“Kimi
der ki kadın,
Uzun
kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi
der ki kadın,
Yeşil
bir harman yerinde
Dokuz
zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi
der ki ayalimdir,
Boynumda
taşıdığım vebalimdir.
Kimi
der ki hamur yoğuran.
Kimi
der ki çocuk doğuran.
Ne
o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O
benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum,
annem, karım, kız kardeşim,
Hayat
arkadaşımdır.”
-Nazım Hikmet Ran
"O benim kollarım, bacaklarım, başımdır."
Kimdir Sena Koçovalı? Çukur’un yeni başı Yamaç Koçovalı’nın
karısı mı? Bu kadar mı?
Kim Sena? Sadece Sena, o kim?
Gelin mi? Eş mi? Evlat mı? Kardeş mi? Sena kim?
Sena bir başkaldırı!
Ekranda güçlü kadın profili görmek bu günlerde fazlasıyla az
rastlanır bir durum. Güçlü kadın denildi mi akla hemen entrikalar, kuyu
kazmalar, başkalarının huzurunu kaçırmalar geliyor. Güçlü kadın bu mu demek? Ya
da herhangi bir hikayenin çalışan, kendi ayakları üzerinde duran, işinde başarı
olan bir kadın karakteri varsa o yüksek ihtimalle ‘kötü’ karakterler arasındadır.
Bu sadece yerli diziler için de böyle değil, çoğu zaman böyle. Ekranda
durum böyle olunca kendi içinde güçlü olabilen, duruşundan ve var oluşundan
emin bir karakter gördüğümüzde haliyle sevip benimsiyoruz. Ben öyle yapıyorum en azından.
Sena Koçovalı tam da aradığım, beklediğim, izlemeyi umduğum
bir karakter.
Yazı devam ediyor...