Elma? Tropik iklim değiştir-memiş miydim?
Pamir'in kiralık aşk olmak için sebebini çok merak ediyordum. Ama bir sebebe ihtiyacı olmayacak kadar "boş" olduğunu görmek çok komik karşılandı tarafımdan. Ve buna rağmen sevdim Pamir'i, izlerken eğlendim. Her ne kadar gözüme zorlama bir Ömer İplikçi gibi sokulsa da sevdim. Sanırım Seçkin Özdemir'in yüzü suyu hürmetine o da. British havası iyiydi hoştu da Sevil Berberi ıslığı fazla doz geldi bünyeme biraz. Çünkü gerek yoktu. Defne, Ömer geldi diye heyecanlanmasa da olurdu, kalp var bende. Eğer, Defne ve Ömer'e özel olan şeyleri, taraflardan biri karşı bir cinsle yaşarsa, ben o karşı cinse antipati duyarım. Bakınız, Fikret Gallo. İşte bu yüzden, iyi ki Pamir'i canlandıran oyuncu, gözümde durumu kurtarabilen birisi. Ama fazlasını kaldıramayacağımı biliyorum. Bir hikaye yaratılacaksa, değişik şeylerle olsun bu. Ben her Sevil Berberi dinlediğimde, yalnızca Defne ve Ömer'i hatırlayabileyim. Bunun gibi şeyler işte... 


Nöro sen görüşmeyeli bayağı bi pis'leşmişsin? Pamir, kimdi senin kuzenin, Sude mi? KUZENİNİ DE SEVMEZDİM!

Pamir onca okulu, bir gün yengesi gelsin de ona bir entrika teklif etsin diye okumuş, ha? Ciddi kalamıyorum. Anka yüzünden "Biz şimdi n'olcaz?" diyen Fikret kadar komik. Defne'yi zaten ilk görüşte beğenen Pamir, onun kendisine aşık edeceği kişi olduğunu öğrendiğinde, odanın ısısını altmış dereceye falan çıkardı herhalde. Ne de güzel dış mekan çekimleri onlar, tam elli iki hafta boyunca hasretini çektiğimiz cinsten. Neyin nesiydi o köfte? Bildiğin ekmek arası köfte işte. Ben köfteyi, ceo'yu, Pamir'i bilmem ama Ömer'in İstanbul'a dönüşünü yüreğimde hissederim diyen Defne'ler candır elbette. Ve umarım Pamir, delikanlılık gereği, Defne ve Ömer'i öğrendiğinde kabuğuna çekilir. O zamana kadar yaşayacaklarımızı sineye çekebilirim. Yeterli dozda alırsam, sıkılmayacağımın da garantisini veriyorum. Çünkü Defne ve Pamir yan yanayken eğlenebildim. Kıskanan Ömer'lerin de beni eğlendireceğini biliyorum. Ve her şeyin DefÖm için olduğunu da biliyorum. Çünkü hikayenin esas kızı ve esas oğlanı mevzumuz, aşk üçgeni sadece bir araç olabilir, sevdalarında... Ömer, Defne'nin kendisini ne kadar çok sevdiğini anladı. Şimdi sıra, Ömer'in Defne'yi ne kadar çok sevdiğini Defne'ye göstermesinde. 

Sevdiğin birinden boşanmanın ne demek olduğunu bilip bilmediğini Ömer'e soran Sinan, ancak bu kadar yüzsüz olabilirdi. "Yok kardeşim, ben boşanamadım, boşanacak kadar evli kalamadım daha doğrusu. Hani siz bana kiralık aşk tutmuşsunuz ya işte ben onu öğrenince nikahı iptal edip, bi Roma tatiline çıkıverdim. Karşılaştığımızda sen bana halimi mi sormuştun? Çok iyiyim çok. Bol bol elma yiyorum, içki içiyorum, her gece başka hatunlayım. Hayatımı yaşıyorum. Sen sormadan söyleyeyim, bi' mutluyum ki sorma. Yazık sen de sevdiğinden ayrıldın demek ha? Sevmek ne demek Sinan? Yeniyor mu? Ben bilmiyorum öyle şeyler. Eremedim tabii senin gibi, ondan herhalde." Cidden Sinan'ın beynine baktırmak lazım, su mu varmış diye ama çok güldüm!


Buralarda bi British havası varmış diye duydum, Roma havasını hissettiniz mi şimdi? I COME BACK.

Defne'nin nasıl olduğunu duymaya korkuyor Ömer. Atmış bilinç altına, çiçek çikolata gönderip kahve içen Selim'i, bir de Defne'nin seçenekleri değerlendirdiğini düşünüyordu zaten, evlenmiş olabileceğini sanıyor. O kadar trajikomik ki, Ömer'i bağrıma basıp "Geçecek" demek istedim. Defne, dağılamayacak kadar kalabalık bir hayat yaşarken, Ömer darmadağın olmuş ve yapayalnız kalmış. Karanlık Ömer İplikçi demişler ama bu bildiğiniz yüreğin kararması. Aydınlık tarafını kaybettiğinden hep bunlar. En büyük cezayı yine kendine vermiş aslında, kendinden nefret edeceği bir hayat yaşayarak. Korkuyor dönmeye, dudaklarından dökülemeyen her bir hissi gözlerinden okuyabiliyorsunuz iyi bir kiralıkçı'ysanız. 

Passionis yine batamadan duruma el atabiliyor Sinan ve Ömer. Herkesin tarafını değiştirdiği Kiralık Aşk Evreni'nde, Deniz ve Ömer'in kankaya bağlamasını inanılmaz istiyorum galiba artık. Sen kalk, on beşinci bölümden beri buralarda ol, hâlâ senden "konuk" diye bahsetsinler. Deniz'i, ekmek arasından daha çok görüyoruz. Bence adam kendine bunu yediremediği için kötü tarafta. Kıymetini bilmiyoruz, hor görüyoruz. Ömer is back. İplikçi Shades Darker isimli film için çağrıldı çünkü. Deniz'i yine yenecekmiş. Olsun. Ne olacak ki? Deniz mi batacak? Peh! Olmadı, Hulusi Dede'm mirasını Deniz'e bırakmaya karar verir de yine batmaz. Aaa acaba ben asparagas haber mi okudum? Belki de Ömer, Avengers için çağrılmıştır tabii. O da olabilir. Ve tam burada, Ömer'e kavuştuğu için gözleri dolan Şükrü Abi'm, canımızsın. He Sinan he, ağlıyor he! Bi' duygusala bağlattırmadın. <3

Ömer İplikçi'nin yokluğunda, onu satıp -yoksa nasıl satıyor bilmiyorum- Deniz'le çalışan bey, mekandaki masayı satın aldı. Zengin olmak nasıl güzel bir şey! Misal ben bir keresinde, bir mekanda, masadaki içinde fesleğen olan saksıyı beğenmiştim ve bana satmamışlardı. Beni kaybetmekten korkmadılar herhalde onlar. Öğrenciyim tabii en fazla ne içebilirim ne yiyebilirim? (Üzgün bebek emojisi.) En iyisi bir daha oraya gitmeyeyim ben. Ya da zengin olunca gideyim ve "Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç kız vardı, bildin mi?" diye sorayım. ^^ Ömer geri geldi ve kaybettiği ya da vazgeçtiği her şeyi geri toplamaya kararlı sanırım. Buna o beyle başladı işte. Karanlık Ömer, Kral İplikçi falan diye bahsettiler, garsona "Kadehleri alın." dediğinde, o beyi dövecek sandım Allah şahidim. Çok korktum. O bey etkilenmek istiyordu, belki Ömer'in yeni stili budur diye düşündüm. Sonra masa örtüsünü falan kaldırınca, sihirbazlığa soyundu sandım. Neyse ki Ömer, masaya kalemle çizim yaparak dünyanın en cool ve en serseri erkeği olduğunun şovunu yapıyormuş. Ne yalan söyleyeyim çok sevdim. Keşke ayakkabıyı ilk bana gönderseler, çünkü çizimi çok de sevdim. ^^

Siz siz olun, boyunuzdan büyük eşyalarla gezmeyin. Defne, bir adet tabloyla gezince hayatının fırsatını kaçırdı çünkü. Asansördesin ve yüzünü kapatmışsın boyun kadar tabloyla. Yanındaki adamın sesi, Ömer'in sesi farkındasın. Hadi ses sese benzer. İyi de insan bi başını eğip bakmaz mı? Aşkından öldüğün adamın sesine benzer bir sesi her gün mü duyuyorsun? Gözünü sevdiğimin romantik komedisi! <3


Yok canım daha neler, Ömer İplikçi olacak hali yok.

O, üzerinde "Öİ" yazan kalem var ya... Hayatta binlerce insanın, isminin baş harfinin Ö, soyadının baş harfinin İ olabileceğini Defne'ye hatırlatan kalem... Pek tabii iki sevgilinin baş harfleri de olabilir, tövbe haşa "Ömer İz" mesela. ^^ Şaka şaka. Neyse işte o kalem, dönüp dolaşıp Ömer'e, Cherrie'nin danışmasından nasıl geldi ben de bilmiyorum. Ama kaleme soracak olursanız, bence ille de Defne'ye ait olmak istiyor, orasını anladım. Hatta en çok kalem sevinmiş Defne'ye kavuştuğuna. Sen, çok sevdiğin kadının boynuyla haşır neşir olan kalemi, elalemin şirketinin lojistiğinde nasıl bırakırsın Ömer İplikçi? Vicdansız mısın biraz? Hiçbir şey için sana kızamam ama bunun için kızabilirim. 

Ve Koray Sargın... Açtığı butikle gözlerimi kanatan, şatavatlı renklerle beni yoran, çok özlediğim ve sonunda kavuştuğum ama cümleleriyle beni kanser eden adam. Ne demek Pamir ve Defne evlensin? Sen ki Defne ve Ömer aşkının en yakın şahidi, sen ki damadın ennnn yakını. Herhalde Koray açtı o sırada, odaklanamadı konuya. Neyse mühim değil. Ben neleri unutmadım, bunu da unutmam. 

Seda Berensel'e gelelim öyleyse. The kadın olarak kurgulandığı belli. Güçlü, ayakları yere sağlam basan bir anne. Seksapalitesi ile ön planda ve kendine hayran bırakacak cinsten zeki de. Neriman'ın "Sana ceo getirdim." teklifine bodoslama atlayacak kadar zeki. Aynı bizim, "Sinan, sen bu kızı nerden buldun?" daki Ömer İplikçi! Bir de en azından Passionis çalışanlarının oksijene ihtiyaçları olmadığını kavramış. ^^ Benim güzide şirketime zeval gelmesin, sizinkiler havasız da idare edebilirler, Derya zaten tüm oksijeni tüketiyor diye düşünüyor. Ee yakında, yeniden faaliyete geçtiğinizi öğrenen Koriş de gelir, tadınızdan yenmez, o oksijen fazla bile size diye iç geçiriyor. Zaten Ömer, her kaçamağı değerlendirir Defne ile karşılaşmak için, o hava almaz, size de onun almadığı yeter diye matematik hesabı yapıyor. Zeki kadın vesselam, sevdim. ^^ 


Canım kira'cı haklarını Sinan daha iyi biliyor demişlerdi ama?

Ama Sinan bu, nefes alan her varlık onun radarında. O yüzden şirketinin çalışanlarının nefes alması şart. Geleceğinin potansiyel sevgili adaylarını havasız bırakamayacağı için, tutturuyor "Havalandırmayı biz de kullanacağız, bana ne." diye. Olanlar oluyor. Defne ve Ömer'in bedenleri aynı çekim alanına girdikleri için, şirket zaten trafoyu fazlaca zorluyor, sigorta patlıyor işte. Ya da patlamıyor sadece atıyor çünkü patlayan sigorta tek tuşla açılır mı? Bu yeni şirketin çalışanları da Passionis'tekiler gibi dengesiz. Ne mana sigortaya bakması için Defne'yi göndermek? Elektrikler gidince de havasız kaldık iyice, ellerimiz titriyor, bir ateş basıyor. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER