Sevgili olduğumuzda kendimi durduramıyorum Ömer, sürekli senden kaçmak istiyorum.
Nereden başlayacağımı tam olarak bilemiyorum sevgili okur. Açıkçası içimden, "Bir Ömer vardı... Bir de çok sevgili Defne'si... Birlikteyken şahaneydiler... Onlar, orada bi' sarılırlardı, benim, ekran karşısında kalbim titrerdi..." diye masal anlatmak geçiyor. Çünkü, tam olarak 52. bölümden beri, hiç yol katedememiş olmak beni üzüyor. Hatta bence geriye gidiyoruz. İzlediğim hiçbir Defne ve Ömer sahnesi beni kesmiyor, keyiflendirmiyor. Birbirini tanıyan, uzunca bir dönem ilişki yaşamış iki insanın, bir senelik ayrılıktan sonra bu kadar ruhsuz olamayacağını bilecek kadar tanıyorum ben aşkı. Bir dostun, dostunun ilişkisine bu kadar katı olamayacağının idrakında olacak kadar, biliyorum dostluğun ne olduğunu. Kiralık Aşk evreninde gördüklerimi, tek kelimeyle anlayamıyorum. 


Biz, eskiden ne güzeldik ya...

Ya benim zekamda bir sorun var, ya benden habersiz yayınlanan ara bölümler var ya da her şey kötü birer şaka. Israrla söylediğim bir şey var hani, biz var olan bir dizinin, ikinci sezonunu izliyoruz. Yani, karakterleri gayet iyi tanıyorum. Hatta o kadar iyi tanıyorum ki, Ömer'le barıştığı, -sevgili olduğu- ilk dakikada, eve gitmesi gereken Defne'lere kinayeyle gülümsüyorum. Arttıyorum ve Defne'yle beraber, o mekandan çıkmayıp, işkolik kişiliğini sergileyen Ömer'lere de sağlam bir kahkaha atıyorum. Çünkü, birbiri olmadan nefes alamayan, birbirine bir koca seneden sonra yeni kavuşmuş Defne ve Ömer'lerin, kaldıkları yerden devam etmek yerine, hasretle kavuşmaları lazım diye düşünüyorum. Fakat, bunun yerine ne izliyorum? Senelerdir beraber, evlilikten sıkılmış ama ayrılmayı da bir türlü beceremeyen, aralarında aşk kalmamış, bir kez daha ayak üstü "Eh barışalım o zaman." şeklinde bir araya gelmiş iki ruhsuz çift gibi Defne ve Ömer görüyorum. 

Zaten Kiralık Aşk'ın ilk sezonunu anımsatan tek şey, belki de sevgili olmalarına rağmen sevgili olmayı beceremeyen Defne ve Ömer. Bunun dışında her şey çok yeni ve ben alışamadım sevgili okur. Alışmak da istemiyorum. Pamir'le lunaparklardan, sütlü nuriyelere, oradan karakollara sürüklenen Defne'nin, söz konusu Ömer olduğunda aklına gelen eve geç kalma sorunsalı beni canımdan bezdirdi artık. Daha üçüncü bölümde, Sinan'ın evine gidip uyuyakalan Defne özgüveninin, artık Ömer için de devreye girmesini istiyorum, mümkünse derhal. Ve lütfen, bu tuş Ömer konusunda, yalnızca Ömer'in başı dardayken çalışmasın. Defne, Ömer'in kötü gün dostu amenna, iyi günde de yanında olmasını istiyorum artık. Ve işkolik Sinyor İplikçi, sana koskocaman bir pes! Pes, çünkü insan, yeni barıştığı sevgilisiyle günü sonlandırırken, en azından bir sarılır, öper, saçını koklar, bir şey yapar ama sen galiba o level'a henüz gelemedin. 


Güzel de ne kelime... Şahaneydik!



Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER