Nihan’ın elini kolunu bağlayan bütün mecburiyetler, bütün
zorunluluklar, her ne kadar öfkeli Kemal’in kulağına bahane gibi gelse de,
aslında acı gerçeklerin ta kendisi. Zaten hayatın, onları iki ayrı uca savurmak
için elinden geleni ardına koymadığı bir dönemde Nihan hamile kaldığını
öğrenmişti. Buna rağmen hapishaneye, Kemal’e gerçekleri söylemeye gitti ama
olmadı. İngiltere’den mecburi dönüşünden sonra da yardım istedi ama öfkesine
yenik düşen Kemal ona kapılarını açmadı. Sonrasında da zaten Emir muhtelif
zamanlarda ve şekillerde Deniz’in hayatı üzerinden Nihan’ı çokça sınadı. Daha
geçen hafta, Nihan’ın bahanelerinden, “Olmaz, yapamam.” diye kaçışlarından
sıkıldığımı söylemiştim. Ama bu sıkkınlık, Nihan’a hak vermediğimden değil veya onu anlamadığımdan değil, uzun zamandır (16 bölümdür) aynı bahaneleri duymaktan
kaynaklanıyordu. Yoksa her bir nedenin, Nihan’ın yoluna nasıl da koca koca
taşlar koyduğunun farkındayım. Neyse ki sonuna geldik.
Nihan’ın savunmasını beğendim, beni ikna etti. Kemal’i ikna etmenin zorluğunun
farkında olduğu için aklına gelen bütün savlarını peş peşe saydı döktü. Ozan’ın
katilini bulma hedeflerini, kendilerinden sonra Emir’in ailelerine
yapabileceklerini, Deniz’in sağlığını, kendilerinin hayatta kalamama
ihtimalini… Zaman çok önemli bir şey elbette, tek bir anını bile heba etmemek
lazım. Ama bazen de durup kâr zarar hesabı yaptığımızda, sonunda mutlak
mutluluğa ulaşmak söz konusuysa, o ana kadar zamanı biraz daha harcamak, o kum saatini bir tur daha döndürmek gerekiyor maalesef ki. En azından şu anda bu
durumda buna mecburlar. Anne baba olmak fedakârlık demektir, ömür boyu almadan
vermektir. Deniz’in anne babası olmak da, normal ebeveynlerden daha fazla ve
başka bir boyutta fedakârlığı gerektiriyor.
Aceleyle bir adım atarak kötü bir sonuca ulaşmanın çok
mümkün olduğu konusunda Kemal dersini çok çabuk ve de acı bir şekilde aldı.
“Öfke baldan tatlıdır.” diyen ataların aksine, “Öfkeyle kalkan zararla oturur.”
yahut “Keskin sirke küpüne zarar.” diyen atalarımız haklı çıktı. (Tabii
“atalar” da çok geniş bir skala, arada çelişebiliyorlar.) Nihan, ne zaman
bölümün içinde kendi ölümünden bahsetse mutlaka başına bir iş geliyor. İlkinde
Karen’in kocası Taner başına silah dayamıştı. Bir başka sefer otelin balkonuna
çıkıp intihar etti. Şimdi de “Ozan’ın katilini
bulmadan ölürsem gözüm açık gider.” diyerek o en sondaki kazayı çağırdı
resmen. Yani şom ağızlı da demek istemiyorum ama… Gerçi kızın günahını
almayayım, bu seferki sinsi Asu’nun hain bir cinayet planıydı. Böylece Kemal’e
peşine düşecek yeni bir gizem daha çıktı. Arabanın kendiliğinden bozulup
bozulmadığını bir araştırır değil mi? Yoksa suçu kötü hava ve yol şartlarına
atıp Asu’nun yaptığının üstü mü örtülür? Bu Kozcuoğlular da, adam öldürmeye ne
kadar meraklılar böyle? İnşallah, şimdi uyanmasına çok sevindiğim Müjgân Hanım
da aynı gelenekten gelmiyordur.

Hayaller...^^ Hayatlar...:(
Nihan’ın doğum anında Kemal yanındaymış gibi hayal ettiği ve
iki sancı arasında çikolata yediği sahneleri çok beğendim. Her şeyden önce, ilk
sancıyı hissettiği anda çığlıklar atarak 15 dakika sonra doğum yapacakmış gibi
dünyayı ayağı kaldıran, 1 saatte doğurup başında kırmızı kurdelesiyle gülerek
poz veren sahte hamilelerden sonra, Nihan’ın yavaş yavaş hissetmeye başladığı
sancıları, bunların sıklığını kontrol etmesi, o tur atışları çok sahiciydi.
Nerede öyle bir avazda doğum yapmak? İki gün sancı çekenler biliyorum, anaların
hakkı kolay ödenmez!
Öte yandan Nihan’ın Kemal’i yanında görmek isteyişi, o anki
yalnızlığı da çok üzdü beni. Ne kadar ince düşünülmüş bir sahneydi; varla yok
arasında bir Kemal ve varlığından güç alan ama yokluğunu idrak edince daha da
çok ızdırap çeken Nihan… Bir kadın için hayatının en önemli anlarından biri
çocuğunu dünyaya getirdiği andır. Bu sırada acı çekerken yanında ailesi,
sevdikleri ve pek tabii ki de çocuğunun babası olsun ister, onların desteğini
arar. Halbuki Nihancık, bu en önemli ve zor gecesini tek başına yaşamış. “Uzak dediğin önce içinde birikir insanın,
sonrası yalnıza yoldur.” demiş Murathan Mungan. Haklı; kalbinde, aklında,
fikrinde olan birini uzakta sayamayız ama o an Kemal’in yalnızca Nihan’ın
kalbinde olması yetmezdi. Nihan'ın onun sıcaklığını hissetmesi, desteğini görmesi, elini
sıkması gerekiyordu. İkinciye inşallah…
Yazı devam ediyor.