Nereden
başlasam, düşündüklerimi nasıl toparlayıp da anlatsam bilemiyorum. 44. bölüm
bittiğinden beri nasıl kelimelerimi cümlelere çevirebilirim diye düşünüyorum.
Öncelikle şunu sormak istiyorum. Pazartesi akşamı 44. bölüm adı altında biz ne
izledik arkadaşlar? Öylesine sıradan ve gereksiz olaylar döngüsü vardı ki “Paramparça
böyle bir dizi miydi" diye sorguladım durdum. Başladığı günden beri reyting
rekorları kıran, hepimizi kendine bağlayan bu dizinin diğer sıradan
dizilerden (İsim vermek istemiyorum.) bir farkı olmalıydı. Seyirciyi bu kadar
uzun süre kendine bağlayan dizinin senaryosu bu kadar zayıf olmamalıydı.
Değildi de zaten. Düzenli dizi izleyicisi olmayan beni bile kendilerine
bağlamışlardı. En son böylesine düzenli izlediğim dizi Avrupa Yakası’ydı. Siz
düşünün artık…
Haftalardır
dizinin yokuş aşağı gittiğini hissediyordum. En azından benim için öyleydi,
git gide ilgim azalıyor her bölüm sonrası Gülseren-Cihan aşkına inanmadığımı
bağırıyordum. O meşhur evlilik teklifi sonrası onların aşkına ilk defa inandığımı
söylemiştim ama yanılmışım. Meğerse ben Yedigöller’in büyüsüne kapılmışım.
İstanbul’a dönünce büyü bozuldu. Demiştim ya dizinin yokuş aşağı gittiğini
hissediyorum diye, her bölüm sonrası haftaya düzelecek diye kendimi avutuyordum
ama artık yeter!
Benden buraya kadar, pembe gözlüklerimi çıkarıyorum ve bir
daha takmamak üzere pencereden aşağı atıyorum. Bir dizi düşünün ki başrol
oyuncuları -üstelik aralarında büyük bir aşk olduğu iddia edilen başrol
oyuncuları- bölüm boyunca bir araya gelemiyorlar hem de olmayacak sebeplerle.
Hafta için basında Erkan Petekkaya ve Nurgül Yeşilçay ile ilgili bir haber
çıkmıştı ama "özel hayattır sonuçta bizi ilgilendirmez" deyip geçmiştim.
Sonuçta iş başka, arkadaşlık başka ama öyle olmuyormuş. O haber dizinin
gidişatını da etkiledi. Tamam, onlara beraber sahne yazmazsınız anlarım, saygı
duyarım ama öyle altı boş bahaneler zincirine takıldık ki resmen bir seyirci
olarak zekama hakaret edilmiş gibi hissettim.
Bu elbiseyi giymeliydin...
Gülseren ne zaman kendine güveni
olmayan, ezik bir kadına dönüştü Allah aşkına biri bana açıklasın? Bu kadın
daha ilk bölüm Dark Blue’nun camını indirmemiş miydi? Öyle güçlü, kendine
yetebilen bir kadın Cihan’ın arkadaşlarının yanda küçük düşerim diye kavga
çıkarıp gitmemezlik yapar mı? Ya Cihan? Gülseren çalışıyor diye deliye döner
miydi? Nerde kaldı Cihan Gürpınar’ın anlayışlı, sevecen hali? Yüzüğü takınca mı
değişti de kadının suratına telefon kapatmaya başladı. Keşke böyle saçma
sebeplerden bir araya gelememelerini izlemeseydik. Keşke en azından ikisinin de
çok daha önemli işlerle uğraştığını ve yoğunluktan bir araya gelemediklerini
izleseydik. Neyse, sinirlerim bozuldu yine.
Bu konuyu
hemen burada kapatıyorum ve başlıkta da belirttiğim konuya geliyorum. Lütfen
sayfayı çeviriniz.