Deniz’in Tuna’ya açıklama
yapması gerekiyordu. Üstelik Simya ile hastaneden kaçtığından dolayı yine bir
tek Deniz yardım edebilirdi, bir tek Deniz hastaneye döndürebilirdi. Yiğit ile
olan beraberliğini söylemesi çok kolay olmayacaktı. Daha iyi ve daha kolay
nasıl söyleyebilirim hesapları yaparken kendini Tuna ile beraber lunaparkta
buldu. Nasıl güzel çekilmiş sahneydi öyle. Replikler ise adeta işlenmiş. Deniz
ve Tuna’ya ait olsun istenmiş. Başka kimse söylemesin, başka kimseye yakışmaz
diye tasarlanmış. Lunapark önemliydi. Çünkü Deniz Tuna’ya lunaparktan çıktım
demişti. Şimdiyse tüm oyuncakları insan evresine benzetip tümünü hayat
yapmışlardı. Ve Tuna’nın sözcüğü kayıtlara geçmeli.
“Sen benim lunaparkımın
prensesisin.” 2017 Tuna Ertürk.
Tuna hayatı yapmıştı Deniz’i.
Öyle içine işlemişti ki Simya’nın onun için yaptıkları bile yanında öylece
kalıyordu. Belki şans verse Yiğit ile akraba olma yoluna girecekti. Oysa şu an
tüm benliğiyle Deniz Aslan soluyordu. Çünkü sevmek böyleydi. Çünkü Tuna
olmayacak sevdanın güzelliğini gösteriyordu.
Deniz Yiğit’e bir plan
anlattığında sevindim. Herkes mutlu olabilirdi. Tuna’yı hastaneye
gönderebilecek olan tek kişi de Deniz idi. Yiğit’in anlayışlı olduğunu
düşündüm. Sevindim. Parti olayı çok iyi düşünülmüştü. Partiye çağırma göreviyse
elbette Aslan Deniz’in idi. Tuna’yı evinden alacağı sahne. Orda uzun süre
kalmayanınız var mı? Tuna’nın karavan hayalini Deniz’e anlattığı enfes sahne.
Yoksa gerçek mi sandınız? Gerçek sananlar Deniz’i hiç tanımıyor. Saçı, küpesi
ve en önemlisi de stilettosu. İşte orada yine hayalinde Deniz’e kavuştun ve
beni yine parçaladın Tuna. Burada Yusuf Pirhasan rejisine bir
kez daha teşekkür etmek istiyorum. Tam da ondan beklenen sahne. Ben izlerken olaylar yanımda oluyormuş gibi
hissettim. Belki o yüzden Tuna’nın gözünden yaş gelirken benim de boğazım
düğümlendi. Ellerinize sağlık bu güzel sahneler için.
Ofiste misket yarışı vol1 Deno&Çağdo
Ve tüm ofistekilerin üzerinde
emeği olması ise Tuna için yaşanılması gereken olguydu. Anlatmak bazen yetmez.
Çağdaş bile ne güzeldi. Artık alışmıştı herkes kokusuna, varlığına. Onu sevgi
kelebeği halinde iyi olması için hastaneye gönderdiler. Bir de işin hırs tarafı
var ki… İşte buyur gerçek dünya. Tuna’nın ofisteki yeri elbette dolmaz. Yalnız
Deniz haricinde birinin olabileceğini düşündünüz mü? Cemal, Çağdaş ya da Neşe’yi
düşünenler hiç yakıştıramadım bunu size. ^^
Ve araçlar ile yol ayrımı.
Tuna hastaneye giderken öğrendiği gerçekler. Ve Yiğit’in yanında soluğu alan
Deniz. Hani benim başta hak verdiğim Yiğit? Nerede şimdi? Bir anda bu kadar çabuk
nasıl değiştin be Balcı? Bir fotoğraf için Deniz’i kırdın. Oysa o senin için
ölümü göze almıştı. İşte bundan ötürü korkuyorum Deniz’i üzeceksin diye.
Tuna hastaneye gitti.
Yiğit’in burun kanamalarında da yine haklı çıktık ve o da hasta. Deniz iki ara
bir derede. İrem otelden hastaneye geçiş yaptı galiba. Herkesin ilk
hastalandığını o öğreniyor. İzleyiciler olarak kahkahayı artık Çağdaş da bile
alamıyoruz. Yalnız nasıl sevdiysek bir türlü meraktan izlemekten
vazgeçemiyoruz. Bana göre oyuncuların, çekimlerin ve müziklerin etkisiyle
oluyor. Yoksa senaryo buram buram dram kokuyor. Aklıma Şener Şen’e olan
sevdaları geliyor. Ve geçtiğimiz bölümde #YiDen'in gittiği film geliyor. Biraz
Arabesk mi var işin içinde? Türlü olaylarla iki sevdalı kavuşamıyor. Eğer absürdün dibine
vuracaksanız az ses edin de Deniz Aslan iki erkeğe gönül veren kız olmasın. Yoksa absürt süper ötesidir süper ötesi. Heee
bir de 25. bölümde Tuna’nın küçüklüğünü görsek. Güzel olmaz mı? Bence on numara
olur.^^
Sevgiler.
* Aşk nerden nereye? / Gripin parçası.
Bölümün en eğlenceli sahnesini de şuraya bırakıyorum.