Büyük İskender'in Atı: Ne Atı Ya?

Büyük İskender'in Atı: Ne Atı Ya?
Merhaba,

Salgının kontrolünü tamamen yitirdiğimizi hissettiğim bu günlerde, AVM'ler çoktan açılmışken bile kapalı tutulan tiyatroların bence yine de mevcut şartlardaki en güvenli aktivite olarak asıl mekânları olan kapalı salonlarına dönüyor olması, son dönemde özellikle İstanbul'la ilgili az sayıdaki sevindirici gelişmeden birisi diye düşünüyorum.

Havaların bir anda kışa dönmesiyle açık havadaki temsiller birer birer sona erirken Moda Sahnesi de %75 kapasiteyle kapılarını tekrar sanata açtı, oyun öncesi tiyatronun önünde takılan o heyecanlı kalabalığı bile özlemişiz. ^.^

Moda Sahnesi'ne kavuşmanın mutluluğu Tiyatroadam'ın yeni oyununa kavuşmanın heyecanıyla birleşince 15 Ekim'deki prömiyerinde seyrettiğim oyunda salondaki güzel enerji katlanmıştı. Aslında ekibin bir diğer taze oyunu Einstein'ın İhaneti'ni de online olarak izlemiştim ancak tiyatro özü itibariyle araya ekran girince aynı hissiyatı yaşamanın mümkün olmadığı bir sanat. 

Bu sebeple, Büyük İskender'in Atı için Tiyatroadam'ın muhteşem geri dönüşü desem yanlış olmaz sanırım. Yine o tanıdık coşkulu, dinamik, şenlikli oyunlarından birisi olmuş. Ekibin alışılagelmiş tarzıyla evrenselden yerele insana dair eleştiriler, günümüz Türkiye'sinin politik ve toplumsal vaziyetlerine çok tatlı göndermelerle birleştirilerek güldürürken düşündürüyor.

Oyunda, metruk bir Balkan köyünün kırık dökük meyhanesinde toplanan, bir kadeh şarap içebilmek için bile parası olmayan sefil bir grup insanın çok tanıdık hikâyesi anlatılıyor. Meyhaneci (sermayedar), papaz (din adamı), emekli albay (asker), çingene (sanatçı/azınlık), öğretmenden (kadın/aydın) oluşan grup, buldukları dört birbirine benzemez at nalından yola çıkarak yırtmanın hayalini kurarken, kendini kral (Büyük İskender) sanan köyün delisi (birisine de benziyor ama çıkartamadım :)) oyun sonunda aralarındaki en makul insan olarak hayatta kalmayı başarırken, oyun insanın kitleler halinde çıldırmasının ne kadar kolay olduğunu hatırlatıyor. "İnsan çok çalışan bir öküzdür." çıkarımı ile aylaklığa övgü yaparak da gönüllere taht kuruyor. 



Prömiyer olmasına rağmen herhangi bir sürç-i lisan etmeyen oyuncularıyla, özellikle Berk Yaygın'ın çingene (sucuğu sosisi geçtim bari bir yumurta verseydiniz adama :)) yorumuyla oyunun komedi dozu oldukça iyi ayarlanmış. Süresi gayet kıvamında (yaklaşık 90 dakika) olan tek perdelik oyunun temposu da çok iyi. Öyle ki ağzınızda maskeyle oturduğunuzu bile unutup oyunun içinde buluveriyorsunuz kendinizi sıkılmadan. 

Oyunla ilgili yegâne eleştirim ise sonu ile ilgili. Bu metin çok daha kuvvetli bir finali hak ediyor diye düşünüyorum. Bu yazıya da başlık olan delinin repliği ilk kez duyulduğunda çok komik ancak aynı şaşkınlığı her seferinde aynı şekilde/benzer nidalarla yaşayınca seyircinin ilgisi azalıyor, merak unsuru ortadan kalkıyor çünkü. Sonraki sahnelemelerde bu durumla ilgili rejisel ya da oyunculuk açısından bir iyileştirme yapılabilirse oyunun çok daha güzel hale gelebileceğini düşünüyorum naçizane.

İyi bir tiyatro oyunu seyrettikten sonra hissedilen iyileştirici gücü uzun zaman sonra tekrar hatırlattığı için oyunda emeği geçen herkese teşekkür eder, Büyük İskender'in Atı'nı şiddetle tavsiye ederim. #Tiyatroİyidir

Künye:

Yazan: Stefan Tsanev
Çevirmen: Hüseyin Mevsim
Yöneten: Deniz Özmen
Işık Tasarım: Uğur Aksu
Dramaturg: Irmak Bahçeci
Dekor Tasarım: Deniz Özmen
Akapella Eğitmeni: Selin Sönmez 
Oynayanlar: Berk Yaygın, Cihan Türk, Deniz Özmen, Ediz Akşehir, Esra Şengünalp Yıldız, Gökhan Azlağ



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER