Ah sevgili okur ah! Neler geldi başımıza, neler! Beni delirtmeye çalıştılar. Tebrik ederim başardılar, çıldırdım çünkü. Aklıma geldikçe, aynı hızla basan afakanları defedip, bu yazının sonunu nasıl getireceğim inanın bilemiyorum. Geldik gidiyoruz, içim sızlıyor. İnsan, bir buçuk senelik Kiralıkçı'sına böyle mi davranır Allah aşkına? Her ilişkinin bir süresi olduğuna yürekten inanırım. Ama inandığım bir şey daha var, o da bir gün bir yerlerde tekrar karşılaşma ihtimalimiz olduğudur. Neden bu davranış biçimi şimdi, yüzyüze baktığımız sayılı vakitlerde, sevgili yetkili kurum ve kuruluşlar? Yakışıyor mu ilişkimize?
Kiralık Aşk, ruhumuzu iyileştiren bir ilaçtı. 19 Haziran 2015'de bir doz alarak başladığımda, kısa zamanda bu ilacın bağımlısı hâline geldiğim bir gerçek sevgili okur. Dozunu iyi ayarlayamadığım doğru, suçu bizzat kendimde aramam gerektiğinin bilincinde bir seyirciyim. Ve aslında, bu aşırı dozun en büyük zararı bana değil doğrudan ilaca yansıyor şimdi. Çünkü beni iyileştiremiyor artık. Daha çok hasta ediyor. Dozunu azaltmak suretiyle de olsa almaya devam ediyorum ama ben alıyorum diye farklı farklı ilaçlar mı veriyor sanki? Kutusu aynı, şekli aynı, prospektüsü aynı ama tadı çok farklı. Eczacıya sitem ettiğimde, bulutların üstüne çıkıyorum ve yine dozunu arttırıyorum ama yine tadı değişiyor bir süre sonra. Yalnız, kusura bakma eczacı kardeş, ben ilacımın tadını çok iyi biliyorum! Beni kandıramazsın.
"Metaforu bırak allasen, açık konuş!" der gibisiniz sevgili okur. Peki madem. Sizi mi kıracağım? Her bir karakterler yatıp kalkmamdandır ki, hepsini ailemden birileriymiş gibi tanıyorum artık. Kimin ne kadar ileri gidebileceğini, kimin ne yapacağını çok iyi biliyorum. "Ters köşe" ve "saçmalık" arasındaki farkı anlayacak kadar da bir şeyler gördüm geçirdim, çok şükür. Duygu değişimi ve şuursuzluk arasındaki ince çizgiden de haberdarım. Yani görüyorum. Sağır bir zangoç kadar kedersiz olmak istesem de duyuyorum her şeyi. Bu böyle değil sevgili okur, bir de benden dinleyin.
Yazı devam ediyor...