Yaz boyunca cuma akşamları düştüğümüz boşluktan bizi kurtaran, özlemle
beklediğimiz MedCezir, efsane bir başlangıç yaptı. Hakkında konuşacağımız ne
çok şey var, nereden başlasam? Şuradan başlayayım; şükür kavuşturana!
“Nerede kaldınız yahu?” diyerek tüm karakterleri sarılıp öpesim geldi izlerken!
Silin, baştan yazın ama bu dörtlüyü sonunda birleştirin lütfen.
Kibariye’nin Sil Baştan yorumuyla bizi fragmanlayan MedCezir, aslında
Mert’in de dediği gibi "Nerede kaldıysak oradan" devam etti. Çünkü silgi
tozları değil bu etrafa saçılanlar, karakterlerimiz sayfalarını, göz yaşıyla
silmeye kalkmışlar. O yüzden de mürekkebi dağılmış, yazılanların izi kalmış
sayfalar var ellerinde... Yani ne silinmiş, ne okunuyor. Yoksa, yaman
çapkın değil ki bizim esas oğlan. Aşkına da, aşık olduğuna sahip çıkmanın
kitabını yazar. Yazar da, işte o Faruk Beylice’ye verdiği söz olmasa,
belalarımı da alıp gidiyorum fikriyle Mira’ya söylediği o “Düş yakamdan”
olmasa... “Acımı içime atarım, çapkınlık maskesiyle saklarım” kafasında Yaman’ım.
E, bu kafayla ortaladığı topa Elif yükseldi, o top gol olur tabii. Bu arada Elif’i
canlandıran Aybüke Pusat’a benim gözüm çok kolay alıştı, iyi bir seçim olmuş.
Yaman’ın yükleri pek bir ağır. Bir yanda Faruk’a verdiği söz, bir yanda acı
içindeki Serezler... Çareyi; her limanda bir hikâye bırakmakta bulmuş Yaman.
Yalnız iki günde seni seviyorum diyen kıza mı çemkirsem yoksa Yaman’ın "Seni
seviyorum"a verdiği "Eyvallah!" karşılığına mı saydırsam, bilemedim. Bu
“Eyvallah” da, ilk sezonun “Seni seviyorum”larına verilen “Teşekkürler”
cevabıyla yarışır kıvamdaydı hani. Flasback’lerde gördüğümüz üzere Ender’in
ölümü Yamira cephesindeki suları durultmamış. Yaman’la Mira, muhtemelen cenaze
sonrası simsiyah giysiler içinde, 'Düş yakamdan'ın rövanşını yapmışlar. Yaman’ın
sert sözleriyle sonuç arkadaş kalalım kararı olmuş. Ah ya, biraz ayrı kalalım,
kafaları toparlayalım filan hepsi olur da, sizden arkadaş olmaz. Daha
çözülmemiş meseleler, yarım kalan hikâyeleriniz var. Söyleyeyim de, 'Düşman
oluruz ama arkadaş kalamayız'ı kafanıza sokun.
Tarzına da, doğallığına da bayılıyoruz.
Amerika’dan Orkun’la beraber dönen Mira, tam da beklediğim gibiydi.
Hislerini saklamaya gerek duymayacak gerçek bir prenses, Mira. Ağzında
sakızıyla Orkun’u görünce mutlu olanlar, kaç kişiyiz? Vurdum duymaz hallerine
bir de Mira’ya dozunda yaklaşma tavırları eklenmiş, Orkun Civanoğlu bu sezon
hayranlarının sayısını çoğaltır, net. Tamam, son sahnede yediği haltı
unutmadım, birazdan ona da geleceğim. Ama Hale’yle oynaşmaları devam ediyor ya,
rahatladım. Geçen sezon gururları, duygusal bir itirafa meydan vermemiş, hikâyeleri
tensel çekimle sürmüştü. Bakalım bu sezon ne olacak? Altınkoy gençleri tam
kadro karşılama komitesindeydi. Bir de ardından 'Hoşgeldin Partisi' verdiler, bu
sezon yine bizi çok eğlendirecekler. Artık mekânları da belli. Uzay’ın
amcasının hediye ettiği o malikânede ne partiler göreceğiz kim bilir…
Serezler'in malikânesi ise ben diyeyim terk edilmiş perili ev, Sedef desin Alacakaranlık Kuşağı! İyi ki çalışanları çağırdı da toparlattı. O evi bu haliyle görmek gerçekten çok üzücüydü. Çünkü ideal çiftimiz Selim ve Ender'in mutlu
birlikteliğinin simgesi o ev. Mert’in şen kahkahaları ve mutfaktan gelen harika
kokularla bir masal objesiydi adeta, terk edilmişliğin simgesi değil. Eve giren
hırsızlar tabiî ki bu sezon daha da aktif göreceğimiz Turunç Nadir’in işiydi.
Yalnız hırsızlık için taktığı maske olmasaydı, Farukcu'ğum o Hasan’ı devirirdi
bence. Nasıl da hemen koştu hırsızın peşinden, şövalye ruhlu kahramanım!
"Bizim buralara da uğrasaydı, kaçırmazdım" diyenler kaç kişiyiz?
Hırsızlık olayı yazı teknede geçirmiş olan Selim-Mert-Yaman üçlüsünün
Altınkoy’a dönüşlerini çabuklaştırdı neyse ki... Yaman’ın Mira sonrası
seçimlerine daha fazla katlanmak zorunda kalmadık. Yalnız bu üçlü sessiz salaş
köşeler seçmek yerine, herkesin uğradığı yerleri seçmişler demek ki, Bay Aşk
Üniversitesi'nde okuyan Elif'in de aynı yerde olması böyle açıklanabilir ancak.
Üç erkek, acılarını dindirmek için gayet erkeksi yöntemler bulmuşlar. Kâh birbirlerine dalaşıyor kâh içlerindeki yangını denizin soğuk maviliğinde
söndürmeye çalışıyorlar. Ama Selim’in dediği gibi canları en çok geceleri
yanıyordur. Sedef’in, evi alaca karanlıktan günışığına taşımak için yaptırttiği
temizliğe rağmen eve geri dönüşleri çok iç acıtıcıydı kuşkusuz. Mert’in,
Ender’in elbisesini koklayışı ne kadar çocuksu ve içtendi. O sırada
göz yaşlarını akıtmamak için "Ammannn bu Sedef’in saç rengi de ne değişik olmuş?"
diye atarlanan kaç kişiyiz? Yalnız Suzi’nin bastıramadığı hıçkırıklarını çok
bencilce bulduğumu söylemeliyim. Adamlar da Sedef de gayet metanetliydi
başta...
Hadi canım, sarılmanız bittiyse, oturup yazın kritiğini yapalım.
Üç adamın eve dönüşleri sonrası, Mira’yı jaluzilerden gözetlerken görmeyi
özlediğinizi farkettiniz değil mi? Eylül’le kocaman ve bomboş evde rahatça
takılmak yerine, yine her zamanki dedikodu koltuklarına oturup, ilk
karşılaşmalarının kritiğini yaptılar. Yalnız bu ilk görüş kritikleri sırasında
kızların da, erkeklerin de kendi durumuna odaklanıp karşısındakini dinlemeden
konuşmaya devam etmeleri çok şekerdi. Birbirlerinden saklasalar da biz hepsinin
özlem içinde olduğunu görüp rahatladık. Yaman’ın Mira’yı ilk görüşünün,
Orkun’la cilveleştikleri bir anda olmasına ben çok sevindim. Tamam, Yaman’ın
asıl niyetini biliyoruz da, şimdi bunu devam ettirmesine gerek yok ki! Mira
gitti tedavisini oldu, geldi. Eh, Yaman belalılarından (Ne ayıp! Ailesinden
diyecektim.) uzaklaştı. Faruk da Yaman’ı çok zorlamazdı bence. Ama delikanlılık;
sözünün arkasında durmayı gerektirir diyen Yaman, ayrılığı sürdürme niyetinde. Yoksa bir "gel" deseydi, Mira "Düş yakamdan"ları, "Ben senin aynadaki aksin
değilim"leri geçmişe gömebilirdi. İşte o yüzden Yaman’ın, Mira’yı Orkun’la
görmesi gayet iyi oldu. Gerçi Mira’nın da Yaman’ı görünce Orkun’u dirseğiyle
iterek uzaklaştırması gözümüzden kaçmadı. Buna rağmen, karşı karşıya
geldiklerindeki soğukluklarını, kendileri de garipsemişlerdir eminim.
Eylül’le
Mert karşılaşması ise nispeten sıcaktı. Aslında ikisi de birbirlerine dönmeye
hazır görünüyorlardı. Hem o kadar uyumlular ki, Mira’yla Yaman’ı bir araya
geleceklerine dair ikna etmeye çalışırlarken ikisi de aynı cümleleri kurdular.
Siz Eylül’ün Uzay’la flört etmesine takılmayın, aklının Mert’te olması Eylül’ün
flört etmesine engel değil ki! Mert, -flashbackte gördüğümüz- o söylediklerinin
pişmanlığını yanına alıp kalktı, Eylül’ün evine gitti. Ama Eylül her zamanki
bencillikten ölme içgüdüsüyle, çocuğa neler söyledi öyle. Mert'ciğim ne kadar
dramatik bir cümle kurmuş giderken; "Ben kendimi unutuncaya kadar sen de beni
unut." demiş. Eylül, olgunlukla karşılayabileceği bu durumu, biraz da yukarıdan
bakarak "Beni sen bile terk edebilirmişsin." diye, geri püskürttü. Bu cümleyle
Mert’in bağlılığını da kastediyordun ama "Sen bile" kısmı bayağıca aşağılama
unsuru içeriyordu Eylülcüğüm, bize yutturamazsın. Bir de Mert’in çizimlerini o siber mahluk Uzay’a vermesine ne demeli? Yalnız, Uzay Mert’le biraz daha
vakit geçirse, Eylül’ü falan gözü görmez, direkt ikonum diyerek tapar çocuğa. Uzay'ın, sahilde Altınkoy gençleriyle beraber, Yaman-Mert ikilisiyle karşılaşma
sahnesinde, arkada Orkun'la kalışında, acaba kanka olup işbirliği yaparlar mı?
diye düşünmüştüm ama, sonra gördüm ki Orkun, Uzay’ın o dar çapının çok dışında.
Orkun saçını kessin diyenler v.s. Orkun’un topuzunu yerim diyenler
Orkun’un çapı da Turunç Nadir’e küçük gelmiş olacak ki, bir borç meselesi
döndü ortada. Bu sırada Sude’den sonra “Kaya” soyadına talip bir diğer kişinin de Nadir
olduğunu gördük. Eh, Bakturoğlu gibi bir soyadını hiçbir kadının isteyerek kabul
etmeyeceğini bildiği için olsa gerek Nadir karısının soyadını almayı planlıyor.
Turunç Nadir, Asım Şekip Kaya’yla istediği kadar uğraşabilir ama Sedef ve Yaman’a bulaşmasın lütfen. Bak, Sedef'ciğim acısıyla ne kadar dinginleşmiş. Atrık
göz yaşını şen kahkahalarının arkasına gizlemiyor. Tam bir Mrs. Faruk
Beylice olmuş, dokunmayın. Kıyamam, “Babamdan beni özlediğini duymak için
ödenen bedel bu kadar ağır mı olacaktı?” demesi de içimize oturdu değil mi?
Uzay'ı rahatta dinlemeye çok alışma Tuğçe, bir toparlan istersen, ne de olsa o bir gün senin de olabilir.
Mira’yla Yaman’ın tek başına karşılaşmalarını hepimiz sabırsızlıkla
bekliyorduk. Yaman sabah alışverişinde, Mira koşudayken karşılaştılar.
Beklentimiz gardlarını indirmelerinden yanaydı. Mira, konuşmayı uzatabilmek için nasıl da elinden geleni yaptı. Hatta kendini
kontrol edemeyip Yaman'a kız arkadaşını bile sordu. Yaman’ın "Şu an yok"
demesine verdiği “İyi bari çabuk düşmüşler yakandan” cevabıyla Mira’nın hanesine artı
birkaç puan koyabiliriz değil mi? Hanesine artı puan yazacağım bir
diğer isim de Hale'dir. Yaman'a ilk gördüğü yerde "Şansını kızlar tuvaletinin
kapısında mı deniyorsun?" lafını yapıştırdı hemen. Bu sezon onu
sadece Yaman'la Mira'ya laf sokup, Orkun'la gizliden oynaşırken görmeyelim.
Mesela Eylül'le ortak bir çıkarları olsun, beraber hain planlar yapsınlar. Eğlence peşinde olduğum doğrudur, evet! Bu arada Tuğçe de umarım, Eylül-Mert
ayrılığından nasiplenme rüyaları görmüyordur. Uzay'la takılsın işte, arayıp da
bulamayacağı bir nimet onun için! Tamam, Tuğçe'yi seviyorum, derin ruhlu bir
kız ama Mert'e olan takıntısından kurtulsun da istiyorum. Tabi ben yakıştırdım
ama Uzay’ın gözü Tuğçe’yi görmez gibi. Vazgeçiyorum, Tuğçe Eylül’e birini daha
kaptırırsa kendine gelemez, ona yeni birini sipariş edelim. Ama lütfen Doruk’la
Eda kadar antipatik bir çift olmasınlar.
"Tarzım şekil önümden çekil!" Ama bir Kenan da değilsin hani, sahi Kenan
nerede?
Gelelim kadronun yeni güzellemesi Magazin Muhabiri Deniz'e. Hiç öyle "Ay
nasıl güzel bir çifttiniz siz” göz yaşarmalarına girmesin. Selim'e yürüyeceği
gayet açık. Yalnız o da tam Selim'in harcı bu arada. Üstelik de kızıl! Ender'in
yerini tabii ki dolduramaz ama Asalet Kraliçesi Ender'den daha çok yakışıyor
Selim'e... Mesleki deformasyonuyla, her ikili konuşmayı da dinleyecek besbelli.
Bildiklerini Selim'e yetiştirip, yakınlık kurmak için kullanacak da, Mert bu
durumları nasıl karşılar, göreceğiz. Bir de Asım Şekip Kaya var. Bay Aşk, kızının
ölümü sonrası Selim’e dev püskürür diye düşünüyordum ama "Oğlum" dedi, ötesi var
mı? Büyüksün Asım Şekip Kaya! Bakalım Ender’le Selim’in kazanın yaşandığı arabaya
binerken kavga ediyor olduklarını öğrenince ne olacak? O kavgadan pek
kimse haberdar değil sanırım. Mira ile Eylül biliyor gibi hissettim ama, mesela
Mert olayların ne kadarını biliyor, Ender Sinan'la tam olarak ne yaşamıştı?
Bunlar hiçkimse için çok açık değil henüz. Muhtemelen bu konu ilerleyen zamanlarda Deniz'in de didiklemesiyle ortaya
dökülecek. Gerçi Ender’i güzel hatırlamak istiyorum. Olan biten her ne ise cevaplanmamış sorular olarak kalmasına razıyım.
Sana takım elbise giymek çok yakışıyor.
Altınkoy bildiğimiz gibi... Her dramdan bir sosyal sorumluluk projesi
çıkarma alışkanlığıyla, Ender'in adına burslar verilecek. İlk iş, bir anma
gecesi düzenlemekti pek tabii... "Eğer nefes almaya devam eden bensem,
boğazım neden düğüm düğüm" diyerek, gözyaşlarımızı akıtmaya talip olan
Selim için tam ne güzel başladı diyordum, o konuşmasının devamında şiir
okuyarak müsamereye bağladı. Bu sırada suçluluk gözyaşlarına boğulan Sude'yi,
Sedef elbette uyaracaktı. Ah, Sedef bir de Sude'nin Ender için çevirdiği
dolapları bilse, neler yapar ona! Yalnız, gecede herkes siyahlar içindeyken,
Eda canım sen hayırdır? Bir de pembe giymişsin? Doruk'la aşk sarhoşu bir
yaz geçirmişlerse demek ki... Sude de eski frapan hallerinden uzaklaşıp Asım
Şekip Kaya'nın karısı olmanın ağırlığı ve şıklığındaydı. Yoksa Bay Aşk'ın
sıkıcı balayında, entrikalardan uzakta kalınca formunu mu kaybetti? Beren'in
"terrible fifteen"i Sude'yi bu yüzden daha da kızdırmış olabilir. Beren'ciğim
tam formunda yalnız, bu sezon onun da aşk hayatını izlemek istiyorum
artık.
Bir kıskanılma malzemesi
olarak Elif'in de, Ada kadar sığ bir karakter olmadığına memnunum. Gerçi, ağzıyla
kuş tutsa Mira'ya rakip olamaz o ayrı. Bir de Yaman'ın züppe olmadığını
öğrenince gözlerinin parlaması neydi Alla'sen? Boyfriend kriterlerini sayarken,
züppe olmasın, burslu okusun, ekmeğini taştan çıkarsın filan mı diyor? Gecenin bombası ise bir Orkun Civanoğlu klasiği olan öpücüktü. Verdiği
kıskandırma taktikleriyle Orkun, Mira'nın sol kulağına fısıldayan kötü kalpli
melekti adeta. Orkun'un
öpücüğü sonrası genel kanı; yüzünde patlayacak bir tokattan yana ama ben bu
tokadı beklemiyorum çünkü Yaman Mira'yı kırıcı sözleriyle çok zorladı. Gerçi Yaman'ın, bu “kendine güveni tavanda” hallerinin Mira'yı daha çok
cezbedeceğine de inanıyorum. Evet, beni cezbetti oradan biliyorum. Olsun olsun,
güzel şeyler bunlar, o savaşlardan sonraki kavuşmalar daha tatlı olur değil mi? Kavuşma demişken, bölümün
sosyal medyada hashtag'ı olan #kavuştuğumuzda da belli ki Nur Yüzlü Sayko’muz
Tan'ın “kavuşma”sıyla, aynı kaptan su içmişti. Tek kavuşma, seyircisinin çok
özlediği Medcezir’e kavuşmasıydı çünkü.
Dramın yerini eğlenceye bırakacağı güler de gelecek elbet...
İkinci sezonunun ilk bölümü, elbette, bir kısım seyircisinin yer yer sıkıcı
bulduğu dram soslu sahnelerin ağırlıkta olacağı bir bölüm olarak
tasarlanacaktı. Ender’in ölümü sonrası tam
kıvamında bir dram vardı ekranda, ne duygu sömürüsü yaptı, ne geçiştirme
sahneleriyle hakkını vermediğini hissettirdi. Bence her şey gayet ayarındaydı. Hele
bir toparlansınlar, dev eğleneceğiz sonra da kavuşmaların tadını çıkaracağız,
değil mi, değil mi:)