Çayın yanına püskevit olmadığında ben.

Bu sezon bölüm yorumlarında zaman zaman Kurtlar Vadisi Pusu’nun eskiden aynı zamanda komik bir dizi olduğunu ama artık bu yönünün pek kalmadığından yakındım. Sonrasında belli bir oranda düzelme olur gibi oldu ama bugün geldiğimiz nokta Edison üzerinden Ediz Hun espirisi çıkartmaya çalışmaksa şapkayı öne koyup en azından bu konuda derince bir düşünmek, muhasebe yapmak gerek. Komedi sahneleri o kadar ite kaka bir hal almaya başladı ki artık izlerken zorlanıyorum. İngilizler gibi zor gülen bir millet değiliz, çok fazla yaratıcılık beklentimiz de yok. Bu talebi karşılayamamak Vadi senaristleri için ne yazık ki net eksi puandır. Edison’a Ediz Hun diyerek artık ilkokul çocuğunu bile kolay kolay güldüremezsiniz. Bu arada geçen bölüm Polat’ın yattığı hastane odası en lüksü ise Cahit’in yattığı odayı ne yapacağız? Bu zıtlık biraz komik işte..

Yasin Komutanım ve askerleri belki bu bölüm çatışmadılar ama konularında da epey yol aldılar. Kadınlar silah istiyor ya bence verin gitsin. Hatta daha önemlisi eğitin. Suriye’de iç savaş bittiğinde de işler hiç kolay olmayacak. Geçen bölüm esir aldıkları adamı öylece Mervan’a vermelerini şaşkınlıkla izledim. Tamam belki usul böyledir ama Mervan’ın halinden tavrından onun da işin içinde olduğuna dair en azından bir şüphe duymaları gerekiyordu. Bir aşiret reisi kaç bölümdür her güç odağını kandırabiliyor. Umarım bir an evvel  çekirge hikayesine döner.

Sınır gözetmeksizin bu devirde hangi coğrafyada olursa olsun kadınların kendilerini koruyabilmesi gerçekten temel bir mesele olmalı. Farkındayım konudan biraz sapmış gibi oldum ama emin olun konunun özü tam olarak bu. Ateş parçası Suriyeli ile Pusat’ın aşklarının ne zaman ve nasıl başlayacağını merak ediyordum. Bu bölüm cevabımı aldım. Bence Pusat, o kıza aşık olacaksa boğazına bıçak dayandığı an aşık olmuştur. Deli deliyi Suriye’de bile buluyor be karşim...

Biz de post-modern Spartacus olabilirdik lakin yok idi Crixus'umuz, Gannicus'umuz olamadık.

Stanley Asya ve Yusuf’a 24 saat verince ihaleyi Zharkov'a yıkmaya verdiler. Karar verdiler dediğime bakmayın, Yusuf onlara katılmadı. O, Spartacus taktiğini benimsemişti. Yani “Kill them all!” Neyse ki Polat kadar deli geçmiyor gençliği. Polat’a gençliğinde birileri onlar ölünce yenileri gelecek deseydi, “o zaman onları da öldürürüm! İşim ne?!” derdi. Yusuf hemen mantıklı tarafa kayıyor. Bu tarafı anasına çekmiş olmalı. 

Sergey İstanbul’a geldi ama bu kadar uyanık bir adamın daha en başından söylenecek her şeye inanacağını beklemek hakikaten büyük saflıktı. Nitekim Zharkov da kendi gündemiyle beraber gelmiş. Asya’yı pusuya düşürmesi ve belgeleri istemesi gerçekten zaman kaybıydı zira işin o yönde ilerlemeyeceği çok belliydi. Zharkov mutlaka istenilen kıvama gelecekti ve bu da Polat’ın bir kol direksiyonda araba camından sıka sıka mekana girmesi sayesinde oldu. Polat ekstra bir şeyler yapınca “yok yaaa o kadar olmaz” diyenlere hiçbir zaman katılmadım. Polat bence her şeyi yapabilir lakin araba kullanırken sıkarak gelmesi ve kurşunların hep adrese gitmesi bana bile “yok artık” dedirtti. Polat Alemdar bu bölüm adeta kendini aştı. 

Zharkov gerçekten zeki bir adam. Kendini çok ezdirmedi. Direnme artistliğine hiç girmedi. Bülbül gibi şakıdı ve aklımızı aldı. Sistemde gerçekten bir hainin olması “bir adama 40 defa delisin dersen delirirmiş” gibi bir şey yahu. Hem de tepe noktalardan hain çıkmasına ba-yıl-dım! Stanley’in hain olduğunu daha önceden anlamış Vadici arkadaşlar vardır ama ben hiç uyanmadım. 

Geçmiş bölümlerdeki John Smith ısrarı, hain konusundaki Karun ile sohbetlerindeki tavrı ve vakti öne çekerek bir an evvel soruşturmayı sonlandırmaya çalışmasını düşündükçe bu senaryo hamlesinden aldığım keyif daha da arttı. Resmen gözümüzün önündeymiş ama bir o kadar da iyi saklanmış. Senaryolarda böylesi hikayeleri yazmak zordur. Başından sonuna titiz bir çalışma gerektirir. Burada da senaryo ekibinin hakkını vermek lazım. Kaliteli bir iş çıkarttılar. 

Ne vereyim abime?..

Fakat Stanley’i neden şarapla zehirlediler anlamadım doğrusu. Öncelikle zehir kadın silahıdır ama benim aklıma daha çok V for Vendetta filminde V’nin intikam aldığı düşmanlarından birini zehirlediği sahne geldi. O sahnede de kadın “lütfen canım yanmasın” diyordu da V, “tatlım seni çoktan öldürdüm” demişti. Kutsal kan desem, kanı da akıttılar. Nitekim zehir işini çok tuttuğumu söyleyemem. Karahanlı’nın sırtından kalbine saplamışlardı. Stanley’e de saplasalardı keşke.. 

Vadi bölüm finalini çok güzel bağlasa da pek çok verimli kapıyı da bir bir kapatmış oldu. Öncelikle Stanley ile kısa bir Sencer Bey vakası yaşanabilirdi. Zira ihanet ne kadar tepeden gelirse gelsin, Stanley’in temsil ettiği gücü ve kendi gücünü hiç tartma fırsatı bulamadık. Bir de Zharkov’un infazı var ki gerçekten üzüldüm. Eminim Polat Alemdar da üzülecektir. Konunun açılmasında ve bir sürü malzeme çıkmasında çok etkili bir karakter olabilecekken onun da kafasına sıktılar. Bu aralar Vadi’de kafaya dikkat etmek lazım. Dinlemeden etmeden sıkıyorlar.

Kurtlar Vadisi Pusu 287. Bölüm’ün en ama en güzel yeri bence final sahnesiydi. 13 yılda pek çok gizli mekan gördük. Özellikle İskender döneminden başlayarak bu konuda gerçekten muazzam işler ortaya konmuştu. Son baskından sonra bu bir eksiklikti ki Yusuf’un gittiği mekan ve giriş yolu, içerisi gerçekten harikaydı. Mekanı görüp de heyecan yapmayan Vadici bizden değildir. Ha, havalandırmayı öylece ortada bırakmalarına takılırdım ama diziyi çekmek için maksimum 6 günleri var. Ona da bir kamuflaj uydurmayıversinler. 

Gelecek bölüm özellikle ilk 10 dakika nefis geçecektir. Herkes bilir Hristiyanların "baba, oğul ve kutsal ruh" üçlemesi vardır. bu onlar için son derece değerlidir. O odadaki görüşmeden sonra artık bizim de çok değerli bir üçlememiz olabilir: Baba, oğul ve kurtsal ruh... Bekleyip göreceğiz.

Haftaya görüşürüz.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER