Geçen bölümdeki yazımda
Halide’ye üzüldüğümü ve ona kızamadığımı dile getirmiştim. Bakın, Halide’nin
bir kadın olarak yaşadıkları hiç kolay değil. Sürekli aynı sözleri tekrarlıyor
gibi hissediyorum, fakat bunun başka türlü bir açıklaması yok. Hanımlar, genç
kızlıklarını yani yeni yetiştikleri dönemleri düşünün. Hoşlandığın,
midende o kelebekleri uçuşturan, nefesini kesecek kadar seni senden alan karşı
cinsinden birine aklın takıldı. Gecende gündüzünde, her yerde onu
düşünüyorsun. "Ah, bir baksa ona dünyaları bahşedeceğim." cümlesini dahi
kuruyorsun. Sonra bir şey oluyor, tuhaf bir şey. O adamla yakınlaşıyorsun,
duygularını açıyorsun. Karşılık bulduğunu bile sanıyorsun. Yüreğinin götürdüğü
yere kadar kuşkusuzca seninle her şeye varım diyor ve tüm sınırlarını kaldırıyorsun. Bir bakmışsın ki adamın umurunda bile değilsin. Yine
anlamıyorsun. Saf salak bir şekilde onun sana geri geleceğini düşünüyorsun.
Adam gitmiş. Sen yüzüstü kalmışsın. Ha, bir de sevdiğin adamdan içinde bir
parça taşıyorsun. Hayâller kuruyorsun, geleceğini planlıyorsun, karnındaki
bebeğin umudunu bir kat daha arttırıyor. Her şeyi, herkesi bir kenara itiyor ve
sevdiğin adam için yaşayacaklarından vazgeçip yanına gidiyorsun.
Ana yüreği, yine de dayanamıyor
Ne oluyor?
Peki, bunca acıya, vazgeçişe değiyor mu? Ne oluyor söyleyeyim mi? Tam karşında
nikâh karesi beliriyor. O taptığın, nefesim dediğin adam başkasının ömrü olmak, başka bir kadınla gelecek kurabilmek için imzayı deftere basıveriyor.
Sen? Bir bebek bekliyorsun, hem de başka bir kadın için yanıp tutuşan bir
adamdan. Değiyor mu? Sevdiğine, değer verdiğine, ömrünün geri kalan kısmını
tükettiğine değiyor mu? Sonra düşünüyorsun. O kadının yerinde ben olsaydım her
şey nasıl olurdu? Onun değil, benim çocuğuma babalık yapsaydı mutluluğum
perçinlenir miydi? Her gece ben, onunla aynı yatağı paylaşsaydım. Ben aynı
hayatı yaşasaydım. Neden? Neden? Neden? Kaç defa bütün bu olanlar aklından
geçmeye başlıyor? Evli olduğunu bildiğin hâlde niçin sevmekten vazgeçemiyorsun?
Umutların tükenmiyor mu? Gece yastığa başını koyduğunda şimdi yanında ben
olacaktım demek içini nasıl acıtır biliyor musun? Bu nedenle Halide’yi
kınayamıyorum. Bu nedenle Halide’nin saplantılı davranışlarını ve hakaretlerini
görmezden geliyorum. Çünkü Halide’nin yerinden ben de olabilir(d)im. Yaşamayan,
o acıyı iliklerine kadar hissetmeyen bilemez. Gönlümüze göre eleştirmeği hiç
düşünmeden yapıyoruz. Bir de terazinin diğer kefesine koy bakalım kendini.
Diyorum ya, kimse sebepsiz yere kötü olmaz. İllaki bu sonucu tetikleyen bir
sebep vardır.

Pembe tamponlardan koyunca gündüz düşleri daha iyi görülüyormuş
Pıtırcık hemşiremiz Sevgi en
sonunda içindeki kadını ortaya çıkardı ve Gülru’nun nicedir bildiği ama
onlardan duymak istediği itirafı dilinden dökebildi. Aşkı için savaşan
insanlara hayranlığım katbekat artıyor. Zamanında savaşamayıp yenilen biri için
bunun ne ifade ettiği çok önemlidir. İnanıyorum ki Sevgi çok yakında bu itirafı
Cihan’a da yapacaktır. Biraz zaman alacak, fakat Cihan da bu aşkı karşılıksız
bırakmayacaktır.
Böyle öpüşünce burunlarımız yamuluyormuş. Denedik oldu!
Aşk öyle bir büyü ki; Ömer ile
Gülru arasında her ne geçmiş olursa olsun birbirlerinden kopamıyorlar. Uzun
zaman sonra gelen öpücüklerini her ikisi de istedi. Gülru her ne kadar istemem
yan cebime koy, dese de yemedik canım.^.^ İnsan diyor tabii, tüm bu olanlar
yaşanmasaydı, birbirlerini bu kadar tüketmeselerdi. En önemlisi de birçok kayıp
vermeselerdi. Diğer kayıplar içlerini bu kadar yakmazken ikisinden bir parçayı
yitirmeleri bir araya gelmeleri için bahane oldu. Fark etmeseler de yaralarını,
canlarını en çok yakan kayıptan sonra sarmaya başladılar. Bundan sonra Gülru ve
Ömer çifti için güzel günler gelecek. Son düzlüğe girdiğimiz şu günlerde drama
quen’lerimiz bunca yaşananlardan sonra biz izleyicileretorpil yapacağını
düşünüyorum.
62. bölümde emeği geçen
herkese teşekkür ederim. Sevgiyle kalın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere…
Mortissa