platonik duyguyu bir sal. 


Aslı koş yetiş kocanı kapıyorlar!

Azad Bey Amca’nın, Azad Baba oluşunu da içime bir türlü sindiremedim. Hikaye anlatmaya ve dolayısıyla Ferhat'ın kafasını açmaya geldiyse ne ala dinlemeyi severim ama yine de hoşlanamadığım bir şeyler var bu Dağıstan ikilisinde. Beni huzursuz ediyorlar. Sürekli bir metaforlar bir şeyler, cezaevinden kafasına estiği gibi dışarı çıkabilmeler… Hoş değil. Ters bir durum olsa Ferhat hissederdi diyorum ama ona da pek güven olmuyor bu ara kafası dumanlı. 

Öyle hemen bir teslimiyet beklemezdim ben Ferhat’tan mesela. Garibim o kadar muhtaç ki verilecek tek bir öğüde. İlk verenle gitti elini melini yaktı. Dilerim bir kazık yemez. Du’ bakalım davet edilmedikleri düğüne gelmelerinden bir kıl kaptı, midesi bulandı onun ben sezdim ama Azad Bey Amca bu konuda da çok haklı bir şeyler söyledi bu bölüm: “Bu minnet çok ağır bir yüktür. Hak etmeyene karşı duyarsan sonuna kadar kullanır. Seni de fena halde yorar.”

Ferhat kardeşini kurtardıkları için Dağıstan ikilisinde duyduğu minnetin paravanında acaba varsa bir gerçeği görmekten mi alıkonulacak? Şahin’in gerçek kızı hala ortada yok. Ayhan’mış gibi gözümüze sokuyorlar ama var mıdır bir ters köşesi acaba? Azad’ın Namık’ı evvelden tanıdığı belli. Hatta Yeter’i de tanıyor gibi geldi bana, tanımıyorsa da ilk görüşte aşık oldu o bakışlar normal değildi. Bilemiyorum Altan, çarşı pazar karışacakmış gibi bir his var bu yanda.


A: Ay canııım yaralı mısın sen? Gel ben seni bir sarayım.

Ayhan ile ilgili tereddütlerimi geçen hafta yazmıştım. Henüz belirgin bir atak göremedim ama Ferhat’a bakışları ve şahit olduğu şeyler gıcığıma gitti. ‘Karanlık, bataklık, çirkinlik’ muhabbetine dahil olmasına gerek var mıydı? Bence yoktu. Ferhat’a ‘Üzülme ya’ diye teselli vermesi gereken kişi de o değildi kimse kusura bakmasın. 

Aslı’ya bile zar zor anca dökülen Ferhat, Ayhan’ın yanında neden patır patır kolayca söyleyiverdi her şeyini? Peki eline merhem sürdürmesi? Hani sono dokonolmosondon hoşlonmoyordun, noldu? Aslı’ya söküyor galiba bütün gudubetliğin. Bak affetmiştim ne güzel şimdi yine sinirlendirdin beni. Neyse bunları seni itirafına götüren mihenk taşları olarak görüyor ve sakinleşiyorum. Bütün bölüm boyunca fark etmeden iki sözcüğe sığabilmek için hazırlandın. İtirafın da aynı senin gibiydi. Nasıldı yani, deme. Öyle işte, sana benziyordu. 

Siyah Beyaz Aşk'ta kendiyle savaşında mağlup olan ve bununla yüzleşen ilk kişi oldu Ferhat. Aslı’ya da aynısını tavsiye etti. Çünkü baktı başka türlü oluru yok yaşanmıyor, ikisini de bu çetrefilden sıyırmak adına “Seni seviyorum, sen de beni sev bütün karanlığımla, çirkinliğimle. Sorgulamadan. Senden tek istediğim bu.” diye cevaplayamadı Ferhat Aslı’nın sorusunu ama onun yerine “İyi seni seviyorum işte yani bu, anladın mı?” dedi ve biz bu itiraf karşısında Aslı ne hissediyor göremeden bir girdaba sürüklendik. 

Aslında bizim bu kadarını bile duymaya hiç ihtiyacımız yoktu. "Sana dedim ki, sevmediğin bir kadını öpme!" diyen Aslı'yı yine öperek susturmuştu çünkü Ferhat. Aslı bizzat anı yaşayan insan olmasına rağmen Ferhat'ın geçtiğimiz haftaki garabet halleri yüzünden olsa gerek kalbiyle duyduğu şeyi bir kez de kulaklarıyla duymak istedi demek. Emin olmak istemek hakkıdır, hakkıdır da ben ondan geçtiğimiz hafta "Bir daha sakın dokunma bana olur mu!"yu duyduğum için bu hafta Ferhat'a karşı daha sert tavırlar içinde olmasını beklemiştim ama kızımız beyimizin üstünü örttü, bir güzel saçını sevdi... Sanırım bencileyin iki ıstırap gördü mü yumuşuyor Aslı da. Ne yapsın, huyunu mu kurutsun?

Velhasıl son sahneye dair sevdiğim tek şey Ferhat’tan o an beklemediğim itirafı oldu. Sonrasında bir öpücük olması gerekiyorduysa -ki olmasaydı da olurdu- bu bence Aslı’dan gelmeliydi. Yüzüne gözüne bakmaya çekindiği her an böyle yumulacaksa Ferhat Bey, işimiz var.  

Aslı da pek şikayetçi değil gerçi bu durumdan ama olsun mümkünse. Her şeyi konuşup halletmek varken birden kendini bambaşka bir durumun içinde buluyor ve her şey rafa kalkıyor. Alışma buna Aslı, efsununa kapılma. Ne bakıyon Ferhat, yalan mı? Açık konuşurum diye ödün kopuyor. Aşk iki kişilikse ve ikiniz de bu suçtan hükümlüyseniz her şey açık açık konuşulacak. İşte o kadar.

:D

Selametle..




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER