İskender, şu bileklerimdeki kelepçeleri çözüver be çocuğum, çok canım acıdı. Elizabeth'in ciğerlerini eksik etmesinler. Şu parmaklıklara da bir güneşlik taktırıver bakalım, sabahları gözüme güneş giriyor, uyuyamıyorum hiç. Üstüme de bir yorgan getirin. Hadi yakışıklı oğlum benim.
Öte yandan Safiye Sultan’ın Kız Kulesi’ndeki esareti biraz amacından sapmaya başladı. İlk başta kendisine böyle orijinal bir cezanın layık görülmesi ve kuleye kapatılması çok yerinde olmuşken, son iki haftadır iş esaret olmaktan çıktı, neredeyse sefa sürmeye dönüşecek. Sözde bu kadar yüksek koruma altında esir olarak tutulan hatunun yanına isteyen istediği gibi gelip gidiyor, devamlı olarak dışarıdan haber getirip götürüyor, kulenin güvenliğinden sorumlu olsun ve kimseye aman vermesin diye özellikle bu göreve getirilen İskender’in anlaşılamaz “saygısı” dolayısıyla en başta onun aracılığıyla bir istediği iki edilmeden yerine getiriliyor…E ne anladık biz böyle esaretten, böyle cezadan? Oraya sürünsün diye kapatılmamış mıydı Safiye Sultan? Kaçırılmasından önce bu durumun da biraz olması gerektiği hale geri döndürülüp cezanın cezaya benzemesi bu hikayenin gerçekçiliği açısından çok daha inandırıcı olacak bence.


Anaaa, karı yüzsüz çıktı, iyi mi? Vezir-i azam oldum, bundan sonrasını bana bırakın, devlet işlerine karışmayın diyorum, bilakis daha çok karışacağım diyor. Kurtuluş yok bundan, anlaşıldı. Vallahi seyirci sinirinden seti basacak. İyisi mi ben çabuk tarafından Celaliler'in kafasını koparmaya Anadolu'ya gideyim ^^

Bu bölümde nihayet uzun zamandan beri hayalini kurduğu vezir-i azamlık rütbesine getirilen Kuyucu Murad Paşa, Arz Odası’nın önünde kendisini tebrik eden Mehmet Giray’a “Şüphesiz Derviş Paşa’nın ölümüyle bir devir kapandı, yeni bir devir başlıyor. Allah bizi utandırmasın” dedi. Ben Murad Paşa’nın bu repliği Mehmet Giray’dan daha çok, dizi ekibinin kendisi ve seyirciler adına sarfettiğini düşünüyorum. Gerçekten de 20. bölümle birlikte artık Muhteşem Yüzyıl Kösem için yeni bir devir başlayacak. Maceranın bundan sonrasında şimdiye kadar yaşanan irili ufaklı hatalar bir daha tekrarlanmaz ve Allah kendilerini gerçekten de utandırmaz umarım.


Böyle muazzam müziklere şatafatlı bir senfonik konser de çok yakışır haaaa...Ne yani, Türk halkı kaliteli şeyler dinlemeyi hak etmiyor mu?

Müziklerle başladım, müziklerle bitireyim. İlk diziden beri, müziksever bir seyirci olarak hep aklıma düşen bir hayal var : Muhteşem Yüzyıl’ın bestelerini, bir senfoni orkestrası eşliğinde canlı bir konserde sahnelenirken izleyebilmek. Dünyada örnekleri çoktur, fenomenleşmiş bazı dizi ve filmlerin müzikleri, bestecilerinin yönetiminde olduğu senfoni orkestraları eşliğinde konserleştirilerek seyircilere sunulur, DVD ve Blu-ray setleri olmaları için özel olarak kameraya alınır ve arşivlenmesi için satışa sunulurlar.


Ta ta ta taaaaammm...Huzurlarınızda Muhteşem Yüzyıl : Bir Senfoni ^^

Türk dizi / film sektörünün dünyada en fazla ülkeye ithal edilip en büyük markası haline gelmiş Muhteşem Yüzyıl için de neden böyle bir şey yapılamasın? Hem de bu müziklere Fahir Atakoğlu gibi bir üstadın elleri de değmişken ve Kösem’in müzikleri için Prag Filarmoni Orkestrası, Azam Ali ve Katarina Papadopoulou gibi uluslararası isimlerle birlikte çalışılmışken? Dizinin müzikleri daha güçlü orkestrasyonlarla yorumlanmaya bu kadar müsaitken? Ortadoğu’daki bazı orkestralar bile bu müzikleri konserlerinde çalarken? Hatta ve hatta, Kösem’in başlangıcı jenerik müziği İstiklâl Caddesi’nde küçük bir senfoni orkestrası eşliğinde icra edilerek Flash Mob şeklinde duyurulmuşken? Neden olmasın? Şahsen bu dizi serisi sona ermeden önce gerçekleşmesini görmeyi çok istediğim bir şey bu. Bir dizinin alelade fon müzikleri olmaktan bayağı ileride olan bu bestelerin hakkını tam olarak teslim etmek, bu anlamda da Türk dizi sektöründe bir ilki gerçekleştirmek ve diziyi dünyaya bir de bu şekilde pazarlamak bence tam Muhteşem Yüzyıl’a yakışır bir hareket olur. Diziyi değil ama müziklerini bir konsere dönüştürmek…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER