Mucizelere inananlar için: Bu da benim Kiralık Aşk'ım!

Mucizelere inananlar için: Bu da benim Kiralık Aşk'ım!
Son zamanlarda “Neden Kiralık Aşk” konulu yazılar yayınlanmaya başlayınca; benim de kendi hikayemi yazma zamanımın geldiğini hissettim.
Uzun zamandır yazı yazmayan beni, Kiralık Aşk yeniden yazmaya teşvik etti. Bu bile onu sevmem için başlı başına bir neden, ama dahası var tabii ki..

Geçen hafta 50 yaşıma bastım. Son izlediğim dizi Bir İstanbul Masalı’ydı. Uzun, ağdalı sahneler, gereksiz uzatmalar beni yerli diziden soğutmuştu. Ta ki Kiralık Aşk ile tanışıncaya kadar.

Kiralık Aşk ile çok zor zamanlardan geçtiğim günlerimde tanıştım. Aslında kişilik olarak, hayatı olduğu gibi kabullenen, olanda hayır olduğunu düşünen, oldukça pozitif biriyim, ama bazen ayar bozuluveriyor işte. Evde boş boş oturup, her şeye ağlayan, sinirler laçka bir haldeyken önce
youtube’da rastladım ona. Birden havam değişti, bir güldüm, bir güldüm, ama ne gülmek…

Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmam. Yaşadığım, yaptığım her şeyin mutlaka bir nedeni olduğunu düşünürüm. Bu nedenle de Kiralık Aşk’ın hayatıma girmesinin bir nedeni olduğuna inandım. Hayatıma girdiği andan itibaren de mucizeleri bir bir yaşamaya başladım. İlki, beni yaşadığım depresyondan çekip çıkarması oldu. İkincisi ise 20 yıl önce tanıştığım insanla yeniden bir araya gelmeme sebep oldu. Müge Turalı Pak’la. Sonra mı? Sonrası daha da ilginç. Aylardır iş arayıp bulamayan ben; arka arkaya iş teklifleri almaya başladım. Hayatımda ters giden pek çok şey teker teker yoluna girdi. İşte ben o yüzden Kiralık Aşk’ın uğurlu olduğuna inanıyorum. Hatta Kiralık Aşk melekleri olduğuna :) Gülmeyin! Gerçekten inanıyorum.

Peki nedir bu diziye bizi bu kadar bağlayan şey? Tek kelime “samimiyet”. İzlediğiniz her plan, her sahne size yaşadığınız bir şeyi hatırlatıyor ve her sahne kolayca size geçiyor. Defne’nin mahallesinde ve hayatında kendi çocukluğumu, mahallemi görüyorum mesela. Biz de, aynı Defo, İso, Nihan ve Serdar gibi akşamları apartmanın bahçesinde sohbet edip, çekirdek çitlerdik. Komşulardan birine büyük misafir geleceği zaman annelerimiz toplanır hazırlıkları birlikte yaparlardı. Tıpkı, Defne’nin anneannesi, Endam hanım ve komşuları gibi. Bu mahalle sıcaklığı sevdiriyor bize Kiralık Aşk’ı.

Bugünlerde sadece cep telefonlarımızla kurduğumuz iletişimin (kendi kendimizle kaldığımızda bile) aslında ne kadar sahte olduğunu, hayatın aşkla, dostlukla, kitapla, sinemayla, dansla ve müzikle çok daha güzel aktığını ve çok da güzel olduğunu fark ettiğimizden seviyoruz Kiralık Aşk’ı.
Ve tabii o naif, o müthiş aşk… Bence esas özlediğimiz o galiba. Her şeyi kolayca tükettiğimiz bu dünyada, hepimiz Defne ile Ömer’in aşkına aşık olduk. O meleksi, pamuklara sarıp sarmalanacak, sanki dokunsan kırılacak, ama bir o kadar da tutkulu ve güçlü aşk bizi Kiralık Aşk’a kopmayacak çok güçlü bir bağ ile bağladı.

Son söz, yapım, yönetim ve tüm oyunculara… Çünkü hepsi ayrı bir değer, hepsi müthiş emek ve efor sarf ediyor. Sektörün içinden gelen biri olarak ne kadar zor bir iş yaptıklarını biliyorum. İşte bu yüzden hepiniz, ama hepiniz “iyi ki, iyi ki gerçekten iyi ki varsınız.” Hep var olun emiJ Çünkü ben sizin sayenizde yeniden “var oldum”.

Biz de her bölümde yeni bir şey öğrenmeye ya da unuttuğumuz bir şeyi yeniden hatırlamaya devam edelim.
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER