''Kafamı yastığa koyduğumda gülümseme sebebim, varlığın...''
Dün akşam harika bir bölüm izledik. İkinci sezonun ikinci bölümü dizinin bu sezonuna olan inancımı daha da sağlamlaştırdı. Defne'nin ve Ömer'in kendilerine has muhteşem dönüşümleri, çıkışları, inişleri izlemekten keyif aldığım sahnelerden oldu. Çabalayan Ömer ve yara almaktan korkan Defne... İşler resmen tersine döndü. O kadar ki Defne iş delisi, Ömer ise kalbinin gürültüsünden kafasını bir türlü işe veremeyen biri oldu. Demek ki neymiş; aşk değiştirir. Değişmeyen şey aşkın ta kendisidir.

İlk sahnede Defne ve Ömer'in konuşmadan ayrılacaklarını tahmin etmiştim. Bu Meriç Hanım'ın tarzı artık kabullenelim. Ne konuştular, konuştular mı ya da diye düşünmek bir yana o sahne ne kadar güzel olmuş diyebildim sadece. Sezen Aksu'nun El Gibi'si ne kadar da onların şarkısı dedim. Darma duman olmuş Defne içimi ne kadar acıttıysa Defne'yi gördüğü için mutlu olan Ömer'e ve mimiklerine, engel olamadığı gülümsemesine o kadar sevindim. Ya ben dün akşam ağlarken güldüm, gülerken hıçkırdım. Siz bana ne yaptınız?

Biraz parça parça anlatacağım. Asansör sahnesine bayıldım. Bir Kiralıkçı için asansörün anlamı başkadır, bilen bilir.^^ Ama Defne'nin binmeyişi... Zaten yan yana geldiklerinde ''Binme kız asansöre, merdiveni kullan.'' da dedim ve biliyorum yalnız değilim. Ömer'e neden bu kadar yüklenildiği merak konusu sosyal medyada. Defne yalanlar söylemişken ve adam hayatının şokunu yaşamışken ne yapsa haklıdır deniyor. Evet, Defne bir sürü yalan söyledi ya da zorunda kaldı. Ve evet, Ömer hayatının şokunu yaşadı. Ama işte bu şoku yaşamak var, bir de başka türlü yaşamak var. Ömer gerçekleri Tranba'dan ya da ''Acı Çikolata Kafalı Sude'den öğrenmedi. Bizzat muhatabından öğrendi. Hukuk'ta buna itirafçi ya da iyi hal deniyor galiba. Cezai indirimi var diye okumuştum. Sayın Ömer Beyler de ise böyle bir yasa yok galiba ki yakıp yıkmış ortalığı, tabii anladığımız kadarıyla. Hala o geçen bir yıl net değil, hala neler oldu tam olarak bilmiyoruz. Ve biz Kiralıkçılar her ayrıntıya on bin analiz yaparken muamma olan koca bir yıl çileden çıkmamıza sebebiyet veriyor. Haksız mıyım? ^^

Tamam, çektin gittin. Bir yıl boyunca ne yaptıysan yaptın.Acının üzerine çıktın. Dağıttın, dağıldın. Ve şimdi kendine geldin. Geri geldin, Defne'ne geldin. Ama bakalım Defnecik toparlanabilmiş mi? Arkanda ne bıraktığın hakkında hiçbir fikrin yok, değil mi? Kendin de söyledin. Her gün ne yedi içti, yanında kimler vardı, kalbinde ya da... Bunları merak ettiğini kendin de söyledin. Sen bilmiyorsun ama biz İso'dan duyduk birazını. Benden duymuş olma ama sen çok fena yıkmışsın giderken. Defne aylarca yataktan çıkamamış. Yemek yememiş, küçücük kalmış. Elinden tutup sokağa çıkarmışlar. Kız canlı cenazeye dönmüş. (İso'nun bunları anlattığı sahne o kadar muhteşemdi ki Ömer karşımda olsa dövecektim.) Şimdi senin de dediğin gibi aheste aheste çıkacak o acılar. Ve Ömer İplikçi sabretmek zorundasın. Merak etme kızın kalbi hala sende. Küçük İso'ya itiraf etti. Aslında hiç geçmemiş, geçmeyecekmiş de...Yine de dikkatli ol, çevrede kurtlar var. Sir Marden falan hani...

Pamir oldukça sempatik bir karakter. Ömer'in zıttı olması da işin ayrı boyutu. Defne'nin kafasını hafiften karıştırdığını da görüyoruz. Bu karışma henüz gönül anlamında değil ama koınuşurken bir anda sözünü kesip ''Mavi giy.'' demeler, parfümünü koklamalar... Bizim kız bu tarz davranışlara alışık değil, şaşar onun yörüngesi maazallah. Eh onun yörüngesi şaşarsa Ömer de seninkini şaşırtır Pamirciğim. Benden söylemesi. Şimdilik Pamir'le etkileşimim bu kadar. Böyle de kalsın mümkünse.

Defne çok değişti, büyüdü dedik. Ama bir yanı hala eski Defne. Defne; çok büyük işler başaran ama hala Ömer'den küçücük de olsa övgü bekleyen Defne. Defne; harika bir sunum hazırlayan ama Ömer karşısında olduğu için titreyen ve yine Ömer'in gaza getirişiyle ürkekliğini atan Defne. Defne; Defne işte... Hala ve daima... Eksilmeyerek ve hatta her gün biraz daha büyüyerek... Her ne kadar Pamir gazlamış gibi görünse de Defne'yi tetikleyen şeyin Ömer'in masadan kalkışı olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü Defne ve Ömer olmak demek; çizim yapamayan Ömer'i gaza getiren Defne, sunuma başlayamayan Defne'yi tetikleyen Ömer olmak demek. Çünkü Defne ve Ömer olmak demek; aşk demek...


Tek ayak üstünde 40 yalan...

Neriman olmak da sinir bozmak demek galiba. Dizinin ilk bölümlerinde bayıldığımız karakter nasıl oldu da böyle saçma sapan bir hal aldı aklım almıyor doğrusu. Ömer'in karşısına geçip söylediği sözlerin yalan olduğunu bilmek sinir bozucu mesela. Ömer'in onları terk etmesinden korkmuş. E ne değişti? Adam yine gitti. Adam yine mahvoldu. Adamı siz delirttiniz. Ne acı çektiyse hepsinin suçlusu sizsiniz. Ve bunu biliyor olmanız suçunuzu hafifletmiyor. Defne ve Ömer bu kadar gerçek bir aşk yaşadığında oyundan vazgeçip kızı rahat bırakmama nedeninin Defne'ye verdiğin para ve sınıf farkına olan inancın olduğunu biliyoruz. Ama Ömer'e söylemek kolay değil tabii. Bir de şu Defne'ye tuttuğun Kiralık Aşk var ki gün gelip de o işten nasıl sıyrılacaksın çok merak ediyorum. Necmi falan da artık etkisiz eleman benim gözümde. Hiçbir işe yaramıyorlar. Ancak huzur kaçırıyorlar. Bu karakterler bu hale gelmeseydi keşke. Serdar, Necmi, Nöro... Bende antipati oluşturan üç karakter. Umarım ileriki bölümlerde işler sizin adınıza değişir.

Ömer'in Neriman'a yaptığı konuşma da konuşmaydı ama. Öfkesi gözlerinden okunuyordu. Yaşadıklarını, yaşayamadıklarını anlatışı gözlerimi doldurdu. Ömer'in en çok öğrenmesini istediklerimdi Defne'nin kaçışları, kalamayışları, yarım kalan sözlerinin nedeni. Artık biliyor. Biliyor, her şeyin farkında ve çözmek istiyor.

Son sahneye gelelim. Defne'ninki haklı bir çıkıştı. Hatta az bile kaldı. Ben karşılıklı bağırış çağırışlı bir çıkış da izlemek istiyorum. Şöyle Ömer'in yeni mutfağındaki yeni fincanları kırmalı falan... Daha zehri atamadı ikisi de. Daha haykıracak çok acıları var. O yüzden son sahne çok mantıklıydı. Defne'nin saçı ne kadar mantıksızsa o sahne o kadar mantıklıydı. Ve Sinyor İplikçi, artık biliyorsun. Sir Marden tahtına, habersiz, göz dikiyor. Savaş başlasın!

Haftaya görüşürüz...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER