Tahta çıkmasına gerek bile kalmadan, tahtın adı geçtiği anda, karakterinin temelleri yerinden oynayan bir diğer şahsiyetimiz ise İskender. Onun da genlerindeki Safiye Sultan etkileri, annesinin Safiye Sultan olduğunu öğrenince ortaya çıktı mübarek! Hani başta "annesinden sinsi" diye lanse edilen Hümaşah, vicdanlı kadın olmanın kitabını yazarken, İskender'in "tahtta hiç gözüm yok" tavrının Ahmed'in ölümünü duyduğu için değişmesi bana çok da makul gelmiyor. Kösem'e olan duyguları desek, o da beni çok kandırabilmiş değil. Hele "bu iş kan dökülmeden olacak şey değil" derken gözlerime inanamadım. Sen de mi İskender?!

"
Vay be" demelere doyamadığımız yeniçeri vs Osman sahnesi
Osman'la Mehmet'in karşı karşıya getirilmesi planının ise çok iyi olduğunu kabul etmeliyiz. Zaten gelenek olduğu üzere son 1 saat yine oldukça heyecanlıydı. Yeniçeri - Genç Osman çatışması güzel kurgulandı. Tabi yine Kösem, olay çıkmasını engelledi. Mehmet'in korku ve paniği çok gerçekçiydi, genç oyuncu Burak Dakak'ı izlemek büyük keyifti. Ve tabii Boran Kuzum, iyice kötüleşmiş Mustafa rolünde yine harikaydı.
Bu arada hikâyemizin eğlence kısmının eksikliğini fazlaca hissettiğimi söylemeliyim. Bu kadar kelle tehdidi içinde keşke rahat nefes alabileceğimiz birkaç dakikamız olsaydı. Daha önce en azından Ahmed'in yanında bakışlarıyla fikir beyan eden Zülfikâr'dan bile kendimize eğlence çıkarabiliyorduk. Zülfikâr'ın DEV sıkıcı bir karakter haline geldiğini söylememe gerek yok değil mi?
Haremin durumu ise o kadar fena ki... Düşünün, Sultan'ların hepsi Eski Saray'da sürgünde olduğundan, şu anda haremin en güçlü kadını "şesssadesini" kucağına alan Meleksima.
Şu kareyi "beni beni, valideni, Kösem'i" şeklinde capsleyecek 1 milyon sosyal medya kullanıcısı bulabilirim^.^
Finaldeki Kösem Osman hesaplaşma sahnesi ise o kadar etkileyiciydi ki, açıkça Beren Saat'in Kösem'ine ilk kez bu kadar net inandım, duygusu ilk kez bu denli koşulsuz, bahanesiz bana geçti. Kösem hakkında bu bölüm hoşuma giden detaylardan biri de; yüreğini soğutmak için zor durumdakilere yardım etmenin en iyi yol olduğundan bahsettiği monoloğuydu. Taner Ölmez'i ise daha altından kalkamadığı bir rolde görmedim zaten, ne oynasa severek izleriz.
Hızlı, gergin, izlerken "vay be"leri ardı ardına sıraladığımız bir bölümdü. Bakalım haftaya neler olacak. Son olarak Muhteşem Yüzyıl Kösem'i izlerkenki temsili halimizi de şuraya bırakayım: