Mira’yla Yaman’ın haftalar süren psikolojik savaşının devamı
niteliğindeki 44.bölümü de geride bıraktık. Tüm cephaneleri tükenmek üzere olan
ikilinin sağduyuyu elden bırakmamış olmaları takdirlik, gayet
saçmalayabilirlerdi. Mesela geçen hafta Orkun’un yarattığı Mira’yla birlikte
oldukları izlenimi, Yaman’ın duygularında ve tavrında çok bir değişiklik
yaratmamış, iyi ki! Yaman sadece Elif’e kapılarını açmakta pek sakınca görmedi.
Kendiyle savaşanlara bu bölüm Elif de eklendi. Yaman’ın Mira’yı kalbinde
bitiremediği elle tutulacak kadar aşikarken, Elif Yaman’a akıl dahi verirken,
onun yöresinde olmaktan da vazgeçemiyor. Aşk dedikleri böyle bir şey işte,
aslında gerçekleri bilirsin de, kulaklarınla duymadıkça kendini umut
etmekten alıkoyamazsın. Aşk dünyanın hem en güzel hissi hem de insanın kendine
en büyük işkencesi… Elif'in Yaman'a hislerinin aşk olduğunu da rahatça
söyleyebiliriz.
Neyseki Mert’in olayları vardı da Yaman Orkun’un oyununu çok dramatize
etmeye fırsat bulamadı. Tabi Mert’in sağ salim kurtulmasıyla hepimiz derin bir
oh çekmişizdir. Serezler’in başına gelecek felaketleri daha fazla kaldıramazdı
yüreklerimiz, hele söz konusu Mert’se…
Elimde rengarenk, geçici, oyuncak zaferler..
Mert’in ada sahillerinde karaya vurması sonucu, Yaman-men kendine bir
kahramanlık fırsatı daha bulmuş oldu. Peşine taktığı Elif’in mutluluğu görmeye
değerdi tabi, ama fazla uzun sürmedi. O da her atağında Yaman’ın Mira ile
ilgili hisleri tarafından bozguna uğruyor ister istemez, bu hafta ilk kez
Elif’in haline üzüldüğümü de eklemeliyim. Ah işte iç savaşlarımız hep bunlar…
Savaşlardan bahsetmişken, her cephede bir savaşı olan Sedef’se bu bölüm,
Sude’ye kafa tutmasından kendiyle dalga geçmesine kadar harikaydı. Birçoğumuzun
Sedef’in ruhuna aykırı bulduğu, herkesi toparlayan, gerektiğinde nasihat eden
tarafa geçtiği davranışlarını kendi de garipsiyor. Aslında önceden de Sedef’in
içinde böyle mantıklı, sağduyulu bir taraf olduğunu hissetmek çok zor değildi.
O, sadece bunları açığa çıkarmasını gerektirecek durumlarla karşılaşmıyordu
pek, hayatın acıtan yönlerine karşı kendine koruma kalkanı olarak uçarılığı
seçmişti bugüne dek… Sedef gözünü kırpmadan tüm cazibesini de yanına alıp,
ihaleyi alan adama gidip tehditlerini savurdu. Sedef’in ne zaman pençelerini
çıkarıp, ne zaman bir köşede sessizce bekleyeceğini bu kadar iyi ayarlıyor
olmasını çok seviyorum. Deniz’e de mesela, ufak bir yem attı, kadının niyetini
anlamak için… Deniz’in verdiği içten cevapla ikna oldu ve Selim’i ona
yaklaşmakta yüreklendirdi. Sude eline geçen laf sokma fırsatını nasıl da
kullandı Deniz'e karşı. Sedef, Sude gibi yarışlara girmiyor. Sude Asım’dan o vekâleti
sadece Sedef’in altında kalmamak için aldı mesela, tabi bir de gerektiğinde
entrika çevirmek için Sedef'in iznine tabii olmak istemediği için, bir yönde
ailesini daha iyi koruyabilmek için yaptı bunu. Sude’nin bu kadar açık oynaması
takdir edilesi, karşısında Sedef’ten daha başka biri olsa, çoktan sinerdi büyük
ihtimal… Yalnız Sedef’le Sude’nin atışmalarını kıskıs gülerek izleyen Selim de
ne eğlendi. Bütün erkekler mi kadın kavgası sever!
Ah, ah!
Selim, Mert’in sağlığı haberlerini aldıktan sonra rahatladı ve klasik
“Selim Serez kötülerin düşmanı, hisli adam” rolüne geri döndü. Sedef’le
yedikleri akşam yemeği sonrası çakır keyif halde bahçeden içeri girerken,
kahkası yüzünde bir anda dondu. Pencereye bakıp orada onunla Ender’i hatırlayıp
iç çeken kaç kişiyiz? Bu arada Selim’in Turunç Nadir konusunda oldukça yavaş
adımlarla ilerlediğini söylemeden edemeyeceğim. Gerçi bu durumdan gayet
memnunuz hepimiz sanırım. MedCezir
izleyicisinin, Nadir'in planlarıyla gerçekleşecek aksiyonlara ihtiyacı yok. Medcezir'in hikâyesi, içinde katiller,
cinayetler olmadan sadece günlük diyaloglarla ilerleyebilir. Çünkü; her ne kadar
uyarlama bir hikâye izliyor ve bir çok olay The
OC'nin aynısı şeklinde ilerliyor olsa da, MedCezir bizi ince ince işlenen karakterlerin derinlikli
diyaloglarıyla fethetmiş bir dizi... Altınkoy'un sofistike havası her şeye
bulaşıyor, mesela geçen sezonki saykomuz Tan'ı hatırlayın, ne kadar ince ruhlu
bir adamdı. Neyse hikâyemize dönersek, Selim'e Nadir konusu da pek iş
kalmayacak, MedCezir’in kadınları
farkında olmadan aynı cephede savaşarak Turunç Nadir’in foyalarını ortaya
çıkarıp, ipliğini pazara çıkaracak görünüyor. Leyla da korkusuzca araştırıyor.
Umarım Nadir geçen hafta Yaman’la Mira’yı izlediği gibi, onu da kameralardan
izlememiştir. Nadir Leyla’yı harcamaya karar verirse Yaman-men yine pelerinini
alıp, onu kurtarmakla uğraşmak durumunda kalacak.
"Lafımı söyler pelerinimi savurur giderim", Mira'nın dark-side a geçtiği anlardan...
Pelerin demişken adaya ulaşan Mira’nın Yaman’la atışmaları sonrası
paltosunun eteklerini savurarak oradan uzaklaşması çok tatlıydı. Prenses
tavırları ona her zamanki gibi çok yakışıyor. Neyse ki artık aşkına sahip
çıkmaya çalışırken ezildiğinin farkına vardı. Gerçi bunun hep farkındaydı Mira.
O, bundan rahatsız olmuyor. O da annesi gibi kartlarını açık oynamayı seven bir
kadın, gizlenmeye gerek yok. Entrikaysa entrika, aşksa aşk… Sude’den aldığı
genler sebebiyle de yine dilini tutmayı başaramıyor tabi, belki bunda biraz
daha başarılı olsa Yaman’ın koruma duygularına hitap eder şekilde köşesine
çekilip acısını yaşasa, Yaman ona daha kolay karşı koyamazdı. Ama o zaman da
Mira kendisi olmazdı değil mi? Mert'in de geçen bölüm dediği gibi, Yaman'la
Mira sürekli didişerek ilişkilerini canlı tutuyorlar, ne tatlılar...
Altınkoy gençleri bildiğimiz gibi… Felaketlerden etkinlik çıkarma konusunda
yine harikalar, işte Altınkoy ruhu budur. Adada Eylül’ün doğum gününü kutlama
fikri süperdi. Hemen hepsi organize oldular. Kızlardan biri gelmeden önce
Eylül’ün de evine uğrayıp birkaç yedek kıyafet almış olmalı hemen, Eylül'ün
ayakkabıları bile değişti. Ama Mira'lara uğramamışlar ki, Mira tek kıyafetle
günü bitirdi. Zaten diğer kızların Mira’yla muhabbetleri hiçbir zaman Eylül’la oldukları
kadar yakın olamadı. Eylül bu bölüm yine tüm olayları kendi üzerinden
yorumladı, bir ara Mert’in ortadan kayboluşunu bile sürpriz doğum günü
partisine bağlıyordu. Mira’ya verdiği akıllar ve tabiki Mert’in evlenme
teklifini kabul edişi çok iyiydi. Hep derim, Eylül'ün koruma kalkanlarını
indirip altın kalbini görmek için ona şefkat gösterip, bağlılık göstermek
yeterli. Yalnız bu kimseye haber vermeden nikâh kıyma fikri, her olayda
partileyecek bir neden bulan Altınkoy ruhuna oldukça aykırıydı. Şimdi Eylül
gelinlik giymeden, her anını görüntüleyip sosyal medyada yayınlamadan mı
evlenecek yani? Neyse bu evlilik mevzularına birazdan ayrıntılarıyla
değineceğim, zira bende biraz aceleye geldi izlenimi uyandı.
Mert, Elifle Yaman’ı Tom ve Jerry’e benzeterek ne güzel bir tahlil yaptı,
değil mi? Elif bu durumdan dev memnun, artık biliyoruz ki; o didişmeyle ilişki
kuran bir kız. Yaman'la didişmelerinden o kadar etkilendi ki, hemen Leyla'yı
araştırmaya koyuldu. Canım Leyla'dan önce sence de daha büyük bir sorunun yok
mu? Elif; Mira, Eylül ya da Sedef gibi bizi ters köşelere yatırmıyor, tam
tahmin ettiğimiz gibi bir kız. Açıkçası daha çok, acı çekecek gibi görünüyor.
Daha önce de söylemiştim ama Mira olmasaydı Yaman’ın gönlü Elif’e çok kolay
kayardı. Tıpkı Yaman olmasaydı, Orkun’un Mira için tek alternatif olacağı gibi…
Bir gönülçelen olarak Orkun Civanoğlu.
Eylül’ün dediği gibi, Orkun’la Mira’nın Amerika’da neler yaşadığını çok
merak ediyorduk. Zaten sezon başından beri Mira'nın tedavisi ile ilgili tek bir
cümle dahi kurulmamış olması dikkatimizi çekiyordu. Meğer Mira orada bir atak
daha geçirmiş. Ve tabi bir operasyon da… Ayrıntılarını muhtemelen daha sonra
yine flashback’lerle göreceğiz. Bu bölüm yalnızca Orkun’un Mira’ya tüm
romantizmiyle destek oluşunu gördük. Orkun da tam bir gönülçelen yalnız… Mira’nın
doğum gününde hastanede oluşu ve endişelenilmemesi için telesekreterine
gülen bir sesle gözyaşları içinde bıraktığı mesaj çok dramatikti.
Hale Kenan işbirliğini siz de benim kadar sevdiniz mi? Bu ikiliye bir şans
tanıyabiliriz bence... Yalnız, Hale Yaman’la Mira birleşip de Orkun yapayalnız
kalınca sadece zaferin tadını mı çıkaracak, yoksa Orkun’la şansını tekrar
deneyecek mi DEV merak ediyorum.
"Çırptım, çırptım, karıştırdım, kendimi kekle yatıştırdım."
Bölümün tahlilleriyle beğeni kazanan bir diğer ismi de Beren’di her zamanki
gibi. Annesini ne de güzel uyardı öyle, sırf heyecan olsun diye düzenimizi
bozma, diyerek. Bu arada nerede kaldı Sude’nin o eski kaçamak anlayışları?
Şimdi tarçınlı keke talim.
Düğünümüz var dostlar!
Gelelim şu evlilik meselesine… Eylül’ün Mert’in teklifini kabul etmesini
hepimiz bekliyorduk sanırım da bu işin biraz oldu-bittiye getirilip, Yaman’la
Mira’nın barışmasına kurban gider halde gerçekleşmesine biraz bozuğum açıkçası.
Hatta bir ara hayal falan kuruyorlar sandım. Şöyle bol aksiyonlu, şatafatlı
düğün sahneleri izlemek isterdim. Eylül’le Mert’in, Yaman’la Mira’yı
barıştırmak için çırpınmalarını takdir ediyorum da, planları biraz riskliydi
bence... Mira'nın yüreğine inebilir, hastalığını nüksettirebilirdi. Ya da
mesela kolayca arkasını dönüp gidemeyen ben bile, böyle bir evlilik haberini
alsaydım oraya gitmezdim sanırım. İnat olsun diye evlenilir mi canım? Yaman’ın
koşarak gelişini gördük de, o açılan son kapıdan Mira mı gelecek acaba? Gelirse
ve Yaman’la barışırlarsa, ilişkilerinde ayrı geçen günlerde birbirlerine
yaşattıklarının izlerini silebilecekler mi? Mesela Mira, Yaman’ın kendisine,
niyeti kendinden uzaklaştırmak için bile olsa ettiği o kırıcı sözleri
unutabilecek mi? Yaman Mira’nın Orkun üzerinden kurduğu tezgâhlar için onu
affedebilecek mi? Aşk tüm bunlara galip gelebilecek mi? Bölümün hemen
sonrasında yayınlanan 45.bölüm fragmanı bu sorulara "evet" cevabını
verir gibiydi. MedCezir izleyicisi
olarak orada saniyelik olarak gördüğümüz ateşli kavuşma sahnelerine ve bizi
aşka inandırmalarına çok açığız bence, çok çektik çok:))