Tıpkı senin gibi hasta olduğunda ona elleriyle limon sıkan, senin gibi yumuşacık kalpli, nazik, herkese yardım etmek isteyen, iyilerin kazandığı bir dünyada kazanan olmak adına başına ne gelirse gelsin oğlu gibi hep iyi olmaktan vazgeçmeyen, adetli ama her şeyden önemlisi hayatta herkesten her şeyden çok Ömer’i seven bir prenses bulmuştu kendine. Üstelik bu prenses oğlunuza o kadar iyi geliyor ki, şaşırabilirsiniz. Zaten size de mezarda düğün öncesi anlatmıştı biliyorsunuz: Defne onu yatıştırıyor, ehlileştiriyor, daha iyi, daha sakin bir adam yapıyor. Derin derin nefes almasını sağlıyor. Özetle Defne artık Ömer’in içi, Ömer de Defne’nin... Ama tabi bugünlere gelmeleri pek kolay olmadı. O iki yaralı kalbim iyileşip tek kalp olmaları için zorlu yollar aşıldı. Ancak yine de o mutlu sona varıldı. Artık onların bu meselesine kimse ama kimse müdahale edemez. Defne’nin Ömer’den önce yuvam dediği ailesi bile... Onlar tamam yani! Tatlı-ekşi upuzun bir serüvende on tane çocuklarıyla mutlu olmaya hazırlar. Hayatın kendilerine sunduğu zorlukları aşarak, iyilerin kazandığını, mucizelerin mümkün olduğunu tüm dünyaya göstererek... Şimdi bu iki insanın dünyada onlar gibi iyi insanların artması ve bu döngünün devam etmesi için çoğalma zamanı.


İşte hep diyorum sizlere: Defne ile Ömer o kadar temiz kalpliler ki, her hayalleri dilekleri geç de olsa bir gün gerçek oluyor. Daha Ömer ile ilk tanıştığı günlerde onun yaşadığı hayata hayran kalarak “Bu adamın on tane çocuğu olsa dünya kurtulur” diyen Defne’nin hala aynı fikirde olup bunu Nihan’a söylemesi ne kadar güzelse; bu düşüncesini hayata geçirmeye başlaması da hepimizi mutlu eden bir adım. Şimdilik bir taneyle başlıyoruz... Bu sayı sonra ne kadar artar onu hep birlikte göreceğiz. Ancak bildiğim tek bir şey varsa; o da Defne ne kadar iyi bir anne olacaksa Ömer de o kadar şahane ötesi bir baba olacak. Rüyada gördüğümüz gibi Seda’nın anlattığı o kabus dolu anlar yerine en sakin ve cool haliyle uyumaya hazırlanan bebeğinin gazını çıkartıp sevdiği kadına emanet edecek yavrularını... İnsan sevdiği erkekle bebek yaptığı zaman o Seda’nın anlattığı kabus anlar, hiç unutulmaz anılar şeklinde hayata geçer. Hiç çocuk sahibi olmak istemeyen bir İlker ile yaşadıkları hiçbir zaman Seda’nın Sinan ile ya da Defne’nin Ömer ile çocuk büyütürken yaşadıklarına benzemeyecektir. İki insanın arasındaki aşk, bu aşkla ortaya çıkan bir meyve o meyvenin onlar gibi şahane bir insan haline gelmesini izlemek bambaşka bir deneyim olacaktır. Sonuçta Defne ile Ömer ideal gen havuzuna sahipler değil mi? Yalnız tek ricam çocuğun kız olmasıdır. Ömer’in hayatında ilk kez bir şeyde kaybeden taraf ve kaybettiğinin çocuklarının ismi olduğunu düşünürsek, bir Koray daha bu hayat kaldırmaz benden söylemesi.


Annesi terk ettiği için ya da Ömer ile daha evlenmediklerinden ilk başta hamile olma düşüncesi Defne’yi korkutsa da; her sohbetlerinde küçük küçük İplikçi’lerin etrafta dolaşmasından, beraber uçurtma uçurmaktan bahsetmeleri Defne’nin bu fikre hızlıca alışmasını sağlayacaktır. Hele bir de baba olduğunu duyan Ömer’in yaşadığı sevinci görünce... Sanki kendi yeğenim ya da torunum olacakmış gibi benim ekran başında o anı heyecanla yaşadığımı düşünürsek Ömer’i hayal bile edemiyorum. “Senin gibi bir ailem olduğu için çok şanslıyım” diyen bu adamın ilk evlenmeleri sırasında çimenlere yatıp hayalini kurduğu “üçümüz” düşüncesinin gerçek olacağını öğrenmesini görmek hepimizin hakkı. Umarım bunu kimse bizden esirgemez diyerek onların bir şekilde bir araya gelmesine aracı olan Neriman’ın da bizlerin bu sevincine ortak olmasının çok hoşuma gittiğini belirtmeliyim. Defne’nin hafifçe başını sallamasıyla yaşadığı o şok, aklıma Defne ile Ömer’in Manu önünde öpüşmesiyle yaşadığı şaşkınlığı hatırlatmıştı. Bir zamanlar İtalya’da parasız kalmasın diye ona yüzüğünü vermeye niyetlenen o şahane kadın, daha sonra para peşinde koşma uğruna Eros’un maşası olup Ömer ile Defne’yi bir araya getirmişti. Hatta ilk kesişme anlarının tek şahidiydi. Şimdi ise yine çocuklarını olacağını o ilk anlamış, kanıtlar ortaya çıktığında ilk öğrenmişti. Evet, bu hikayede ona kızdığımız çok oldu. Deli divane dövmek istediğimiz anlar. Ama Kiralık Aşk’ta işte en çok bunu seviyorum, her kızdığımız insana bir gün hak veriyor hatta onu affedebiliyoruz. Tıpkı Defne ile Ömer’in bebeklerini öğrenen Neriman’ın yüzündeki sevinci gördüğümüzde ya da Seda’ya “Sen de artık bizim bir kızımız olacaksın. Ben seni Sude’den de, Defne’den ayrı tutmam artık.” diyerek Defne’yi Sude’yle eş tuttuğunda olduğu gibi... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER