Son vuslat bükücü: Aytekin!
Şimdi Ömer'e de iki çift laf etmeyeyim mi? Sinan gelmese, uyandırmasa hiç dönecek gibi değildi, ot gibi yaşayıp gidecekti İtalya'da. Bir de gelmiş Defne için, "Belki evlenmiştir, o Selim denen ... beyefendiyle" diyor. Bana bana Dilara'sına, yetmiş milyonun önünde diyor. Zeka küpüm, buz kütlem, kömür gözlüm bir senede Defne'nin cenderesini, çektiği acıları, masumiyetini, sırf beraberlikleri için her hafta başka bir tehdidin üstesinden geldiğini anlamış ama Defne'nin kendisini ondan gidemeyecek kadar çok sevdiğini anlamamış zaar. Sinan erken mi geldi canısı? Hâlâ hayatında biri olup olmadığını sorguluyorsun, Sinan bi' bir yıl daha sonra mı gelmeliydi, anlamadım ki ben. 

Gelelim "Ömer'e yürümelerde bu hafta" vol 2'ye. Ömer'im İplikçi'm sen neden zaman atlaması yaşamamışta yarın evleniyormuşsun gibi rahatsın bu kadar? Şu bölümde Defne'ye ettiğin iltifatı ve gösterdiğin sahiplenme tutuşunu, geride kalan elli iki bölümde yapsaydın; şimdi İso Bebek'e kuzen gelmişti, ben de oturup onu seviyordum. Adam, geri geldi ve bir anda her şey eskisi gibi olsun istiyor, özür dilerim ama bana bir gülme geliyor. Evet masalsı bi tadı var dizimizin ama henüz kimsede sihirli bir değnek görmedim. Daha gelişini idrak edemedik, sakin ol şampiyon. 


Özür dilemek erdemdir, sevgidendir. 

Peki ya Defne di Ömer'e ne demeli? Ablacım sendeki de maşallah ne iradeymiş be! N'aptın, biz görmezken Adsız Aşıklar Kulübü'nde, bağımlılık seanslarına mı katıldın? Kakmundu'ya sen mi gidip erdin? "Acı yok Rocky, acı yok!" diye mi gezdin? Ben, "Defne'm" den sonra, soluğu nikah dairesinde almıştım çünkü. Ömer'e, Defne'yi terkettiği için teşekkür edeceğim çünkü annesinin, babasının, Neriman'ın, Necmi'nin, Deniz'in, Sude'nin, Fikret'in geçiremediği feleğin çemberinden böylece geçmiş; kocaman bir kadın olmuş. Yalnız, irade her zaman güç demek değildir zira bölüm sonu yanılmadığımı anladım. 

Albertin kayıp değil kapsama alanı dışında, tünele girdi çekmiyor. Bir insan papatyadan bile güzel olabilir mi bilmiyorum ama Ömer'den bile soğuk olabilirmiş. Çünkü Defne o güzel lafları duyduğu, Ömer'in nefesini hissettiği ve adam ondan özür dilediği halde bir derece olsun erimedi. Tövbe estağfurullah, ben burada Benmari usulü eritilmiş çikolata gibi oldum, Defne hâlâ muş. Erimek ne kelime? Süblimleştim, atmosfere karıştım. Neyse konu ben değilim şu an. Aklında kalan her şey Ömer'e ait sanırım Defne'nin. Motivesini şu şekilde yapmış; "Defo! Ömer'in sana zamanında söylediği her şeyi geri iade edeceksin. Defne Bey diyeceksin. Ay ben HANIM'ım. Defne Hanım diye düzelteceksin!" Vallahi motivasyon işe yaramış, konguruculeyşıns! Teprikler! Nur topu gibi sizli bizli olduk, yine, yeni, yeniden. 


SİZ hayırdır çocuklar, bu konuları işlemedik mi?

Konumuz neydi bizim? Heh! Defne ile Ömer ne zaman barışacak ya? Yani tarih alabiliyor muyuz? Buradan yetkili kurum ve kuruluşlara sesleniyorum, düğün ne zaman bilmek istiyorum. Bakın bana flashforward tam da şimdi lazım. Kaç güne kıyarız nikahı? Nikahın kıyılmadığı her an, bu genç ve ruhu genç nüfusu kıyım kıyım kıyıyorsunuz, bilesiniz. 

Defne, net. Aralarındaki aşka, ahenge, ruh birliğine bitti gözüyle bakıyor. "Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli" şarkısına fazla kaptırmış kendini. Ömer de "Ben bitti demeden bitmez"e fazla inanmış, orası ayrı. Defne, deneyimle sabit olduğunu düşünüyor bu aralarındaki "şey"in. Deneyimle sabit olan, Ömer'in Defne'nin peşinden koşmalarıdır, bunu da yazmadan geçemem; kimse kusura bakmasın. Ömer giden de olsa kalan da olsa bu hiç değişmedi. Ama sonuç nereye çıkıyor hemen söyleyeyim: Tamam hepiniz üzüldünüz ama bizim ciğer komple gitti! 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER