“Bizde şans olsa…” diye başlayan cümlelerden hiç
hoşlanmıyorum. Yahu sende Allah’ın kulu değil misin, şans sana neden uğramasın? Var ya
şans bir gün öyle bir çalar ki kapını dünyan değişir, başın döner, olanlara sen
bile inanamazsın. Ama zamanında da “Bizde şans olsa…” diye başladığın
cümleleri de hiç hatırlamazsın.
Şans ile ilgili bu kısa girişimi neye bağlayacağımı
anladınız sanırım. Haziran, buz gibi bir savaş meydanının tam ortasına düştü.
Ama adını taşını ay gibi girdiği bu savaş meydanını ısıtacağına eminim. Hem de
kelebek etkisiyle. Kelebek Haziran, uçmak için kanat çırptıkça daha da
yükselecek. Yükseldikçe Aras’ın gönlünde tatlı bir meltem, Zeyno’nun dibe
vurmuş hayatını yeniden en yükseğe taşımak için kuvvetli bir fırtına estirecek.
*
Bu hafta Haziran’ın hayatında bir kesit şeklinde
gördüğümüz ancak hepimizin zaman zaman içinde bulunduğu bir duruma dikkat
çekmek istiyorum. Zeyno’nun Haziran’ın ailesinden izin almak için evlerini
ziyaret ettiği sahneden bahsediyorum tabii ki. Hayat, Haziran’ın hayatı. Ama
Haziran dışında herkes söylemek istediğini söyledi. Çünkü Haziran kim ki?
Başkalarının hayatı üzerinde karar vermede konusunda aşırı ikiyüzlüyüz. Başkası
bizim hayatımız hakkında yorum yaparken “Sen kim oluyorsun?” diyoruz. Ancak
bizim başkaları hayatları üzerine yorum yapıp, onlar adına karar vermemiz
serbest! Ne hoş! Ailesinin Haziran’a icazet vermemelerinin “kendilerince” haklı
sebepleri vardır ama bu sebepler “kendilerince”den öteye geçemez. Bırakın kız doğruyu yanlışı kendisi öğrensin!
İnsanların hayatında söz sahibi olma konusu bence Yıldızlar Şahidim dizisinin ikinci
bölümünün birkaç kelimelik özeti aslında. Herkes birilerini hayatı hakkında söz
sahibi olmak için adeta yarışıyor. Fiko’ya bakalım mesela: Zaten Aras’ın
hayatının tapusu elinde. Senelerdir “Aç mısın?” diye soran komşu teyzeye cevabı
annenin vermesi gibi: O yedi geldi! O diye bahsettiğin kişinin ağzı dili var
çok şükür, “Ben yedim, geldim.” diyebilir. Fiko, senelerdir Aras’ı seslendirmiş
durmuş. Kim bilir bölümler ilerledikçe Aras’ın söylemek isteyip de söyleyemediği hislerini göreceğimizi düşünüyorum.
Fiko’nun durumu aslında, biraz da kimse diş geçirebilirsem gibi de duruyor.
Mesela zamanında Zeyno’ya söz geçirebilmiş mi? Zamanında geçirememiş ama şimdi
öyle bir belden aşağı vuruyor ki… İlk önce stüdyoda Haziran’ı düşürdüğü durum
ardından Zeyno’nun sabıka konusu. Fiko’nun başkalarının hayatını ele geçirirken
kullandığı ikna yöntemleri oldukça ilginç. Ooo Fiko’ya bak sen, gül dökmeler,
romantik şekiller derken, hooop, konu dönüp dolaşıp işe geliyor. Fiko'nun bu hırsı insanın içini ürpertiyor.
Acaba ilk iki bölüm için Fiko’ya çok mu yüklendim?
Hani… Oturup düşününce… Zamanında tutunacak dalı Zeyno’ymuş. Zeyno gidince ise
Aras. Ama Fiko’nun gözünün içinde gördüğüm şu ki Fiko’nun yanındaki Gülçin
zarif bir hanımdan öteye gidememiş. Fiko’nun “Ah Zeyno ah!” deyişi yıllar geçse
dahi bir gram azalmayan aşkının ifadesi. Zeyno da hala Fiko’ya yanık mı, bakın
onu daha kestiremedim. Ancak Zeyno ile Fiko’nun savaşında olan Aras ile Haziran’a
olacak gibi duruyor.
Sanırım bu hikâyede en büyük savaşı Zeyno ile Aras
verecek. Hem birbirlerine hem de dışarıya karşı. Zeyno’nun hikayesini malum…
Zeyno, içindeki acıları, yoklukları ifade ederken kendisine özgü bir yöntem
kullanıyor. Kullandığı yöntem ile zehri içinde kalmıyor. Akıyor. Ancak Aras
öyle değil. Annesiz geçen yılları, yaşayamadığı hayatı, kuruyan kalbi içinde
kocaman bir kara delik oluşturmuş. Onu sadece bir dakika görmek için çıldıran
hayranları, alkışlar, hayranlar... Evet, belki Aras bu için yaratılmış
olabilir. İnsanların sevgisi Aras için her şeye değer kudrette de olabilir.
Peki, ya gece yastığa başını koyduğunda hissettiği yalnızlık? Aras, Zeyno'ya karşı duvarlarını öyle bir örmüş ki kendisi bile duvarın yüksekliğini anlayamıyor. O yüzden annenin bilekliği hep kolunda, hep uğurun, değil mi? Ne diyor Neşet Baba: İki büyük nimetim var: Biri anam, biri yarim... Bunu bir düşün Aras'cığım.
Açık konuşmak gerekirse Aras ile Haziran, tohumu
atılmış ancak henüz olmamış bir çift olduğu için yeterince radarıma
giremediler. Olacaklar ama biraz daha var. Ancak Fiko ve Zeyno’nun birbirlerine
karşı içlerinde yaşattıkları hisler şimdiden “Aşk be!” dedirtti. Arası’ın
genlerine bakıp ondan da aşktan gözlerimizden kalpler çıkartan, ne kadar zaman
geçerse geçsin yüreğinin en özel yerinde taşıdığı bir aşkın çıkacağını
düşünüyorum. Ama şu an için Fiko ve Zeyno’nun birbirlerini yerden yere vururken
hala nasıl da aşıklar dedirten aşkı izlemeye değer!
İkinci bölüm itibariyle Yıldızlar Şahidim dizisinin bana hissettirdiklerine son bir ekleme
yapmak istiyorum: Canan Ergüder ve hemen aşağıya bıraktığım monoloğu. Okullarda
ders diye okutulsun!
Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık dileklerimi
gönderiyorum.
Sizler
de yazdıklarım dışında ilave etmek istediğiniz her şeyi yorum olarak
bırakabilirsiniz. ^^