Hep yanyana kalın n'olur...
"Neresidir "yuva" dediğimiz yer gerçekten de Defne? Uyuduğumuz yer, doyduğumuz ya da... Sevdiğimiz, sevildiğimiz, dışarıda nolursa olsun, günün sonunda "oh" dediğimiz yer mi? Sen nerenin yuvan olduğunu hobi olarak yine düşün, ama cevabı çok basit. Çünkü, işte şimdi yuvandasın Defne. Günün sonunda değil belki ama, geçen onca zamanın sonunda, "oh" dediğin, şükredeceğin yerdesin. İçi senle dolu olan ve senin de içinden asla atamadığın adamın kollarında. Yuvana hoş geldin Defne!

Ya da hoş geldin Defne'nin yuvası! Onu sar güçlü kollarınla ve bir daha asla gitme. Çünkü o senin yaralarını sarmıştı, seni iyileştirmiş ve duvarlarını yıkıp, buzlaşmış kalbini eritmişti. Belki volkan olup yaktı da ama sen de biliyorsun artık, isteyerek olmadığını. Şimdi sıra sende. Ne sen suçlusun ne o. Biletler ikiniz için de kesilmedi ama hesabını siz ödediniz. İkiniz de fazlasıyla ödediniz hem de. Bir köşk için? Peh! Bitti. Ama artık bitti. "

Bu satırları, yazılarımın müdavimi olan okurlar hatırlayacaklardır. Sezonun ilk bölümünde, içime dokunan anları böyle kaleme almıştım. Er ya da geç, olması gereken oluyor işte. Defne ve Ömer, çoktan aile oldular zaten. Ömer'in başında bir anne gibi sabahlayan Defne'lerin ve ailesini karşısına alıp Ömer'e gelen Defne'yi güçlü kollarıyla saran Ömer'lerin şefkatinden öperim. Keşke, tüm dünyayı sizin mutluluğunuz için durduracak güç bende olsaydı. 

Ömer'in, muhtemel hastaneye yetiştiremediği için vicdan azabı çektiği hikayeyi bilmiyorum. Açıkçası, üstüne çok fazla kafa yormak da istemiyorum. Israr kıyamet, neden çocuklar gibi "Anlatmicam da anlatmicam" diye direttiğini de pek anlatmıyorum. Hatta Ömer'i tanımasam, dikkat çekmeye çalışıp, ilgi istediğini falan düşüneceğim. Ömer bu sevgili okur, ne zaman neyi anlattı ki? Ama göz göre göre sır saklamak, bugün geldikleri noktada pek doğru olan bir şey değil sanki. Çünkü karşısında, "Konuşalım n'olur." diyen bir Defne var. Onun için endişeleniyor, meraklanıyor. Kaldı ki Ömer'in biraz olsun yaşadıklarından ders çıkarması gerekiyor. 

The Vampire Diaries izleyicileri bilirler, oradaki meşhur sahnelerden birisidir anlatacaklarım. Vampirleri bir tehlike olarak gören kasaba heyetinin geliştirdiği bir tür silah vardır. Pusula şeklinde bir silahtır bu. Bir kimse bunu çalıştırdığında, tüm doğaüstü canlıların kafasına, onları rahatsız edecek bir sinyal gider. Ve baş ağrısından ölecek gibi olurlar, oldukları yerde acılar içinde sızlanırlar. Böylece kim vampir kim insan anlaşılır ve vampirler avlanır. Allah affetsin, Ömer'e baktıkça aklıma o geldi. Birileri çıkacak ve Ömer'i yakalayacak sandım. İzlerken o kadar neden sakladığını anlamıyorum ki, en azından gülecek bir şeyler arıyorum kendime sevgili okur. Çok şükür bu hafta da buldum. ^^ Tabii ki, olayı öğrenmeden asla hüküm veremiyor, yalnızca Defne'nin ona iyi gelmesiyle ilgileniyorum şimdilik. 

Defne ve Ömer, her türlü fırtınaya karşı koyacak gücü aşklarında bulabilirler artık. Defne'si yanında yokken, kabus görmemek suretiyle yatağa dahi girmemesi ama Defne elinden tuttuğunda bebekler gibi uyumasına ne demeli sevgili okur? Aşk, aheng, ruh birliği... Siz ne derseniz artık. Aynı yolda, el ele yürüyebilen, birbirlerine deva olabilen ve ne olursa olsun birbirlerinin elini asla bırakmayan Defne ve Ömer'ler, altmış dördüncü bölüme katlanma sebebimizdir zaten. 

Defne pek aşina olmadığı yepyeni bir maceraya atıldı, ailesine rest çekerek. Ömer'e koştu. Ailesini arkasında gözleri yaşlı bırakmak pahasına, "Gitmem lazım." dedi, başka bir şey demedi. Uzaktan baktığınızda ikinci sezonda görmeyi hayal ettiğiniz Defne'nin tam olarak bu olduğunu düşünebilirsiniz sevgili okur. Fakat yaklaşın lütfen, daha yakından bakın. Her zamanki Defne karşınızdaki. Söz konusu Ömer'in sıkıntısı olduğunda, başka hiçbir şeyi umursamayan, gerekirse dünyayı yakıp yıkıp, yeniden kurabilecek güçteki Defne karşınızdaki. Yalnızca bu sefer karşısına aldığı yerde ailesi var o kadar. Her şey güllük gülistanlıkken, konuyu açmaya çekinen Defne, Ömer'in yalnız kalmaması gerektiğinin farkındayken, ailesine bile kaplan kesilebiliyor işte. 



Çünkü Defne'nin ait olduğu yer Ömer'in yanı, Ömer'in ona ihtiyacı var, biliyor. Ailesi için zamanında yalan söylediği, dertlerine karıştırmamayı çalıştığı adam için her zorlukla başa çıkabilir. Çünkü artık sırtındaki tüm yüklerden kurtuldu Defne. Dolu dolu sevebiliyor, nerede durduğunun da doğru yolda olduğunun da farkında. Üstelik, savrulup gitmek ve bir daha ailesinin evine dönememek pahasına Ömer'e gidiyor. Zaten artık hep Ömer'in yanında kalmalı. 

Kendi tarihlerini yazmalılar artık. Devir onların devri olmalı. Herkese ve her şeye inat, dünyada yalnızca iki kişilermiş gibi yaşayabilmeliler. Geçmişi, geçmişte bırakabilmeliler. Dahası, onlar çoktan bu yolları geçtiler de herkes görmeli bunu. Defne ve Ömer'in aşkının büyüklüğünü herkes kavramalı. Kızlar gecesi yaptıklarında, Ayşegül'e bu büyük aşktan bahseden Nihan, Topal Ailesi'ne de bahsetmeli bu durumdan acilen. Defne'nin yaptığı şeyin, en doğru şey olduğunu herkes anlamalı. Lütfen!

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER