Kendi kuyruğunu yiyen yılan: Predestination

Kendi kuyruğunu yiyen yılan: Predestination
Predestination filmi zamanda seyahat ederek olmuş ya da olması muhtemel suçların önüne geçmeye çalışan gizli bir servise bağlı bir zaman ajanının hikayesini anlatıyor. Bu zaman ajanının son görevi 1975 yılında New York'ta yaptığı bir patlamada 11.000 insanın ölümünden sorumlu olan Fiyasko Bombacısı adlı kişiyi bulup bu patlamanın hiç yaşanmamış olmasını sağlamak. Bu görev için zamanda 1970 yılına gidiyor ve New York'ta bir barda, barmen olarak çalışırken “Evlenmemiş Anne” rumuzlu John isimli bir köşe yazarıyla tanışıyor. İkili arasında başlayan sohbet bizi beyin yakan bir paradoks hikâyesinin ortasına bırakıyor.

 Tüm zamanlarda bu herifle karşılaşsak?

Aktör Ethan Hawke ile işbirliği yapan Spierig Kardeşler bu sefer Looper ile Azınlık Raporu'nun karışımı bir film ile karşımızdalar.

Bu filmin konusuna bakınca “yine mi paradoks konusu?” diyerek rafa kaldırmanız muhtemel ama yapmayın şans verin. Neden mi? Size üç neden sıralayacağım.

Birincisi bu film sıradan bir bilim kurgu, zaman yolculuğu, paradoks hikâyesi anlatmıyor. Bu anlatı üzerinden cinsiyet ve toplumsal cinsiyet dediğimiz şeyin nasıl bir kurgu olduğunu başaralı bir şekilde anlatmış. Türkiye olarak cinsiyet değiştirme mevzu ile daha çok magazinsel olmak üzere Rüzgar Erkoçlar ile tanıştık ama yüzleşemedik. Bu filmde bize biraz bu durumu sorgulatıyor. İnsanın kim olduğunu cinsiyetimi belirler, yoksa kendi seçimleri mi? Ve bu seçimlerin bizi götürdüğü mutlak bir son (predestination) var mıdır? Başka bir deyişle ne yaparsak yapalım, zamanda geriye de gitsek, ileri de gitsek kaçınılmaz olan, yaşanılması gereken şeyler var mıdır? Filmin bu sorulara cevabını elbet yazmayacağım ama filmin anlatış şekli ve kurgusu ile baş döndüren bir şekilde size cevaplar verdiğini söylemeden edemeyeceğim.

İkincisi film paradoksu yaratan unsur olarak insan denilen yaratığın aslında özünde nasıl narsist bir varlık olduğunu/olabileceğini gösteriyor. Yaşanılan onca şeye rağmen, insanın kendine aşık, kendini özleyen bir varlık olduğunu yüzümüze vuruyor. Filmin bunu gösteriş hikayesi ise bazılarınızın midesini bulandırabilir bazılarınızın ağzını açık bırakabilir. Ben ikinci grupta idim. Ve açık şöyleyim bence bu film Mr. Nobody filmi kadar kafa karıştıran ve sıkıcı bir film değil.

 Bu kadının filmdeki değişimi parmak ısırtır.

Son olarak film hikâyesini Ethan Hawke ve Sarah Snook’un etkileyici oyunculukları ile karakter için geçirdikleri değişimi vücut ve sesleri ile başarılı bir şekilde bize sunuyor. Sırf bu oyunculuklar için bile izlenir.

Filmi izledikten sonra öğrendim ki film Robert A. Heinlein’in All You Zombies adlı kısa hikayesinden uyarlanmış. Yazarın hikayeyi 1958’de yazdığı düşünüldüğünde böylesi bir 2014 hayali kurması bence takdir edilesi.

Filme notum: 7/10’dur.
 
 


 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER