Evlerden ırak Aytolun’un yoğun mesaisi sayesinde Tuğtekin ve Gökçe’nin izdivacına karar verildi. Ya da en azından kız istenmesine.. Aytolun maşallah devrin evlilik programı sunucusu gibi baş göz etmedik çift bırakmıyor. Hatta hızını o kadar alamıyor ki hali hazırda evli olanlara ikinci hatun ayarlıyor bir de. Bunun için kendi obasından yeğeni Goncagül’ü çağırtmış. Eğer Gündoğdu Aytolun’a daha fazla prim verip Selcan’a eziyet etmeye devam eder, Goncagül’e de meyletmeye kalkarsa olay çıkarırım. “Hepimiz Selcan’ız” pankartı açar şirketin önünde otururum. Benden söylemesi.

kız halaya.


Dodurga’dan çıkamıyorum.
Bana çok enteresan gelen bir durum daha var. Türk devlet yönetiminde kadının yeri ve önemini hamdolsun az çok biliyorum. O sebepten Hayme Ana’nın devlet gibi dimdik duruşundan müthiş etkileniyorum misal. Fakat gelin görün ki Aytolun’un bu her şeye burnunu sokma durumu beni delirtiyor. Gündoğdu ve Artuk Bey tüccarla hayvan alış verişinde bulunurken bir köşeden Aytolun çıkıyor, diğer köşeden koştura koştura Selcan gelip “seni yanımda bulamadım Gündoğdu’m” diye dövünüyor. Anadolu’da kadınlar, içinde bulunduğumuz bu ekstra large zaman diliminde bile böyle durumlarda pat diye dalıp “seni evde bulamadım neredeydin?” demez eşine. O bakımdan o sahnede bir afalladım doğrusu.

Gelelim bölümün en mühim sahnelerinden emaneti ehline teslim etme hadisesine.

İbnü’l Arabî tarafından Ertuğrul Bey’e giydirilen dualı gömlek ve kuşak zahirdeki emanetti. Asıl manevi emaneti ise bir cihan devleti olma yolunda Ertuğrul Bey’e verilen vazife olarak yorumladım ben. İbnü’l Arabî’nin duası ve Ertuğrul Bey’in yemini ile taçlanan sahne bölüme damgasını vurmuş. Emeği geçenlerin eline sağlık..

Selçuklu Atabeyi Ertokuş’u obada ağırlayan Dodurga ve Kayılılar, Ertokuş Bey’in ve Sultan Alaadin’in Ertuğrul Bey hakkındaki görüşlerini duyunca gururla karışık bir şaşkınlık yaşadılar. Aytolun ve Tuğtekin’in hislerinin karşılığı hayal kırıklığı olarak adlandırılabilir. Ertuğrul Bey’in Moğollara karşı düşündüğü her şeyin doğru olduğunu ifade eden Ertokuş sayesinde anladık ki Ertuğrul Noyan’ın ordusuna saldırmak fikrinde son derece haklıymış. Kapılarına kadar dayanmış, Kayı’yı yerle bir etmiş Moğol ordusundan “güçlü, zengin” diye korkmak hangi Oğuz evladına yakışabilir? Oğuz töresinde korkmaya, teslim olmaya yer var mıdır?

Bu dün de böyledir. Bugün de. Savaşlar kötüdür, kan dökülmesindir, insanlar ölmesindir. Keşke. Ama bu Türkler’in icad ettiği bir sistem değildir. Eğer birileri toprağınıza, güvenliğinize, birliğinize, sınırınıza kastediyorsa oturup bunu yapanların gücünü tartışmak acizliktir. Türk Milleti’ni acizlikle anılmaktan Allah muhafaza etsin.

Sınır namustur. Geçtiğimiz günlerde sınırımızı ihlal eden uçağa “olması gereken” yanıtı veren, *Âkif’in şiirinde “işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek” dizesiyle övdüğü herkese selam olsun. Doğalgazdan daha mühim bir şey varsa o da hürriyettir sevgili okurlar. Hava gibi, ekmek gibi, su gibi aziz ve elzemdir. Anadolu insanı gerekirse kömür yakmaya, odun toplamaya, soba etrafında birleşip eski günlerdeki gibi birbirini muhabbetle ısıtmaya hazırdır. Yeter ki vatan sağ olsun.

Birtakım değerleri avamlık olarak kabul etmek en iyi tarifle avamlıktır. Söz konusu eylemi gerçekleştiren devletin ne çok sevdalısı varmış meğer bu ülkenin koynunda. Biz vatan dedikçe Rusya, bayrak dedikçe bez parçası; toprak, sınır dedikçe avamlık diye bağırıyorlar. Elinizin tersiyle ittiğiniz, üzerinde tepindiğiniz o değerler bizim kutsalımızdır. Haddinizi biliniz. Bu ülke için hayır konuşacaksanız buyurunuz dilediğiniz kadar.. Fakat ısrarla şer akacaksa ağzınızdan Allah aşkına artık susunuz.

Ertuğrul Gazi ve evlatlarından, Osmanoğulları’ndan öğreneceğimiz çok şey var. Daha çok yazılıp çizilsin, bu ilk oldu son olmasın dilerim. Bir Abdülhamit’i bilelim misal. Böyle dokunaklı bir kalemden o bize hep yalan dillerin konuştuğu Abdülhamit’i hakiki kimliğiyle seyredelim. Alparslan’ı tanıyalım.. Okuyarak anlamak yetmiyor olabilir bazen, bunu görsel sanatlarla pekiştirmek lazım gelebilir. O kadar zengin bir tarihe sahibiz ki, bizim yerimizde kim olsaydı bütün bu kahramanlarını dünyaya bir bir tanıtmıştı çoktan.

Haftaya yani iki gün sonra şahane bir bölüm seyredeceğimizi umud ediyorum.. Sabrınız için tekrar teşekkür ederim.

Üstad Abdurrahim Karakoç’un şiirinden bestelenen Omuzumda Sevda Yükü türküsünü de buraya bırakayım.. Derdi sevmek olan, gönlü gülistana dönen herkese armağan olsun.

Emek veren herkesin eline sağlık..
Allah’a emanet olunuz.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER