Üzerinde gelinliği, gözü yaşlı bir halde terk edilen bir
kadının isyanıyla başlamıştık hayatın şarkısını dinlemeye… Yeri geldi küçük bir
kız çocuğunun gözündeki kırgınlık olduk, yeri geldi genç bir kadının öfkesi.
Kızdık, söylendik, güldük, ağladık; şimdiyse Hülya’yla beraber çöktük
dizlerimizin üzerine. İsyan ettik, bitsin istedik.
Mesela ben bu akşam sadece Hülya için endişelenmek isterdim.
Yarın sabah sadece Hülya’yı düşünmek isterdim, ertesi gün akşamüstü Hülya’nın
nasıl ayağa kalkacağına kafa yormak isterdim. İsterdim de isterdim. Ama öyle bir
zamandayız ki, sadece bir dizi karakteri için endişelenme lüksümüz yok. Gözümüzdeki
yaş, kurumadan bir başka kara haberle yeniden akıyor. Lanet olsun diyorum.
Elimden bir şey gelmiyor. Sabah kalbim pır pır bir halde toplu taşıma aracı
kullanacağım ve herkese potansiyel suçlu gözüyle bakacağım, onlar da bana
bakacak. Kalbimin bir köşesinde hala umut var fakat korkuyorum, o umudu tamamen
kaybetmek üzereyim.
Çocuklar ağlamasın...
Peki ben ne yaptım? Hem Hülya’ya, hem geleceğime ağladım.
Hülya, “Yeter artık! Alın canımı, bitsin!” diye haykırırken kalbim acıdı.
Annesinin arkasından ağlayan kız çocuğunu gördükçe, “Yeter!” diye bağırdım. Ah
be Hülya’m, ah güzel yürekli Hülya’m. Bir Aylin meselesi var ki, elini kolunu
bağlayan. Hak veremiyorum, kızıyorum ama kızdıkça da içim acıyor be
Hülya’m.
Keşke yaralı ruhun bu kadar ileri gitmeseydi. Keşke Kerim’in
rotasını bu şekilde değiştirmeseydin. Şimdi Kerim, Memo’yu da alıp gitti diye
ona kızabilir miyiz? Asla. Sen de kızamazsın. Ruhun yaralı ama yüreğin de
suçlu. Vicdan azabı çektiğini biliyorum ama keşke Aylin’in adını ilk duyduğunda
Kerim’e gerçekleri anlatsaydın.
Kalbi güzel Kerim, hayalleri cam gibi saf ve temiz Kerim.
Kerim, bu meselede ne yaparsa yapsın haklı. Ona kızamam,
“Abartma artık!” diyemem. Yıllar geçse, Hülya’yı affetmese “Neden?” diye
soramam. Aylin’den dolayı yaşadıkları çok ağır. Fakat buna rağmen Hülya gelip
de her şeyi anlatsaydı Kerim, Hülya’yı affederdi. Yüce gönüllüdür bizim
Kerim’imiz ama kırılgandır.
Belki de Aylin, bambaşka şeyler anlattı. Bilmiyoruz. Ama
Kerim’in gözlerindeki kırgınlık bir ömre bedel. Halbuki bölümün başında nasıl
da aşkla bakıyordu Hülya’nın gözlerine. Size sevmeler yakışır canım HülKer,
keşke böyle şeyler yaşanmasa.
İkisi de candan bir parça...
Aslına bakarsanız, tüm bunlar yaşanmasa onlar asla bugünkü
HülKer olmazdı. Ama Kerim öylesine canımdan bir parça oldu ki, içim sızlıyor karşı
koyamıyorum. Üniversitede -hoca- olduğunu haykıran bir adam Kerim, hayallerine
yeniden kavuşan. Şimdi ise kalbi yine paramparça.
Geldi mi her şey üst üste gelir.
Burcu Biricik’e hayranlığım her geçen bölümde artmakta. Hele
o finale yürürken geçirdiği kriz bir kez daha onu neden sevdiğimi hatırlattı. O
sahneyle 21 bölüm gözümün önünden aktı, geçti.
Değiş be Zeynep, sen de değiş.
Onu kolundan tutup arabaya bindiren, yaşadığı şoka rağmen koluna giren Zeynep'se "Nefes alıyorsak, umut var demektir." dedirtti bana. Yaptığı tüm kötülüklere rağmen Zeynep için de üzüldüm bugün. Annesi tarafından sevilmeyen yarım bir kadın Zeynep. Sevilmek isteyen ama aradığı sevgiyi bulamayan. Keşke bir rüzgar esse, Zeynep değişse... Zeynep'in kalbindeki iyinin dışarıya çıkmasını, ona kol kanat germeyi çok isterim. Umarım gelecek sezonda Zeynep de bunu ister.
Yazı devam ediyor...