Sayın Cihan Gürpınar ve Ailesi, sonunda Ozan’ı delirttiniz…
2.sezonun başından beri Ozan’daki değişimi hayretle izliyor
ve anlamaya çalışıyordum. Çünkü ilk sezon bize gösterilen ağır başlı, sevecen
ve anlayışlı Ozan’ın yerinde yeller esiyordu. Artık karşımızda öfkesine hakim
olamayan, sürekli karşısındakini suçlayan ve eline silahı alıp Gülseren’in
karşısına çıkabilecek kadar gözü dönmüş bir Ozan vardı. Başlarda kendime “Neden
Rahmi ve Dilara’nın etkisinde kalıyor bu çocuk?” diye soruyor, “Kişiliği tam
oturmamış herhalde ondan.” diye cevaplıyordum. Sonra “Ergenliği tam atlatamadı
da ondan.” demeye başladım ama buraya kadar. Ozan gerçekten 180 derece
değişmekte haklıymış. Yaptıklarını doğru bulmuyorum aksine çok kızıyorum.
Ozan’ın etrafındakileri kırıp döktüğü her sahnenin sonunda ben ekran karşısında
sinir krizi geçiriyorum. Eee o zaman nasıl haklı bulabiliyorum? Bak yine
kendimle çeliştim değil mi? Şöyle ki ben Ozan’a gidiş yolundan puan veriyorum.
(Tam bir öğretmen!) Onu böylesine değiştiren olaylara şöyle bir dönüp
baktığımda aklımdan sadece şu cümleler geçiyor; “Sus Ozan, şimdi sırası değil
Ozan, doğru konuş Ozan, karşında baban var Ozan, annenle konuşuyorsun Ozan,
Ozan Ozan…”
Siz sürekli bu çocuğu ötelerseniz, dış kapının dış mandalı
yerine koyarsanız hal ve tavırlarındaki değişime de şaşırmamanız lazım.
(Çocuğun yürüyüşü bile değişti.) İnsan kardeşiyle, babasıyla, annesiyle hatta
dedesiyle içinden geldiği gibi konuşamayacaksa kiminle konuşacak? Yani
anlayacağınız Ozan’ın şu anki öfkesi bir günde ortaya çıkmadı. O öfke
tohumlarını siz ellerinizle ektiniz… Tabii bunlar benim şahsi düşüncem. Farklı
düşünenler varsa yorumları bekliyorum. :) Yalnız bu bölüm özellikle kızdığım ve hak verdiğim iki sahne vardı. Önce çok
kızdığım ve tepkisini çok yersiz bulduğum sahneden başlamak istiyorum hani
kapının önünde Deniz ve Cansu’yu gördüğü sahne var ya işte tam da oradaki
tepkisi neydi öyle arkadaşlar? Ozan zaten Cansu’nun hayatında biri olduğunu
bilmiyor muydu? Daha geçen bölümlerde Cansu Deniz’i abisine anlatmış o da
kardeşi adına sevinmişti. Hatta Deniz ile tanışmak istememiş miydi? Ben mi
yanlış hatırlıyorum? Şimdi niye ikisini yan yana görünce kıyameti koparıp “Görüşmeyeceksin
o çocukla!” diye bağırdı? Gerçekten insan hayret ediyor… Gelelim bir diğer
sahneye. Harun’a annesini anlattığı sahne çok çok iyi değil miydi? Ozan Dilara’daki
değişimi anlatırken Harun’un renk vermemek için çabalaması ama merakına da
yenilip üst üste soru sorması… İşte bunlar hep Barış Falay! (İyi ki Paramparça’ya
dahil olmuş, her sahnesi ayrı ayrı ders niyetine okutulur.) Ozan’ın Dilara’ya
neden bu kadar büyük bir tepki gösterdiğini ilk başlarda anlayamamıştım.
Sonuçta Cihan ile ayrıldılar, kalbi de uzun zamandır boş. Neden kalbi yeniden
birisi için heyecanla çarpmasın ki? Ama Ozan haklı arkadaşlar! Dilara Cihan’dan
ayrılmamak için ne entrikalar çevirdi, kendi hırsları yüzünden Gülseren’i ne
zor durumlara soktu hatırlarsınız. Şimdi birden değişti ve tümüyle Harun’a
odaklandı. Ayrıca şunu da söylemeden geçemeyeceğim aşk bile Dilara’nın
bencilliğini değiştiremiyor. Kendisi şirket çok zor durumdayken Harun ile
yemeğe çıkıyor, geceyi onunla geçiriyor ve hiçbir laf söyletmiyor. Konu Cihan
olunca ve aynılarını Gülseren ile yaşayınca çok büyük tepki gösteriyor. Kusura
bakma ama bu gidişle yapayalnız kalacaksın Dilaracığım. Oysa Cansu ile yatakta
konuştukları sahne ne kadar da güzeldi ama söz konusu Dilara olduğu için o
sahneyi hem gözlerim dolu dolu hem de her an büyüsü bozulacakmış gibi diken
üstünde izledim. Neyse ki Dilara hiç olmadığı kadar anlayışlıydı. (Şalgam
suyunu fazla kaçırdıysa…) Cansu’nun duymak istemeyeceği bir iki cümle kurduysa
da ben anneliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü aynı cümleleri kendi
annemden de duymuşluğum var. :)
Lütfen bir sonraki sayfaya geçiniz…