Kakılmış'tır benim aduuuummm...Her yeri siler süpürür, yıkar parlatıruuuummm...
Bölümün geri kalanında Derviş Paşa yeni vezir-i âzam olarak saraydaki konumunu en yükseğe çıkarırken, Handan Sultan da haremin mutlak validesi olarak konumunu iyice güçlendirebilmek için hamlelerde bulundu. İlk bölümlerde seyirciye gösterildiği üzere alt tarafı bir “güzel çocuk” olmadığını, aksine kafasının bayağı da zehir gibi çalıştığını anlamaya başladığımız Mehmet Giray herkesi birbirine düşürme görevini layıkıyla yerine getirmeye devam ederek abisi Şahin Giray’dan bile daha anasının gözü olduğunu kanıtlamaya başladı.


Dün akşam yüzümü gözümü morarttılar ağalar. O yüzden bugün biraz sarayı dolaşayım dedim. Bir işim olduğundan gelmedim yani, bir görüneyim kaçıcam.

Yıllar sonra Kırım tahtına oturduğu zaman sıkıntı çıkaracak potansiyele sahip bir şahıs olduğunun işaretlerini ufak ufak görebiliyoruz kendisinde. İşin sevindirici tarafı, ilk bölümlerdeki karakter özellikleri ve motivasyonlarından ayrılarak, tıpkı Anastasia’dan Kösem’e geçilirken karakterin kişiliğinde aniden yaşanan 180 derecelik ani değişimin benzeri bir karakter dönüşümü içine girmiş olsa da bu dönüşüm Kösem karakterinde olduğu gibi batmıyor insana. İlk zamanlarda abisine tam tersine nasihatlerde bulunan uysal bir tipken şimdi tıpkı abisinin durduğu hırslı ve gözü pek noktaya gelivermesi haliyle biraz tuhaf olsa da, “aşıktı, gözleri kör olmuştu, rüyadan uyandı, aklını başına topladı, yapması gerekeni yapmaya başladı” diye düşünmek ve bu dönüşüme çok da takılmamak gayet olası.

Yukarıda kısaca bahsettiğim gelişmelerle ilgili yazmak istediğim şey ise başka. Yazının en başında da belirttiğim gibi 16. bölüm bir nev-i “Muhteşem Yüzyıl Best of”u gibiydi ve olan bitenin oluş bitiş şekilleri ilk diziden fazlasıyla tanıdıktı. İki dizi arasında benzer hikayelerin olması değil, bu hikayelerin zaman zaman tıpatıp aynı şekillerde vuku bulması gibi bir sıkıntı var Kösem’de. Örneğin Derviş Paşa’nın Mehmet Giray’ı ortadan kaldırmaya çalışması…


Bizim dizinin kötüleri bile çok yakışıklı, karizmatikti valla İbrahim. Biz görmeyeli çok değişmiş ortamlar. 

Muhteşem Yüzyıl’ın ikinci sezonunda bir Behram Paşa vardı, hatırlar mısınız? Efendi Hazretleri olarak bilinen İskender Çelebi’nin müridi, Pargalı İbrahim Paşa’nın düşmanı, makam mevki peşinde bir şahıstı. Ayaklarına fazla dolanmaya başlayınca İbrahim Paşa bir gece vakti Behram Paşa’nın sık sık takıldığı Elenika’nın Meyhanesi’ne adamlarını göndertmiş ve onu öldürtmeye çalışmıştı. Adamlarından biri işin tamamlandığını haber vermek için sarayına gelmişti. İbrahim Paşa da tam öldü de kurtuldum diye sevinirken Behram Paşa ertesi sabah Arz Odası’nın kapısında kanlı canlı belirivermiş, Sultan Süleyman’ın önünde İbrahim’i zor durumda bırakmıştı.16. bölümde Derviş ve Mehmet Giray arasında yaşananlar bu hikaye örüntüsünün noktasına virgülüne dokunmadan aynısıydı. Tek farkla… Derviş’e haber uçuran ağa Mehmet Giray’ın öldüğünü kendi gözleriyle görmeden kavga başlayınca “oldu bu iş, adam öldü” diye düşünüp hareket edecek kadar salaktı.


- En sevdiğim sözcük öbeği ne, biliyor musun Cennet?
- Nedir sultanım?
- HADDİNİ BİL!!! Şimdi de "yırtarım ağzını" üzerinde çalışıyorum ^^

Sonra, haremin baş haznedarı Cennet Kalfa olabilsin de Kösem Sultan’a Handan Sultan’dan havadisleri uçurabilsin diye haremdeki kızların önünde sergilenen danışıklı dövüş kavga olayı. Yine Muhteşem Yüzyıl’ın ikinci sezonunda Hürrem Sultan ve Şehzade Mustafa’nın o zamanki gözdesi Efsun Hatun arasında haremdeki kızların önünde sergilenen sahte kavga olayının aynısı. Orada da sözde Efsun’la kavga eden Hürrem, aslında Efsun’u Mahidevran’ın gözünde güvenilir noktaya getirip Mahidevran ve Mustafa hakkında casusluk yaptırıyordu hatuna. Yine noktasına virgülüne varana kadar aynı hikaye örgüsü.


Bu koca köşkte onca oda varken, Handan'la Derviş'in tam da bu odada buluşup fiskos yapacaklarını nereden bildim de bu dolaba girdim hiç anlamadım vallahi. Üstelik de buraya onlardan önce gelmişken. Saraya dönünce Halime'nin cinlerine bir danışayım en iyisi. Onlar mı beni adrese teslim yaptılar yoksa?? o.O

Peki ya Safiye Sultan son arzusu olarak kızlarına mektup yazmayı istediği ve içlerinden birini payitahta çağırdığında kaç kişinin aklında Muhteşem Yüzyıl’ın her yeni sezonunda sihirli şapkadan çıkar gibi çıkıp gelen Süleyman’ın kız kardeşleri canlandı? Şimdiden bir Hürrem Sultan vs. Şah Sultan çatışmasının Kösem’li versiyonu ufukta göründü diyebiliriz. Mahfiruz ve Mahfiruze’den boşalan didişilecek kadın rakibe kontenjanı da böylece dolmuş olacak.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER