Kezban
değil, KADIN!
Bu diziyi izlerken aklımda hep bu yankılandı. Çünkü
daha önce bir başka yerli yapım için, sosyal medyada izleyiciler, esas oğlanı öpmekten kaçınan
esas kızı “kezban, akılsız, vb.” diye eleştirmişlerdi.
Hae Soo, Kore kültüründe kadından beklenen rollerden
farklı davranan bir karakter: Evlenmeye, erkeği memnun etmek için kariyerden vazgeçmeye, erkeği elinde tutmak için mutfakta ve evde usta olmak gibi marifetlere
ihtiyaç duymamış. Kendi deneyimlerine ve isteklerine odaklanmış.
Jae Yul ile ilişkileri öyle güzel bir dengede
kuruluyor ki herkes hem kendi hayatına hem ilişkisine aynı anda sahip
çıkabiliyor. Jae Yul yazmak için evine kapandığında ya da Hae Soo çalışmak
zorunda olduğunda bunu bir sisteme oturtabiliyorlar. Kimse kendinden fedakarlık
yapmak zorunda kalmıyor. Ya da kimse Hae Soo’dan “kariyer de yap çocuk da” diye
bir beklentiye girmiyor.
Jae Yul ve Hae Soo birlikte gelecekte sahip olmak
istedikleri hayattan bahsederken, Hae Soo kadınların iş-çocuk-ev işleri
üçgeninde nasıl sömürüldüklerini her defasında çok güzel dile getiriyor. Kadın
olarak sadece bu üçgene tutsak olmak istemediği dizinin neredeyse her bölümünde
ekrana geliyor. Bu anlatılırken Hae Soo'nun hayatı, annesi ve ablasının evlilikleri ile karşılaştırılıyor. Türkiye'ye çok yabancı olmayan "sinek kadar olsun ama kocam olsun!" anlayışının kadınlarının hayatlarını ne hale getirdiğini gösteriyor. Kadın karakterlere mutluluk için tek ve değişmez bir doğru yol gösterilmiyor: Yüzük, nikah cüzdanı, çocuklar, vs. gibi.
Yerel ya da yabancı romantik komedilerin büyük
çoğunluğu erkek özel yapımlardır. Erkekleri yüceltirken, kadınların
hayatlarının anlamını erkekle sınırlayan ya da kurtarılmak için erkek
kahramanlara ihtiyaç duyan kadın profillerini içlerinde barındırırlar. Kendi
ayakları üzerinde durabilen güçlü kadın karakterleri görmek umudu ile ekrana
baktığımız her fırsatta itinayla ehlileştirilen kadın karakterlere rastlıyoruz.
Her şey, aşk dahil, erkeğin tercihlerine ve hazlarına göre şekilleniyor.
Kadınlar fedakarlıkları, kendilerinden vazgeçebildikleri, hırçınlıklarını
(kendi istedikleri hayatı kendi istedikleri gibi yaşama azmi de sen ona)
törpüledikleri oranda kül kediliğinden prensesliğe yükselirken; erkekler
uyguladıkları fiziksel ve duygusal şiddetin boyutu, maçoluklarının büyüklüğü
oranında sertleşerek beyaz atlı prens oluyorlar. Tüm bunlar ekrana o kadar
romantik yansıtılıyor ki bunların aksini yapan kadın karakterler "kezban"
olmakla, aptallık yapmakla suçlanabiliyor.
Neredeyse dizinin sonuna kadar “seni seviyorum”
demeyen Hae Soo’la karşın; aşkı için kıskançlık yapan, sertleşen, aldatan bir
erkekle karşılaşmıyoruz. Karşısındakini “Kezban” olarak değil de istekleri olan
bir birey, kadın olarak gören esas oğlanın olduğu şukela bir dizi.