İkinci devrenin en önemli iki çatışmasında da kırılmalar
yaşandı fakat bu kırılmalar anca bu kadar sıkıcı olabilirdi.
Fiko, Sibel, Çiler, Ozan arasında kurulan dengelerin
olabilecek en sıkıcı haliyle yansıtıldığını görmekten daha çok Fiko’nun
tutarsızlığına üzüldüm. Nerede yıllarca Sibel’i seven Fiko, nerede bir ona bir
buna koşan Fiko. Yıllarca tek bir kişiyi seven bir genç, bir ona bir buna
koşmaz! Hakan koşar, Ali koşar ama Fikret koşmaz! Fiko ya Sibel’e bakmadan
Çiler’le yola devam eder ya da Çiler’in duygularıyla oynamadan Sibel’e koşar.
Ama Çiler’e sarılıp, hemen ardından Ozan’ın yakasına yapışmaz.
FikBel’e de, FikÇil’e de karşı değilim; yeter ki dayanağımız
sağlam olsun. Ama sağlam bir argüman görmezsem de onları izlerken “Ay ne tatlı
çift!” demem. Aksine, “Aşk bu mu? Sevda bu mu?” derim. Şimdi Fiko, kiminle
beraber? Son kararınız nedir? Ya da gelecek hafta kiminle beraber olacak?
Kimyasıyla en fazla oynanan karakterin Fiko olması canımı sıkıyor.
Öte yandan Ozan’dan da daha zeki hareketler beklerdim.
Tayfanın yemeğe gideceği yerde Sibel’e şarkı söyletmek hiç kimsenin aklına
gelmezdi, tebrikler Ozan!
Dizi, filmlerin en klişe konularından birini seyir keyfi
katarak anlatmak yerine klişeliğine sıkıcılığı katık ederek anlatmak da bizim
payımıza düştü işte.
Bir diğer çatışma da Reyhan, Sinan, Gülsüm, Seyfi
arasındaydı. Burası da Reyhan ve Sinan’ın aşk böceği şeklinde dolaşacak
olmalarına yol açacak bir şekilde çözülüyor. Tabii öncesinde trip atan bir
Sinan izleyebiliriz. Malum, Sinan yıllardır bir kızı olduğundan habersizce
yalnız bir hayat sürüyor.
Gülsüm ve Seyfi de bir köşede birbirlerini yeseler de Seyfi’nin
hoyrat davranışlarını görmeyip, Gülsüm’ün çığlıklarını duymasak keşke.
Hikayenin esas çifti olduğunu unuttuğum Hakan ve Naz’la
ilgili de birkaç şey yazmak isterim. Sanırım senaristlerimiz de esas çiftin onlar
olduğunu unutmuş. Hakan, neden bu kadar pasife çekildi sahi? Zaman doldurmak mı
esas olan? Öyleyse her şey kader kısmet.
Hikaye tam bir kararsızlıklar silsilesi olarak akıp giderken, bir bölüm daha böylece geçti işte. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık…