First Man: Neil Armstrong'un gerçek hikayesi

First Man: Neil Armstrong'un gerçek hikayesi
Neil Armstrong Ay’a ayak bastığında hemen herkes imkansızı sanılanı başarmış olmanın heyecanını yaşamış olsa gerek. Neden yaşamasın ki, insanlığın uzay denen sonsuz boşluk karşısında aldığı en büyük zaferdi bu! Peki biz dünyadakiler heyecandan aklından geçeni unuturken Armstrong’un aklından ne geçiyordu?

Yönetmenliğini Damien Chazelle’in (La La Land, Whiplash), senaristliğini ise Josh Singer’ın (Spotlight, The Post) üstlendiği First Man (Ay’da İlk İnsan), Neil Armstrong’u Ay’a “sürükleyen” süreci konu alıyor. James R. Hansen’ın Neil Armstrong biyografisinden uyarlanan filmde Armstrong’u Ryan Gosling canlandırıyor. 


Neil Armstrong'un Ay yüzeyine ilk ayak basışı

İki yaşındaki kızı Karen’ın beyin tümörü sebebiyle hayatını kaybetmesinin ardından Neil, gidişatından memnun olmadığı test pilotluğu kariyerini bırakıp Gemini görevi için alıp yapmakta olan NASA’ya başvurur. NASA’ya kabul edilen Neil, eşi Janet (Claire Foy)  ve oğlu Eric’le birlikte yeni bir sayfa açmak üzere yeni işine başlar. Uzay araştırmalarında Sovyetler Birliği’nin hep bir adım gerisinde kalan Amerika Birleşik Devletleri, komutasında Armstrong’un yer aldığı Gemini 8 göreviyle birlikte uzayda gerçekleştirilen ilk birleşmeyi (docking) başarıyla tamamlayarak bu yarışta yer aldığını gösterir. Birçok denemenin, sayısız mesainin, onlarca kazanın, yaralanmanın ve ölümün ardından 20 Temmuz 1969 tarihinde Neil Armstrong komutasındaki Apollo 11 görevini başarıyla tamamlar ve Neil Armstrong Ay’a ayak basan ilk insan olarak adını tarihe yazdırır.

Ay’a ayak basmak kuşkusuz büyük bir başarı, bunu ilk yapan ülke olmak daha da büyük bir başarı. Amerika’nın en büyük başarılarından birini anlatan yüksek bütçeli bir Hollywood filmi söz konusu olduğunda da insan milliyetçi olmasını, günümüzden bakıldığında eskisi kadar büyük görünmeyen bu başarıyı olduğunda büyük göstermesini bekliyor. First Man’in bu denli övgü alma sebepleri arasında da milliyetçi duyguları körüklemeye bu denli yatkın bir filmi (özellikle de Trump Amerika’sında!) tarafsız tutabilmesi yer alıyor. Tabi burada alkışı Damien Chazelle ve Josh Singer kadar yapımcılar da hak ediyor.


Neil (Ryan Gosling) ve eşi Janet (Claire Foy)

Peki Amerika’nın yüceliğini anlatmıyorsa neyi anlatıyor First Man? Hemen cevaplayayım, Neil Armstrong adlı bir adamın nasıl Ay’a gitmeyi nasıl kafaya koyduğunu, bu kararlılığın ardında hangi motivasyonun/motivasyonların bulunduğunu. Amerika gündemini yakından takip edenler belki hatırlayacaktır, bir dönem Armstrong’un Karen yazan bir bilekliği Ay’da bırakıp bırakmadığına dair haberler dolaşıyordu. Filmin ana meselesi de aslında kızının ölümünü atlatamamış bir babanın hayatla olan mücadelesi. Diğer astronotların aksine Neil’ın motivasyonu bir ilke imza atmak ya da imkansızı gerçekleştirmek değil. Neil’ın tek isteği bir süreliğine de olsa kendisine cehennem azabı yaşatan dünyadan ve dünyada yaşadıklarından uzaklaşmak, Ay’ın ıssız yüzeyinde tek başına kalmak. 

Ryan Gosling’in dünyadan kopuk bir adamı canlandırmakta sorun yaşamadığını La La Land’den biliyoruz. Ama hayalperest Sebastian ile hayatın gerçekleri yüzüne tokat gibi çarpış Neil arasındaki farkı hissettirmeyi başarıyor Gosling. Neil dünya ile arasındaki ilişkiyi anlama noktasında büyük öneme sahip Janet karakterini canlandıran The Crown yıldızı Claire Foy’un performansı ise harika. NASA’da çalışmaya başlayınca Karen’ın ölümünü kabullenmiş görünen, ancak iş arkadaşlarının ölümüyle Karen bunalımını daha derin yaşamaya başlayan Neil iç dünyasındaki çatışmayı da zaten Foy’un harika oyunculuğu sayesinde anlayabiliyoruz.

Müziklerini La La Land ve Whiplash’ten hatırladığımız Justin Hurwitz’in üstlendiği film yine en iyi film müziği dalında aday olacak gibi görünüyor. Prodüksiyon ve yönetmenlik dahil olmak üzere başka dallarda da aday olacağa benzeyen filmin en başarılı sahnesi ise şüphesiz kendimizi mekiğin kokpitinde hissettiğimiz Gemini 8 görevi, tam anlamıyla “baş döndürücü”.  Oscar’ın iddialı yapımları arasında yer alması bekleyen First Man’i kaçırmayın, zira perdede izlenmesi gereken filmlerden biri. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER