Shadowhunters
onuncu bölüm itibariyle kış sezon finalini gerçekleştirdi. Kaldığımız
yerden devam etmek için yazın başını, 6 Haziran’ı beklememiz gerekecek.
Dizilerin yarısının kışın yarısının yazın olması durumunu seviyorum… Üstelik
çok da bekletmeyecek, şurada 6 Haziran’a ne kaldı. ^^
Kış sezon kapanışı olmasının verdiği etkiyle olacak ki sıkı
bir bölümdü, haftalardır beklediğim aksiyon da bu bölüm geldi. Sonunda! Valentine’ın
artık sürekli bahsettiği şovunu yapma vakti gelmişti, yaptı da. Biraz düşük
bütçeli bir şovdu ama Shadowhunters
için yeterliydi.
Üstelik, ters köşe gibi ters köşeydi!
Her
şeye rağmen çok sevimlisin Madzie.
Madzie’nin ekranda belirmelerini seviyorum, en masum haliyle etrafa bakıp sonra büyüsünü salıyor… Onun yerinde büyük bir insan olsa muhtemelen sinirimin bozulacağı durumlarda o olunca gülümsüyorum izlerken. Alec de benimle aynı noktada, asansöre doğru savrulduğunda, ateş etmemelerini onun bir çocuk olduğunu söylemesi kalp ben. Alec sevgim de dağı taşı aştı ya hu Magnus ile yarışırım ama keşke Jace ile yarışabilseydim. Neyse, kalbime gömerim o zaman Jalec zaafımı.
Bu da iyice erdi.
Ters köşe çok güzel planlanmıştı… Aklına gelen, şüphe duyan var mı bilmiyorum ama ben Jace’de melek kanı olduğunu düşünmemiştim. İblis kanı olduğuna inanmadığım gibi. Evet, filmi izledikten sonra bir miktar araştıranlar ve kitabı okuyanlar Jace’in Clary ile kardeş olmadığını zaten biliyordu. Asıl kardeş yolda, yazın şenlendirecek ekranlarımızı.
Jace, Valentine’ın dediği gibi çok tahmin edilesi bir
karakter. O da kahraman ruhundan kaynaklanıyor. Kimseye zarar gelmesine izin
vermeyeceğini hepimiz biliyorduk sanırım, hele Clary’e asla. Bir rün falan yok
mu ya hu, çizelim Jace’in koluna unutsun Clary’i. Hiç mi olmaz?
Peki kim Jace Wayland? Valentine’ın en büyük başarısı olan,
melek kanı taşıyan, Valentine’ın sevdiğini söylediği çocuk gerçekte kim?
Yazın yayınlanacak bölümlerde Jace’i yeniden altın çocuk
olarak görmek istiyorum çünkü bu bölüm kılıcı aktifleştirdiğindeki gözlerini
ancak öyle unutabilirim. Alec’in Magnus’u kaybetme korkusunun çok baskın
olduğunun farkındayım ama gitmeden Jace’e bir kez sarılıp gitseydi keşke. Jace’in
Luke ile arabadayken parabatai bağının üstünü tutması, endişelenmesi bunu hak
ediyordu.
Jace’in kılıcı aktifleştiren kişi olması Valentine’ın
oynadığı en sağlam oyundu. Bugüne kadarki en harika hamlesiydi belki de ama
elinde patladı. Clary bir görü daha elde etti bakalım bu işin sonu nereye
gidecek. Kılıcın öyle kolay yok olacağını düşünmemiştim ki son sahnede kendisi
bize gülümsüyordu, elbette kimin elinde olduğunu bilmiyoruz. Belki Valentine
biliyordur. Valentine’ın Jace tarafından tutulup getirilmesi de biraz şovdu
bence, sen koca Valentine ol öyle bir kişi tutsun teslim etsin seni, olacak şey
mi?
Aşağı dünyanın bir kısmının telef olması durumu kötü oldu
elbette ama Simon’ın ölmemesinin tek bir açıklaması olduğunu düşünüyorum, Jace’in
kanı. Yani mantıklı başka bir açıklaması olamaz, güneşe de çıkabiliyor,
vıcık vıcık gezerler artık Clary ile.
Yazı devam ediyor...