Senden vazgeçmek mi? İmkansız...
Fellini 8,5'te insanların birbirini değiştirme isteğinden, yargılamasından ve anlamamasından şikayet ediyordu. Dizinin başından beri ilişkilerinden en çok hoşuma giden ne Ömer’in Defne’yi ne de Defne’nin Ömer’in karakterine dair bir şeyi bile isteyerek değiştirmeye çalışmamaları. Her ilişkide erkek ya da kadın mutlaka karşısındaki bir şeyinden hoşlanmaz ve onu değiştirmeye çalışır. Karşısındakini olduğu gibi kabul eden yoktur. Ama onlar birbirilerini değiştirmeden, hayatlarını fark ettirmeden birbirleriyle harmanlayarak, birbirlerini daha yakından tanıyarak ve anlayarak bir sevgili oldular. Onları değiştiren birbirleri değil, AŞK oldu. Her ne kadar Guido filmde “Çünkü bir kadının bir adamı değiştirebileceği doğru değildir.” dese de hem 8 ½ da hem de Kiralık Aşk’ta bunun mümkün olduğunu gördük. Ve yine Guido’nun daha sonra Claudia’ya “Beni olduğum gibi kabul et. Ancak ondan sonra keşfedebiliriz birbirimiz.” söylediği bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu…
 
Guido’nun aşk ile hatta ilk görüşte aşkla tanışmasına şahit olan Sevil Berberi, Defne ile Ömer’in hayatlarındaki birçok güzel ilk’lerin şarkısı oldu. Şimdi ise Defne’nin tüm gerçeklerle yüzleştiği bir anda yeniden karşımıza çıktı bu melodi... Ve o anda Guido’nun yine filmde dile getirdiği bir söz aklıma geldi:
 
“Mutluluk kimseyi üzmeden doğruyu söylemeyi başarmaktan geçer.”
 
Kimseyi üzmeden doğruyu söylemek mümkün müdür? Ömer, Alp’e tüm olanları anlattığında başta Alp olmak üzere herkesin üzülmesine neden olmuştu. Uzun zamandır saklanan bir sır ne zaman ve ne şekilde dile gelirse gelsin bir şekilde mutlaka herkesi üzecektir. Bundan kaçış yok. Ancak o sırrı ne zaman söylediğin bu üzüntünün ve karşısındaki tepkinin yoğunluğu için önemlidir. Bu nedenle boşuna geçen hafta Şükrü ağabey Defne’den “Bu sırrı ona sen söyle ama onun paramparça olmayacağı bir anda” sözünü almamıştı. Zamanlama her şeyden önemli. Düğüne beş kala çıkan bir sırrın esip geçme oranı hiç şüphesiz her zamankinden daha şiddetli olacaktır. Biz de işte bu bölüm “Eğer Ömer düğün günü Defne’nin büyük sırrını öğrenirse nasıl tepki verir” adlı çalışmanın Meriç Acemi tarafından farklı bir simülasyonunu izledik:
 
Evlenmek üzere iki kişi var ve ortada büyük bir sır var. Gelin bu sırrı düğüne kadar saklamış, ancak artık ayağına dolanıyor. Üstelik sırrı, damadın kendisi dışında herkes biliyor. Damat bu sırrı öğrenirse muhtemel yüzüğü atacak. Ve sır ortaya çıkmak üzere...


 
46 bölümdür Kiralık Aşk izleyicisinin genelinde olan bir travmaydı aslında şu aralar canlı canlı önümüze koyulan. Önce Defne’nin kabusuyla başladı, ardından Ömer bu bölüm “Çok kızardım, bozulurdum. Kendimi, hayatımı, sevdiklerimi, ne bileyim yani her şeyi yeniden sorgulardım. Çok yıkıcı olurdu. Bir yalanın üstüne inşa edilmiş bir gelecek, saklanan gerçekler, sırlar. Bir daha o insana nasıl güvenebilirsin, nasıl inanabilirsin, nasıl sevebilirsin... Tepetaklak olurdum yani.” sözleriyle gerçek bir gün ortaya çıkarsa birebir aynen Defne’nin kabusundaki gibi tepki vereceğine dair sinyaller verdi. Daha doğrusu bu sinyal değil, apaçık bir itiraftı. Ömer’in bu sözleriyle önce ekran başındaki izleyicilerin bir kısmı oturdukları yerde nefes almakta zorlandı, ardından Defne ve oyunun tüm kurucuları. Herkes bir bir kendisiyle yüzleşmeye başladı.
 
Defne, Şebnem ile empati yapıyormuş havasında aslında “Bence biz karışmayalım. İkisinin arasındaki özel bir şey, onların mahremiyeti hiç gerek yok bizin karışmasına. Ortada bir düğün var sonuçta. İki tane birbirini seven, aşık insan var. Ben de empati kuruyor olabilirim. Zaten çok duygusal bir durum. Sen belki zamanla eriyecek bir sırrı, bomba gibi ortaya bırakacaksın. Sence bu Alp için iyi bir şey mi?”  ya da “İnsan bazen sevdiği için yalan söyler, yönünü şaşırabilir, olabilir yani anlaşılabilir bir şey.” sözleriyle kendi içinde olduğu durumu anlatmaya çalıştı; Necmi, Sinan ve Neriman bir gün oyun çıktığında dile getirecekleri “Hayatım şimdi ne gerek var suyu bulandırmaya, niye bizden bilsin?”, “Hayat sadece siyah-beyaz değildir. Gri tonları da vardır.”, “Biraz tolerans göstermek lazım.”,” “Hem seviyorlar, bunun Alp’in bilmesinin ne anlamı var.” gibi sözleri şimdi dile getirdi. Ömer’in beklediklerinden öte verdikleri tepki azıcık korkutmuştu oyun kurucularını... Bir gün oyun çıktığında dizide neler olabilir diye genel izleyicinin kafasında tek tek canlandırdığı sahneler Alp ve Şebnem sayesinde önümüze sunuluyordu. Bir yandan da Ömer doğrucu Davut’luğunu göstererek herkes saklamak isterken “Bizim bunu Alp’e söylememiz lazım. Madem biz arkadaşlarıyız biz biliyoruz, biz borçluyuz bunu.”, “Aynı durum başıma gelse ve tüm arkadaşlarım bilseydi ben de söylemelerini beklerdim.” cümleleriyle madem Şebnem yalan söyledi, onu tanıyanların söylemesi gerektiğinin mesajını verdi. Ve en sonunda da Ömer’in yakınındaki kimsenin 46 bölümdür yapmaya cesaret edemediğini yaparak, Defne’den de bunun İso ile karşılaştırmasını yaparak onayını alıp Alp’e anlattı. Bunu yaparak da genel izleyicinin yavaştan panik atak geçirmesine neden oldu. Herkes kendi arasında “İşte bak gördün mü? Ömer de Defne’nin sırrını öğrendiğinde bu tepkiyi gösterecek. Biz haftalarca ayrılık izledik, Fikret Gallo ile İz belalarıyla uğraştık. Oyun açığa çıkmak üzere ve Ömer hiç değişmemiş.  Yine upuzun bir ayrılık bizleri bekliyor” gibi cümleler kurmaya başladı.
 
Evet, bu bölüm karşımıza çıkan Ömer İplikçi her ne kadar biz eridik dese de buz şelalesinden halliceydi. Kendisinden herkesin beklediği tepkileri vererek, aslında hiçbir şekilde törpülenmediğini, hala keskin çizgileri olduğunu ve beyaz ile siyah arasında gri tonlarının da var olduğunu kabullenmemiş gibiydi. Bu da doğal olarak oyun sırrının aslanın ağzına geldiği bir anda herkesi korkuttu. Oyunun Defne ile Ömer ilişkisine büyük zararlar vermeyeceğine inanan ben bile ekran başında Ömer konuştukça hafif bir daraldım. İçime öküz oturdu. “Hani bu adam değişmişti” dedim. “Ne oldu, aşk insanı değiştirirdi? Ömer İplikçi aşkın en alasını yaşıyor ama hala aşktan daha güçlü değerler olduğunu düşünüyor: Dürüstlük.” diye sayıklanıp durdum. Ama ne zamanki bölüm bitti, başladım düşünmeye. 48.bölümde önümüze koyulan Ömer İplikçi ile Defne Topal’a aşık olan Ömer’in alakası yoktu. Zaten iki tane Ömer İplikçi yok mu?
 
Defne 2.bölümde çalışma odasına girdiği söylemişti ilk Nihan’a “Bence iki Ömer var: Biri işkolik, ciddi, disiplinli. Öbürü de romantik, duygulara önem veren Ömer. Aslında gerçek Ömer’i kimse tanımıyor.” Ardından 14.bölümde dağ evini gezdikten sonra “Çok güzel bir ev, çok sıcak. Sana benziyor. Senin hiç göstermediğin yüzüne. Şehirdeki şıkır şıkır ev, sert soğuk Ömer. Burası da benim tanıdığım Ömer sanki.” Biz bölümlerce Ömer’in aşkla birlikte bu iki Ömer arasında gidip gelmesine şahit olduk. Aşkla aklı arasında verdiği savaşı kazanmasını bekledik. Daha önce de söylemiştim, yeniden söylüyorum o savaşta akıl, Ömer’in Defne’den gizlice evi satın almasıyla kaybetmişti. Kaybedeceği en baştan belliydi ama işte söz konusu Ömer gibi katı biri olunca akıl pek zorladı kazanmak için. Neyse sonunda beklenen olmuş ve aşk kazanmıştı. Geçen hafta Ömer’in de karavanın önünde Defne’ye söylediği gibi “Konu sen olunca pek mantıklı hareket edemiyorum.” Özdemir Erdoğan boşuna söylememişti;
 
“Anladım sendin aradığım hayatım boyunca 
Kim koşup açmaz hemen aşk kapıyı çalınca 
Yalnız yaşamak zor beklemek ondan da zor 
Çektiklerim artık yeter gel benimle ol 
Mantık, irade, kuvvet sevince pek işlemiyor…”
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER